AK Gençliğin Buluşma Noktası
Eğitim ve Öğretim Üniversiteler ve Üniversite Öğrencileri, Ak Parti Forum lise, ilköğretim ve okul öncesi eğitimi; İmam Hatip ve Açıköğretim.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 03-10-2009, 21:41   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart Endoktrinasyon (2): Milgram Deneyi
İnsan psikolojisinin manipülasyona ne denli açık olduğu ve hangi konularda zayıflık gösterdiği gibi konuları test edebilme adına bugüne dek çok sayıda deney gerçekleştirildi. Ancak insanın otoriteye karşı ne derece zayıf olduğu, otoriteye itaat etme adına ne kadar ileri gidebileceği ve otoritenin insanları kontrol edebilme adına ne kadar belirleyici olabileceği gibi konularda en çarpıcı deneylerden biri, 1961 yılında Yale Üniversitesi sosyal psikoloji doktoru Stanley Milgram tarafından yapıldı.



Milgram'ı, otoritenin insan psikolojisi üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik bir deney yapmaya yönelten olay, Nazi Almanyası savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın yargılanıp asılması oldu. Milgram bu gelişme üzerine, Eichmann'ın bir cani değil de, sadece kendisine verilen emirleri yerine getiren bir asker olabileceği konusunu sorgulamak istedi.

Daha soyut bir ifadeyle, Milgram, deneyinde, insanların bağlı bulundukları bir otoriteden emir almaları durumunda, hiçbir kişisel düşmanlık beslemedikleri kimselere eziyet edebilip edemeyeceklerini ölçmek istedi. "İnsanlar kendilerine bu tür emirler verildiğinde ne tür tepkiler verirler?" "İtaat mi ederler, yoksa karşı mı çıkarlar?" Ve daha da önemlisi, "Hangi noktadan sonra itaat etmeyi bırakıp karşı çıkarlar?" Milgram, bu soruların yanıtlarını aradı.


Deney Tasarımı

Milgram Deneyi, farklı yaş ve meslek gruplarından insanların katılımıyla gerçekleştirildi. Deneklere, öğretmen ve öğrenci olmak üzere iki gruba ayrılacakları ve deneyin 'cezanın öğrenme üzerindeki etkisi'ni ölçeceği söylendi. Buna göre, denek öğretmenve denek öğrenci, birbirlerini göremeyecekleri, ama teknik cihazlar vasıtasıyla sesli iletişim kurabilecekleri iki farklı odaya alınacaktı. Denek öğretmen, kendisiyle aynı odada bulunacak olan bir uzmanın yönetiminde denek öğrenciye sorular soracak, yanlış cevap alması durumunda da, diğer odada elektrik kablosuna bağlı olan denek öğrenciye 15 volt gücünde elektrik verecekti. Dahası, denek öğretmen aldığı her yanlış cevapta voltajı 30 volt kadar artıracaktı. Ancak Milgram Deneyi'nde denek öğretmenlerden gizlenen bir şey vardı: Denek öğretmene denek öğrenci olarak tanıtılan kişi, aslında deney ekibindendi. Bir başka deyişle, deneyde denek öğretmenden başka denek yoktu. Ve elbette, denek öğretmene söylenenin aksine, deneyde 'cezanın öğrenme üzerindeki etkisi' ölçülmüyordu.

Milgram'ın bu deneyde ölçmek istediği şey, denek öğretmenin, yönetici durumunda uzmanın emirleri doğrultusunda voltajı ne kadar yükselteceğiydi. Milgram böylelikle, sıradan, ortalama insanların, bir otoritenin güdümüne girdiklerinde başka insanlara ne kadar eziyet edebilecekleri konusunda bir fikir elde etmeyi amaçlıyordu.
Milgram Deneyi'nde elektrik şoku 15 voltla başlayacak ve her seferinde (yani her yanlış cevapta) 30 voltluk basamaklarla artırılacaktı. Deney cezasına, 450 volt gibi son derece yüksek bir üst limit belirlendi. Fazlasıyla acı verici seviyelerde seyredip öldürücü düzeylere ulaşacak olan elektroşok, elbette diğer odadaki sözde denek öğrenciye verilmeyecek, denek öğretmene önceden kaydedilmiş olan sesler dinletilecekti. Yüksek voltaj seviyelerine ulaşılması durumunda öğrencinin ne tepki vereceği de belirlenmişti. 120 voltta öğrenci durumundan şikayetçi olmaya başlayacak, 150 voltta deneyden ayrılmayı talep edecek, 285 voltta ise acı içinde çığlık attıktan sonra sesi kesilecekti. (Dolayısıyla da, diğer odadaki denek öğretmenin o noktadan sonra öğrenciye ne olduğunu bilmesi mümkün olmayacaktı.)

