![]() |
#1 |
![]() Aşağıda yer alan notlar, Johan Norberg’in “Küresel Kapitalizmi Savunmak” adlı kitabından, içine Soner Hoca tarafından yorumlar katılarak derlenmiştir.Birebir alıntılar olmayabilir.
* Dünya bankası raporlarından önce örneğin 2000 yılında Norveç Dış İlişkiler enstitisünden 3 araştırmacının(Melchoir,Telle,Wiig) hazırladığı rapora göre ; Küreselleşmenin hızlandığı 1970′ten beri eşitsizlik azalıyor.1993 ve 1998 de daha da hızlı bir şekilde azalıyor. * Ekonomistler toplumlardaki eşitliği ölçerken ‘gini katsayısı’ diye bir ölçü kullanırlar.Bu rakam “0″ ise tam eşitlik , “1″ ise mutlak eşitsizlik vardır.Bu raporda ise dünyada 1968′de 0.6 olan gini katsayısı,1997′de 0.52 . Yani buna göre eşitsizlik iddia edildiği gibi artmıyor.Azalıyor. * ABD’de eşitsizlik korkunçtur.Yani ekonomik yönden.Fakat iş yoksul halkın nasıl bir hayat standardında yaşadığına bakmaya gelirse ; ABD’nin o en alt seviyesinde yaşayan halk’ın %76’sı 1 veya daha fazla arabaya,%50’si klimaya,%72’si çamaşır makinasına,%20’si bulaşık makinasına,%60 mikrodalga fırına,%93 renkli televizyon,%60′ı videoya,%41 kendi evine sahip. COX VE ALM 1999. Yani en yoksul ile en zengin arasındaki fark , elde edilen düzenli gelire bakılınca ortaya çıkmaz.Sahip olduğu gayrimenkul ile yaşadığı hayat standardını baz almak gerekir. KÜRESEL EŞİTSİZLİK “Eşitsizlik azalmıyor artıyor!” iddiası BM KALKINMA PROGRAMININ İNSANİ GELİŞİM RAPORUNA (Human Development Report) dayandırılır.Ancak problem şu ki ; bu rapordaki kıstaslar insanların paralarıyla ne alabildiklerine bakmaz.O ülkenin parasının uluslar arası piyasadaki değerine ve resmi döviz kuruna bakar.Tuhaf olan ise şu ki ; BM KALKINMA RAPORU İNSANİ GELİŞİM ENDEKSİ (Human Development İndex) insanların satınalma gücü rakamlarına bakar.Bu rapor ise eşitsizliğin arttığını değil azaldığını gösterir. * “BM kalkınma programının insani gelişim endeksinde” yer alan diğer bazı kıstaslar ise şöyledir ; Burada nüfusun geliri,eğitim standardı,yaşam beklentisi..vs…BM insani gelişim indexi derin sefaleti temsil eden 0′dan tam refahı temsil eden 1′e kadar sıralanır.Rapora göre ; 2000 yılından beri son 40 yılda tüm ülke gruplarında ama en hızlı olarak yoksul ülkelerde büyük bir refah gelişimi olmuştur.Sanayileşen ülkelerde(OECD) bu rakam 1960-93 arası 0.8′den 0.91′e çıkmış, Kalkınmakta olan ülkelerde ise 0.26′dan 0.56′ya bir çıkış söz konusudur. * Bugün 1 saatlik emeğin değeri 19.yy’a(1850) göre 25 kat daha değerlidir.Yan ödemeler(sağlık sigortası vb.gibi şeyler) hariç. * Dünya bankası raporlarına (World Development Indicator) göre… 1965 ile 1998 arasında satınalma gücü ikiye katlandı. Dünyadaki en fakir 5′te 1 bile (1965 ile 1998) arasında gelirini 551 dolardan 1137 dolara katladı.Yani iki kattan bile fazla! * Bir başka BM Kalkınma Raporuna göre (UNDP) 1820′de dünya nüfusunun %85′i 1 dolara geçiniyordu.Biz 1 dolara geçinenlere ‘mutlak fakir’ diyoruz.Bu rakam 1950′de %50′nin biraz altına,1980′de %31 1980′den bu yana %20 oldu. En azından sadece bu rakam bile bir iyiye gidiştir. * Son 20 yılda dünya nüfusu 1,5 milyar artmış mutlak yoksulluk sınırındaki insan sayısıkollektivist-totaliter rejimler dahil 200 milyon kişi azalmıştır. Zenginliğin en hızlı ve sermayenin en çok gittiği ülkelerde ise gelişme daha hızlı olmuştur.Örneğin Doğu Asya’da (Çin hariç) mutlak fakirlik %15′ten %9′un biraz üstüne düşmüştür.