11-03-2008, 18:57 | #1 |
Bardağı Taşıran Son Damla mı..?
Bardağın tasmasında ilk damlanın suçu yok mudur? Suç son damlanın mıdır gerçekten? Masum mudur tertemiz, lekesiz bardağı kirleten o ilk damlalar? Ya, ondan sonra zincirleme gelen, birbirlerinden farklı, bağımsız gibi duran diğer damlalar... İnsanlar arası sosyal ilişkilerin, aile hayatının, arkadaş ilişkilerinin, o güzelim dostlukların hüzünlü bitiminde, karşımıza çıkar bu son damla. 0 var ya o, o son hareket, o son davranış, o son söz, o son tavır, işi bitiren, bardağı taşıran... Savunma, bir bakıma suçluluk psikolojisinin bastırılmış halinin dışa vurumu değil midir? İnsanın kendisine karşı yapılmış hataları düzeltmemesi, karşısındakini uyarmaması, görevini yapamamanın ezikliğini yansıtmıyor mu? Bu ezikliği duymamak için, eş, dost veya arkadaşların hatırı kalmasın, kırılmasın diye, altlarına bardak mı olmak gerekir? Yıpranmak, uzun vadede kendimize ve çevremizdekilere zararlı olmaktır, diyebilir iniyiz? Hataları, yanlışlıkları veya yamuklukları bağışlama büyüklüğünü gösteren insan, bununla beraber iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma görevini niye zamanında yapmaz acaba? Hep başkaları mı damlar bardağımıza? Kendi iç dünyamızda sızmalar, damlamalar, kanamalar yok mu? Kendi bardağımızı kendimizin doldurduğu günler de vardır. Kendini topluma kapatma, hayata küsme, sorumluluklarının yerine getirmeme, asabileşme ve aklını kullanamama, taşmadan önceki dalgalanma sayılamaz mı? İnsanın en değerli, en kıymetli, vazgeçilmez kabul ettiği, hatta öteki dünyasını bile feda ettiği bu dünya hayatından vazgeçiren intiharların sebebi iç dünyasındaki bardağın taşması değil mi? Siyasi ve toplumsal olaylar veya halkın galeyana gelmesi bardağın taşmasının değişik versiyonudur. Bazen de son damlayı; siyaset bilimciler, toplum mühendisleri, bazı iç ve dış güçler damlatırlar; istediklerini elde etmek, emellerine kavuşmak için. Böylelerine alet olmamak adına, "büyüklerimiz işlerini iyi bilir, sabredin, tepkisiz olun, ensenizde boza pişirilsin" diyebilir miyiz insanlara? Yerinde, zamanında, gülmeyen, ağlamayan, sevmeyen, kızmayan, sinirlenmeyen yani tepki vermeyen sinirleri alınmış insana herhalde insan denmez. Tepkilerin hedefe ulaşması için cambazı değil, cambazın arkasındakileri görmek ve doğru adrese gitmek lazım. Böylece "Kontrolsüz güç, güç değildir" sözü, oturuyor yerli yerine. Gücün, güç olabilmesi için varlık sebebini, otokontrolünü, iç dinamiklerinden alması gerekir. Doğrulara müdahale edenlere tepki vermek için son damla beklenmez. Aile ve toplum yapısının bozulmaması için bu gereklidir. Damla, damla olmadan önce kurutmak gerekir ki toplumun üzerine damlayıp kirletmesin. Bilinçli, toplumsal tepkilerdir insanı ve insanlığı diri tutan, insanı insan yapan. Selahattin GENÇKAN
Konu Duygu'Seli~ tarafından (11-03-2008 Saat 19:07 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
www.akpartiforum.com |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|