07-08-2008, 10:28 | #1 |
Laiklik elden gider kaygısı, odak kayması! (Hasan CEMAL)
Türkiye’de bugün yaşananları, laikçi-İslamcı ya da ulusalcı-şeriatçı kavgası diye nitelemek veya darbe ile şeriat parantezinin içine kapatmak yanlıştır; yaşananlar, özünde, demokrasiyle demokrasi düşmanları arasındaki kavgadır; Türkiye’nin düze çıkmasının yolu askersel ya da yargısal darbeler olamaz; çare, yüzde 47 oy almış bir partiyi kapatmak değil, demokrasi oyununun temel kuralı olan halkın oyuna, seçim sandığına saygıdır; yoksa bu ülkede her şey daha kötüye gider; bütün korkulanlar daha beter başa gelir.
Yazımın özeti buydu. Tarhan Erdem, her zamanki seviyeli ve nazik üslubuyla, yazımda katıldığı yanları da belirttikten sonra bir eleştirisini açık dille belirtmiş. Şöyle özetlenebilir: Hasan Cemal, ‘gizli gündem’den kaynaklanan ‘laiklik kaygısı’nı fazla önemsemiyor; bu kaygılar Başbakan Erdoğan tarafından giderilmeden, ‘gizli gündem’ olmadığı yine onun tarafından kanıtlanmadan Türkiye huzura kavuşmaz. Tarhan Erdem bu kanıda. Şöyle diyor yazısında: “Hasan Cemal’i temin ederim ki, ‘gizli gündem kaygısı olanlar sorunu’, son elli yıllık demokrasimizin sorunları listesinin ilk beşine girecek boyut ve önemdedir. Bu büyük sorun çözülmeden toplum huzura kavuşmaz.” Bu sorunu ben de önemsiyorum. Ve görmezlikten gelmiyorum. “Laiklik elden gidecek!” korku ve kaygısının toplumun belli kesimlerindeki yaygınlığının elbette farkındayım. Ve bu kaygınınTürkiye’de demokrasiyi hiç sevmeyenler tarafından nasıl planlı biçimde pompalandığını geçiyorum. Ancak, burada Tarhan Erdem’in dikkatini çekmek istediğim iki nokta var. Birinci nokta: AKP’nin kapatılması, laiklikle ilgili kaygılardan kaynaklanan sorunu çözmez; tam tersine toplumu daha keskin kutuplaşmaların içine atarak daha beter içinden çıkılmaz hâle getirir sorunu... İkinci nokta: Askeri bir darbe de bu sorunu çözmez, yani toplumu huzura kavuşturmaz, tam tersine böler ve kutuplaştırır. Şimdi ben diyorum ki: Gizli gündem kaygısını önemseyenler öncelikle darbelere kararlılıkla karşı çıksınlar; yüzde 47 oy almış bir partiyi kapatmanın yargısal bir darbe olacağını ve toplumu feci biçimde cepheleştireceğini bağırsınlar; bu ülkede huzur ve istikrarın darbelerle değil, ancak demokrasi oyununa bağlı kalmakla, yani seçim sandığında halkın oyuyla hesaplaşarak gerçekleşeceğini açık dille, kararlılıkla savunsunlar. Sevgili Tarhan Erdem; Altını çiziyorum bir kez daha. Bu konuda utangaç tutum, insanı demokrasi dışı tertiplerin bilinçsiz yol arkadaşı yapabilir. Geçmişte çok yaşandı bu. Oyun çok açık oynanıyor. Dün Sarıkız’dı, Ayışığı‘ydı. Bugün kod adı Eldiven!(*) Eğer Türkiye’nin huzur ve barışını, istikrarını gerçekten önemsiyorsak, bunları ciddiye almak zorundayız. 2002 yılı sonundan beri Türkiye’de yaşanmakta olan darbesel süreç öylesine bir zincir oluşturuyor ki, hiç kuşkun olmasın, Ergenekon da bunun çok önemli bir halkası... Mahkemede ne olur bilemem. Ama şunu çok iyi biliyorum: Türkiye darbeleri reddetmeden, Türkiye darbecileri cezalandırmadan, Türkiye darbe girişimlerinin hesabını sormadan barışa, huzura, demokrasiye kavuşamaz. Bugüne kadar kavuşmadı. Bundan sonra da kavuşamaz. Sevgili Tarhan Erdem; Gizli gündem ve laiklikle ilgili kaygılar konusunda Başbakan Erdoğan’ın hiç kuşkusuz yanlışları var, baştan beri yapması gerekenler var. Tayyip Erdoğan, bunların gereğini yapmadı diye partisini mi kapatalım? Darbesel süreçlere geçit mi verelim? Böyle düşündüğünü sanmıyorum. O zaman benim de sana ufak bir eleştirim var: Senin ve senin gibi düşünenlerin seslerini daha gür çıkarmaları lazım bu konularda... Çünkü Türkiye öylesine bıçak sırtında ki ‘utangaç tutum’, ‘demokrasi düşmanları‘nın değirmenine su taşıyor. * İki gündür 2003-2004 darbe tertiplerini eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinden yayımlayan Taraf gazetesinin dünkü manşeti şöyleydi: “Kod adı Eldiven! Ergenekon’un üçüncü darbe planı... Ergenekon’un dört yıldızlı iki tutuklusundan emekli Orgeneral Eruygur‘un başarısız Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarından sonra Eldiven adlı üçüncü bir müdahale planı daha hazırladığı anlaşıldı.” Hasan Doğan’ın anısını yaşatmak! Hasan Doğan’la bu fotoğraftaki gibi güzel heyecan ve duygu fırtınaları yaşamıştık Avrupa Şampiyonası’nda. Milli Takımımız adım adım Avrupa’da ilk dörde doğru tırmanırken hep birlikte hop oturup hop kalkmıştık. Finali Almanya karşısında kıl payı kaçırdıktan sonra hedef koymuştuk Fatih Hoca’yla aslanlarının önüne, 2010 Dünya Kupası diye... Ailesinin derin acısını paylaşıyorum; başta futbol dünyamız olmak üzere hepimizin başı sağ olsun. Bundan sonra Hasan Doğan’ın anısını yaşatmanın en iyi yolu, Güney Afrika’da yapılacak 2010 Dünya Kupası’nda çıtamızı en tepelere çıkarmaktan geçiyor. Allah rahmet eylesin. Hasan CEMAL Milliyet
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|