Çinde ise %32′den %17′ye. * ORTALAMA ÖMÜR BEKLENTİSİ ; Bu ölçü insanların durumlarını, hayat standartını ölçmekte birebirdir. 20.yy’ın başında(1900′ler) kalkınmakta olan ülkelerdeki beklenti 30 yaşın altında. 1960′ta 46′ya çıkmış 1998′de ise 65! En yavaş gelişen yer olarak adlandırılan Sahra Çölü’nün güneyindeki Afrikada bile 41′den 51 (1960′tan beri). * BM tarım örgütünün raporlarına göre ; 30 yıl önce kalkınmakta olan ülkelerde %37 açyaşıyordu.Bugün (2000′ler) %18′in altına düştü. *Sadece 30 yıl içerisinde bütün dünya ülkelerindeki toplam açlık oranı yarı yarıya indi. 1990′larda dünya nüfusu 800 milyon artarken açlık sınırındaki insanların sayısı her yıl ortalama 6 milyon azalmıştır. Doğu ve Güneydoğu Asya’da 1970′ten beri açlık sınırında yaşayan insanlar %43′ten %13′e inmiştir. * Bir kitap var ; I Asiens Tid . Yazarları ; Lasse Berg ve Stig Karlsson..1960-90 arasında Asya ülkelerinde olan muazzam gelişmeyi fotoğraflarla anlatıyorlar.1960′ta ziyaret ettikleri kapıları dışa kapalı olan Çin ve Hindistanda 10 kişiden 1’i evsiz ve sokaklardan hergün kamu arabaları ölüleri topluyor.İnsanlar sefil durumda.Ancak 1978-80’ler itibariyle küreselleşmenin bu ülkelerde yoğunlaşmasından sonra 1990 yılında tekrar bir ziyaret yapıyorlar ve Çin ve Hindistanda sokakta yatan insan bulmakta zorluk çektiklerini kitapta belirtiyorlar. * Bebek ölümleri istatistiklerine gelince…Raporlara göre kalkınmakta olan ülkelerde en fakir 5′te 1′de yer alan yeni doğan bebeklerin 1950′de %18′i ölüyordu.1976′ya kadar bu oran %11′e ve 1995′te %6′ya düşmüş durumda..Şu anda da halen düşmekte.. * Son yarım yy’da küresel gıda üretimi ikiye katlandı.Kalkınmakta olan ülkelerde ise 3′e!Bu yeni arazilerin tarıma açılması yüzünden değil ‘yeşil devrim’ olarak adlandırılan etkili ekim teknikleri sayesinde oldu. İşlenebilir arazinin hektar başına mahsülü 2 kat arttı.Buğday,mısır,pirinç fiyatları yarı yarıya düştü. * İçilebilir su arzı dünyada 2′ye katlanmıştır. 2000 yılında 10 kişiden 8′i temiz suya ulaşıyor. Bir kuşak önce dünya kırsal nüfusunun %90′ı temiz sudan mahrumdu.2000′de ise bu oran %25. * 1980′lerde Hindistan nüfusunun sadece yarısından biraz fazlası temiz suya ulaşırken,ekonomilerini serbestleştirmeye etmeye başladıkları 1990′lardan sonra bu oran %80′i aşmıştır. * Kapitalizm ve Küreselleşmeye daha fazla serbestiyet tanıyan ülkelerde büyüme oranları daha yüksek olmuştur. ÇİN : Hindistan ve Çin ekonomilerini son 20 yılda liberalize ettiler. Deng Xiaoping lider Mao’nun ölümünden 2 yıl sonra “1978 liberalizasyonu”nu başlattı. Tarım liberalizasyonu sayesinde (ürettiklerinin bir kısmını pazarda satabilme,arazilere sahip olabilme hakları..) 800 milyon çifçinin gelirlerini 2′ye katlamalarını sağladı. Çin’de 1958-1961 yılları arasında uygulanan ‘Büyük İleri Atılım’ Sırasında 30 milyon kişi açlıktan ölmüştü fakat şimdi bu ülke ürün fazlasına sahipti. Dünya bankası bu ülke için ‘tarihin en büyük ve en hızlı yoksulluk azalması’ tanımını yaptı. Devlet elinin azalması ve özel tarafın büyümesine olanak veren reformlar sayesinde ülkenin büyümesi yıllık %10 oranında arttı. Bu reformlar arasında ‘Serbest emek piyasası,yabancı ticaret ve doğrudan yabancı sermaye yatırımına tanınan haklar..’ var. HİNDİSTAN : 1947′de bağımsızlığını kazanan bu devlet çok sıkı bir ekonomik politika uyguladı.