AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dini Konular Dinimiz hakkında öğrenmek ve paylaşmak istediğiniz herşey.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 07-28-2008, 21:52   #1
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart İhlas ...!
İhlâs




İhlas, yapılan her şeyi Allah (cc) için yapma ve yapılmayanı da yine Allah için yapmama, demektir. Peygamberler, daha işin başında işte böyle bir ihlâsa erdirilmiş şahsiyetlerdir. Gerçi çalışıp çabalama ile insan, ihlâsta bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, diğer insanların varabileceği son nokta nebîler için sadece bir başlangıç noktasıdır. Onlar, âdeta ihlâsın özü haline gelmiş ve muhlasînden kılınmışlardır. Kur’ân-ı Kerîm onların bu hususiyetini bazı peygamberlerde müşahhaslaştırarak şu şekilde anlatır:


“Kitab’ta Musa’yı da an! Gerçekten o, ihlâsa erdirilmiş, bir Resûl ve bir peygamberdi (Meryem, 19/51).

Ve Hz. Yusuf için إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ“...Şüphesiz o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandır.”
(Yusuf, 12/24).

Ve Allah Resûlü’nün şahsında ümmetine şöyle sesleniyor: إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ الله مُخْلِصاً لهُ الدِّينَ “Şüphesiz ki kitab’ı sana hak olarak indirdik, (O halde sen de) dini ona has kılarak Allah’a kulluk et!” (Zümer, 39/2).

Yine Allah (cc), Habibini şöyle konuşturuyor:


قُلِ الله أَعْبُدُ مُخْلِصاً لَّهُ دِينِي
“De ki: Ben dinimi sadece O’na has kılarak Allah’a kulluk ederim.” (Zümer, 39/14).

Kulluğun sebebi Allah’ın emridir; neticesi, Cenâb-ı Hakk’ın rızasıdır; meyve ve semeresi ise Rabb’in ahirette verecekleridir. Kulluk bütün bir hayatı içine alır ve mü’minin bütün davranışlarında bir şuur ve iz’ân olarak kendisini hissettirir.

Asrımızın büyük mütefekkiri: “Allah için işleyiniz, Allah için başlayınız, Allah için çalışınız ve O’nun rızası dairesinde hareket ediniz”, derken ihlâsın hem tarifini yapmakta hem de ehemmiyetini dile getirmektedir.[1]

İhlâs, insanın dosdoğru ve müstakîm olmasının adıdır. İhlâslı insanın hayatında zikzaklar yoktur. Ruhânî seyri hep yukarıya doğru ve dimdiktir. Onun içindir ki, onlar işe başladıkları günkü mahviyetlerini, zirvelere çıktıkları zaman da koruyup muhafaza edebilmişlerdir. Ancak onlar ne kadar azdır!.


İnsanlık tarihinde, bu ufkun zirvesinde sadece bir insan vardır; O da Allah Resûlü’dür. Nasıl olmasın ki, da’vâsını ilk yaymaya başladığı günkü tavrıyla Mekke’yi fethettiği gün arasında mahviyet ve tevazu bakımından zerre kadar değişme göstermemiştir.

Mekke sulhla alınmıştır. Münferit bir-iki hâdise olsa bile, bunu umuma teşmil etmek doğru değildir. İki Cihan Serveri, senelerce evvel çıkarıldığı bu mübarek yere girerken fâtih bir kumandan edasıyla girmiyordu. O gün merkûbe binmiş ve başını o kadar eğmişti ki, mübarek başı neredeyse eğerin kaşına değecekti.[2]


O, Medine’de bulunduğu devre içinde de tavrını hiç değiştirmemişti. Sahâbe, O içeriye girdiğinde ayağa kalkardı.. kalkmalıydılar da. Hatta O girdiğinde cenazeler dahi kabirlerinden fırlayıp, O’na ihtiram etmeliydiler.. O bütün bunlara fazlasıyla lâyıktı. Ancak kendisi, sahâbenin böyle ayağa kalkmasından ciddî rahatsızlık duyar ve her defasında:

لا تقوموا كما تقوم الأعاجم
“Acemlerin (büyüklerine) ayağa kalktığı gibi ayağa kalkmayın”[3] der ve tekdîr ederdi.

Evet O, kudsî vazifeye nasıl başladıysa, öyle de bitirdi.. O’nun hayatı âdeta bir musîki ahengi içinde geçmişti. Başladığı işi başladığı perdede bitiriyordu ve bu çok üstün muvaffakiyet demekti. Hatta O, bir yönüyle bu ilâhî musîkiye pestle başlamış ve neticede arz-ı semâ’yı velveleye verecek tize ulaşmıştı.

O, bütün hayatı boyunca dini Allah’a tahsis ederek sadece O’na kulluk yaptı.. gönlü sadece O’nun marifetiyle doldu-taştı.. gözü her yerde O’nun asârını süzüp durdu.. bütün duyguları O’ndan gelen mânevî zevklerle coştu ve köpürdü.. O, Hakk’a uyanmış, hakikate yelken açmış ve doyma bilmeyen bir iştiha ile hep “Allah” deyip dolaşmıştı. Çünkü O, bir ihlâs insanıydı...

O’ndaki ihsan şuuru da buna ayrı bir buud teşkil ediyordu. Çünkü bizzat O’nun tarifi içinde ihsan, Allah’ı görüyor gibi kulluk yapmaktı.[4] Meseleyi bir teşbihle anlatacak olursak, başkası kıbleye dönüp namaz kılarken, O, namazını Kâ’be’nin içinde kılıyordu.


Sonsuz Nur' dan ...




[1] Bediüzzaman, Sözler, 1.Söz; Lem’alar, 21. Lem’a.
[2] İbn Hişam, Sire, 4/47-48; Mecmeu’z-Zevâid, 6/169.
[3] Ebu Dâvud, Edeb, 152; Müsned, 5/253.
[4] Buhâri, İman, 47; Müslim, İman, 5,7.

 

tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi