09-29-2008, 22:51 | #1 |
>>Yaşlı teyzenin boşanma talebi<<
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını…Ve Hakimin tokmak sesiyle herkes sustu. Uğultular kesildi ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi hakim… “Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun…?” Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı… “Bu herif yetti artık, 50 yıldır bezdirdi hayattan…” Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda… Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından… Davayı çok sayıda gazeteci izliyordu. Kadın neler diyecekti?.. Herkes onu dinliyordu… Yaşlı kadının gözleri doldu… Ve devam etti… “Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim… O bilmez… 50 yıl önceydi… O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm…Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim… Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım… Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye… İyi gelirmiş dedilerdi… 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi… Ta ki geçen geceye kadar…O gece takatım kesilmiş… uyuyakalmışım… Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim… Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim… Ondan hiçbir şey göremedim… Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim… Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.” Hakim, yaşlı adama dönerek: “Diyeceğin bir şey var mı baba?” dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi. “Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim… Fadime? mi de orada tanıdım… Sedefleri de… Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim… O çiçeklerle doludur bahçesi… Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi… İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm… Hekim, “çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir” dedi… “Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin” dedi… Hekimi pek dinlemedi bizim hatun… lafım geçmedi… O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu… Ben ona, “Gece sularsan geçer” dedim… Adak dilettim… Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim… O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim… Her gece o çiçek ben oldum… Sanki… Ona bu yüzden tapabilirdim…” dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle… “Her gece o yattıktan sonra uyandım… Saksıdaki suyu boşalttım… Sedef gece sulanmayı sevmez hakim bey… Geçen gece de… Yaşlılık… Ben de uyanamadım… Uyandıramadım… çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi… Suçlandım… Sesimi çıkartamadım…” O an mahkeme salonunda her şey sustu…
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|