İthalatta ve ihracatta çok sıkı mevzuatlar,ağır şartlar vardı. Bu politikalarla 1947′de %450 olan fakirlik çizgisi , 1966′da %62′ye çıktı.Halk daha da fakirleşti. 70′lerin ortalarında bir düzelme yaşandı fakat bu borç para ile sağlandığından 90′ların başında büyük bir kriz yaşandı. 91′de hükümet ve hükümetler ticareti ve yabancı yatırımı memnuniyetle karşılamaya,girişim ve rakabeti teşvik eden yeni reformlara başladı. Örneğin ithalat vergilerini %87′den %27 oranına indirdiler. Reformların başlamasından sonra ülkeye yatırım aktı ve yıllık büyümeleri %5 ile %7 arasında oldu. 93-99 yılları arasında o 1966′daki yoksulluk oranı %62′den %32′ye düştü.Bu sayede 300 milyon Hindistanlı yoksulluktan kurtulmuş oldu. Hindistanda yoksulların yaşadığı kırsal bölümlerde 2000′ler itibariyle pek bir gelişme yaşanmamıştır ancak güney eyaletleri Andhra Pradesh , Karnataka ve Tamil Nadu liberalizasyon sayesinde çok hızlı bir gelişme yaşamıştır. Bu eyaletlerde kalkınma hızı bazen %15′leri buluyor. Yazılım sektöründeki büyümeleri de %50 ! Örneğin Microsoft ABD dışındaki ilk geliştirme merkezini Andhra Pradesh’te açmıştır. * Dünyada gelişmiş ve gelişen ülkelerin hepsi piyasa ekonomisi uygulamıştır. Örneğin hemen hemen aynı kaynak ve coğrafi koşullara sahip Batı ve Doğu Almanya‘yı karşılaştıralım ; Bunlardan Doğu Almanya planlı bir ekonomiyi Batı Almanya ise piyasa ekonomisini uygulamıştır.Ve sonuç olarak Batı Almanya birleşmeden önce çok daha iyi koşullara sahipti. Kuzey ve Güney Kore.. Kuzey Kore merkeziyetçi marksist bir ekonomi izledi Güney Kore ise piyasa ekonomisi. Güney Kore 1960′larda Angola’dan daha fakirdi 2000’li yıllara girerken ise dünyanın 13.ekonomisi ve bir Batı Avrupa ülkesi kadar müreffeh. EKONOMİK ÖZGÜRLÜK DERECELERİ ; Gwartney ve Lawson adlı araştırmacılar 2001′de bir rapor yayınladılar. “The Economic Freedom” .Buna göre ekonomik özgürlük derecesi yüksek olan ülkeler ekonomik özgürlük dereceleri düşük olan ülkelere oranla en az 10 kat daha zengin ve insanları 20 yıl daha fazla yaşıyor. En az özgür ülkelerin kişi başına düşen gelirleri ortalama ; 2210 $ En fazla özgür ülkelerin ise ; 19846 $ * Zenginlik sabit değil ve sürekli olarak yaratılmaktadır.Bundan dolayı zenginlerin de sayısı sabit olamaz.Sürekli artabilir.Hatta toplumun tümü zengin olabilir. Amerikan dolar milyonlerlerinin 5′te 4′ü servetlerini miras olarak almamış,kendileri yaratmıştır.Ve en yoksul 5′te 1′e giren insanlar yıllık gelirlerini 1975-1991 arasında 1263 $’dan 27.745 $’a çıkartmıştır.Bu da en zengin 5′te 1′e giden gelir artışının 6 katıdır. * İsveçli iktisatçı Niclas Berggren ekonomik büyümenin ekonomik eşitliği nasıl etkilediğini araştırdı ve 1985′ten beri ekonomilerini serbestleştiren ülkelerde eşitliğin arttığını serbestleştirmeyen ülkelerde eşitliğin azaldığını gördü. Serbestleştirme derken de iki önemli faktöre dikkat çekti ; uluslararası sermayenin ve ticaret hareketlerinin serbestleştirilmesi. * Asa Hansson doktora tezinde “Vergi politikasının Sınırları”nı inceledi.Buna göre bir sanayi ülkesinde vergilendirme %1 artıyorsa büyüme yıllık %0,23 oranında azalıyor. Leufsteld ve Voltaire (1998)’de araştırmalarına göre kamu sektöründe %10′luk bir artış büyümeyi %1,5 düşürüyor. * 2000 itibariyle Endonezyada mutlak yoksulluk içinde yaşayanların oranı nüfusta %58′den %15′e Malezyada ise %37′den %5′e düşmüştür. 