02-06-2009, 19:19 | #1 |
Filistine Şiirler (Sizin için Derledim )
Filistinli Çocuklar
Sapanın ucundan savrulan taş Umduğumuz menzile erişmese de Siz haklısınız çocuklar Suriyeli Lüblanlı ve de Ürdünlü Belki Iraklısınız çocuklar Kimbilir kaç yerinden kırılmış kollarınız Hala çalışan kalbinizin bedeli Kimbilir kaçtı Kurşun gelip sizi bulmadan önce Filistinde olup bitenler Zevkli bir saklanbaçtı Çeliğe karşı nasıl dayanır Siz karton mızraklısınız çocuklar Küçük canlarınızı telef etse de düşman Ve mahzun bakışlarınız yere binlerce yıldıız ekse de Su yerine kan aksa da çeşmelerinizden Siz yine benim kalbimde saklısınız çocuklar Şiir : Metin önal Mengüşoğlu >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Mescid-i Aksa Mescid-i Aksayı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yeraltı nehir çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerin diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebinin Unuttu mu bunu acaba herkes Burak dolanırdı yörelerimde Miraca yol veren hız üssü idim Bellidir kutsallığım şehir ismimden Her yana nur saçan bir kürsü idim Hani o günler ki binlerce mümin Tek yürek halinde bana koşardı Hemşehrim nebiler yüzü hürmetine Cevaba erişen dualar vardı Şimdi kimsecikler varmaz yanıma Müminden yoksunum tek ve tenhayım Rüzgârlar silemez gözyaşlarımı Çöllerde kayıp bir yetim vahayım Mescid-i Aksayı gördüm düşümde Mescid-i Aksayı gördüm düşümde Götür müslümana selam diyordu Dayanamıyorum bu ayrılığa Kucaklasın beni İslâm diyordu Şiir : Mehmet Akif İnan >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Filistinli Çocuk Sus payı kalmadı çocukların İntifada taş yağmuru Kılıç tutan elin El olduğunu biliyorlar Göğüslerinde özgürlük haritası taşınan bir şarapnel Mezar taşlarına yazılmıştır kader Çocuk, silah ve zaman Kınında durmaz zulüm Anne bağrındaki taşlar susuzdur Emeklemek yok çocuk Her mevsim kan sofrası Kuş seslerinin uyuttuğu sabah Toprak, susan kalem Ağlayan nar çiçeği Ve beşik beşik ölüm Tırpan vurdular merhametine Adını Filistin koydular Çocuk, silah ve zaman Çocuklar Ölüyor akşam olmadan Şiir : Şeref Akbaba >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Acı seni de vururlar bir gün ey acı uçuşup durduğun kanatlarından sazın sözün türkülerin tükenir ellerin koynunda kalakalırsın şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı gül açan yüzlerimizde göğeriyor rengin senin de biz seni tâ eskilerden tanırız hani göğüslerimize taş olur inerden avuçlarımızda hira dağıydın al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin biliyorum hiçbir tarıh yazmayacak ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize mitralyözlerin washingtondan ayarlandığını seni de yakarlar bir gün ey acı bir taptuk kul gözlerinden vurursa parmakların eğri ağaç tutamaz çığlıkların çağlar aşar duymazsın ve ben biliyorum örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı ve ibrahim’in baltasını ben biliyorum nereden başladı bu kesik dans ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü insanlar kim? kim kimin yanında kim kimin karşısında meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız çantasında kimin fotoğrafını taşıyor kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar neden gülüyorlar ki seni de vururlar bir gün ey acı filistin’de sapan taşlı çocuklar dalın, kolun, fidelerin, budanır kuru bir kütükle kalakalırsın öyle bakmayın balkonlarınızdan fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu, damarlarımızı yırtıyor tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları pompalıyor yüreğimize pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken, çeçenya’da yiğitler inancın emeğin/ve aşk’ın kılcal damarlarına ulanıp sustular… ve ne bağdat’tan ne şam’dan ne mekke’den ne diyarıbekir’den ne istanbul’dan ne buhara’dan bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi duymuyor seni de vururlar bir gün ey acı halepçe’de soldurulmuş gül gibi bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın suskun, sıcak, uzun yaz geceleri ve siz ey analar, hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler söylerdiniz hani siz, fatihler doğururdunuz… gelin-kızların giysileri kirletildi çocuklar hep yetim kaldı ‘elem yecidke yetimen feava’ ve ben biliyorum ben biliyorum istanbul’un bağdat’ın diyarıbekir’in mekke’nin buhara’nın birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü/sonra ey insan ey insanlık ayağa kalk kolları ve bacakları budanmış delikanlıları boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu çocukları gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin ve bir gün bu dünya gül bahçesine dönecek bunu böyle bilin/ ve unutmayın… Şiir : Ferman Karaçam >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Bekle Filistin...Gözlerin hasretle, bekler müjdeyi.. Yıllar geçiyor da bitmiyor derdin... Tarihe not düştük biz bu seneyi, Elbet hesabın sorulur Filistin! ... Bir avuç siyonist, kudurdu gene, Anlamadım bu öfke, bu kin de ne, Hayasızca kutsallarıma, dine, Saldıranlarda vurulur Filistin... Adalet tecelli edecek elbet... Sabır kalmadı ah! .. Bitiyor mühlet. Dayan ey ümmetin yetimi sabret... Hak terazisi kurulur Filistin! ... Mescid-i Aksa'da vurulan çocuk... Suçlu diye tankla ezilen çocuk... Her saat kurşuna dizilen çocuk... Elbet hesabın görülür Filistin! ... İstanbul, Kahire, Bağdat neresi... Bu suç kimden yadigar, kimin eseri Bir kaç şerefsizle, bir kaç serseri Sende tükenir yok olur Filistin! ... Bu ümmet uyansa, İslam içinde.. Hangi zulüm kalır, dünya ilinde, Ya RABB biliyorum günün birinde... Ümmete vatan, yurt olur Filistin! ... Kenan Yördan KENTUĞ... Filistine Selam Direnişe Devam !!! @kkorfez
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|