60-90 yılları arası Doğu Asya’da ortalama yaşam beklentisi 56′dan 71′e çıkmıştır. * Doğu Asya mucizesi kalkınmakta olan ülkelerinde sanayileşip,gelişmiş ülkeler arasına girebileceğini bütün dünyaya ispat etmiştir. Harwardlı iktisatçılar Jeffrey Sachs ve Andrew Warner’ın geliştirdiği ‘açıklık endeksine’ göre bu ülkeler ekonomilerini dışa açan ilk gelişmekte olan ülkeler. Bunları tarifeleri indirerek,kotaları kaldırarak,ihracatı serbest bırakarak ve paralarını konvertıbıl hale getirerek yaptılar. Tayvan,Tayland,Malezya 63′ten beri Japonya 64’ten G.Kore 68’ten Endonezya ise 1970′ten beri ekonomileri dışa açtılar. AFRİKA : Afrikanın sömürüldüğü iddiası vardır.Bu iddiayı Afrikada kısmen pazarlarını dışa açan ülkelerin yıllık büyüme oranlarını arttırmaları bu argümanı kuvvetsiz kılar. Örneğin Botswana ; Afrikada en liberal ülke sayılmakta.Gerçi raporlara göre Afrikada ekonomik yönden piyasası özgür sayılabilecek ülke yok fakat kısmen özgür bir ülkedir.Buradaki sığır çifçileri özellikle dışa açık pazarı beğenmişlerdir.70′lerin sonlarına doğru ekonomi dış rekabete açıldı.Bu sayede Avrupa Birliği tarafından da vergi ve kotalardan muaf tutulmuştur.70 ile 90 yılları arasında yıllık ortalama %10 üzeri büyüme sağlamıştır. Bir başka örnek Morityus’tur ; Bu ülke askeri harcamalarını kısmış,mülkiyet haklarını koruma altına almış ve düşürülen vergilerle artan rekabet sayesinde %5 üzeri yıllık büyüme oranına sahiptir. Bu iki ülkede de hemen herkes temiz suya ulaşabiliyor. SERBEST TİCARET BÜYÜMEYİ GETİRİR. Araştırmacıların(Gwartney ve Lawson) raporlarına göre ekonomik açıklık dereceleri yüksek olan olan ülkeler daha hızlı düşük olanlar ise daha yavaş büyüyor. 1980 ile 1998 yılları arası Açıklık derecesi en az olan ülkeler %0,5 büyürken Açıklık derecesi en yüksek olan ülkeler yıllık ortalama %2,4 büyüyor. * Harwardlı iktisatçılar Jeffrey Sachs ve Andrew Warner 1995′te yayınladıkları raporda serbest ticaret ile korumacı politika uygulayan ülkeleri karşılaştırdılar. Serbest ticaret uygulayan ülkeler koruma uygulayanlara göre 3 ila 6 kat daha zengindir. 117 ülke ve 1970-1989 yılları arasındaki incelemelerde ; Dışa kapalı gelişmekte olan ülkeler ortalama yıllık %0,69 büyümüşler. Dışa açık gelişmekte olan ülkeler ise yıllık ortalama %4,49 büyümüş. Dışa açık sanayileşmiş ülkeler %2,29 büyürken Dışa kapalı sanyileşmiş ülkeler %0,74 büyümüşlerdir. Ekonomileri dışa açık ülkelerin finansal krizlerden etkilenmeleride kapalı ekonomilere karşı büyük bir üstünlük sağlamıştır. Örneğin 1980′lerde dışa açık gelişmekte olan ülkelerin %8′i krizlerden etkilenmiştir fakat dışa kapalı gelişmekte olan ülkelerin %80′i ! * 1990 ile 2000 yılları arası kapalı ekonomilere sahip gelişmekte olan ülkelerin GSYİH’si %1,1 düşmüştür , fakat piyasa ve sınırları açık gelişmekte olan ülkelerin GSYİH’si %5 oranında artmıştır. Dollar ve Kraay,2001 * 1988 ile 98 arası doğrudan uluslararası yatırımların 4′te 1′i Gelişmekte olan ülkelere gitmiştir. 80′lerin başından beri sanyileşmiş olan ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akan yatırımlar yıllık 10 milyar $’dan 200 milyar $’a çıkmıştır. Gelişmekte olan ülkelere giden toplam yatırımların %85′i sadece 10 ülkeye gitmektedir ve bunlarda piyasalarını en çok serbestleştiren,özgür kılan ülkelerdir. Son 10 yılda zengin ülkelerden fakir ülkelere akan doğrudan yatırımlar 1trilyon $’dır. http://3hhareketi.org/index.php?opti...=853&Itemid=50
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|