Denek öğretmen, katılımcıların öğretmen ve öğrenci olarak kurayla eşleştirildiklerini zannettiğinden, bu düzeneğe göre diğer odada pekala kendisinin de bulunabileceğinin farkındaydı. Ancak Milgram, sonuçların güvenilirliği açısından, denek öğretmene (elektrik vereceğini zannettiği öğrenciyle empati kurmasını kolaylaştırabilmek için) deneyden önce 45 voltluk elektrik vermeyi de ihmal etmedi.

Deney başlamadan önce fikirleri alınan psikiyatrlar, bu şartlar altında ancak aklından zoru olan, 'deliliğin uç noktasındaki' (lunatic fringe) birinin 150 voltun ötesine gideceğini söylediler – ki bu da, 30 voltluk basamakların beşincisine tekabül ediyordu.Psikiyatrların bu görüşü, insanların temelde iyi oldukları, masum insanları incitmek istemeyecekleri ve kendi kararlarını kendileri alıp uygulayabilecekleri varsayımına dayanıyordu. Buna göre, denek öğretmenler, deneyi yöneten uzman deneyin devam etmesini istese de, bir noktadan sonra onu dinlemeyerek yüksek voltaj uygulamayı reddedeceklerdi.(1)


Deney Sonuçları

Deney sonuçları psikiyatrların öngörülerinin tamamen temelsiz olduğunu ortaya çıkardı. Denek öğretmenlerin %62'si, 450 voltluk üst sınıra kadar öğrencilere elektrik verdiler. Deneklerin çoğunun bunu yapmaktan rahatsızlık duydukları ve hatta deneyden sonra bunu yapabildiklerine inanamadıklarını ifade ettikleri gözlense de, bu durum, sadist olmayan, rastgele seçilmiş sıradan insanların, kendilerine hiçbir fiziksel zorlama yapılmadığı halde, tamamen masum olan başkalarına çok yüksek dozda elektrik verebilmiş oldukları gerçeğini değiştirmiyordu.

Bu sonuçlar karşısında, Milgram Deneyi'nin uygulanması esnasında, deney yöneticisi durumundaki uzman ile denek öğretmen arasındaki ilişkinin mahiyetinin ve de söz konusu uzmanın deneye devam etmesi adına deneğe neler söylediğinin incelenmesi fazlasıyla önem kazanıyor.

Milgram deneyinde, deney yöneticisi, deneyin gidişatını kendi masasından öğrencinin çektiği acıya kayıtsız tavırlarla takip ediyor ve denek öğretmenin çekincede kaldığı durumlarda onunla konuşuyor, ancak denek öğretmeni hiçbir şekilde elektrik vermeye zorlamıyor. Bir başka deyişle, düğmeye basmaması durumunda denek öğretmenin karşılaşabileceği hiçbir ciddi yaptırım söz konusu değil. Ortada sadece aynı odada diğer masada oturan bir bilirkişinin, yani 'otoritenin' sözleri var.

Söz konusu otoritenin, (deney tasarımı aşamasında belirlenen) sözleri dört aşamadan oluşuyor. Denek öğretmen ilk kez çekince gösterdiğinde, otorite kendisine sadece, 'Lütfen devam et' diyor. Benzeri bir durumla tekrar karşılaşıldığında (ya da aynı aşamada olunmasına rağmen denek öğretmen halen devam etmek istemediğinde), ikinci cümle, 'Deney, devam etmeni gerektiriyor' oluyor. Üçüncüde ise, biraz daha güçlü kelimeler seçilerek, 'Devam etmen kesinlikle şart'deniliyor. Son cümle ise, 'Başka seçeneğin yok, devam etmelisin' oluyor. Dördüncü cümlenin ardından denek voltaj uygulamaya devam etmezse, deney bitiriliyor.

Deneyde, bir otoriteden gelen emirlerin insan davranışlarını kontrol edebilmekte ne denli tesirli olabildiğinin ölçüldüğü düşünülecek olursa, denek öğretmenlerin denek öğrencilere yüksek dozda seviyede elektrik vermeye devam etmelerine sadece bu dört cümlenin yeterli olduğu da söylenebilir. 285 volt seviyesinde (deney tasarımı gereği) öğrencinin acı içinde çığlık atmasının ardından sesinin kesildiği, ancak denek öğretmenlerin %62'sinin buna rağmen tam 6 kez öğrencilere eskisinden daha yüksek seviyelerde elektrik vermiş olmaları da deneye son derece korkunç bir boyut daha getiriyor. Zira karşı taraftan ses gelmemesi üzerine denek öğretmen şayet deney yöneticisine ne yapması gerektiğini sorarsa, kendisine sadece 5 saniye kadar beklemesi ve herhangi bir yanıt almaması durumunda elektrik vermeye devam etmesi söyleniyordu!


Deney Hakkındaki Diğer Detaylar

  • Pek çok denek, deney sırasında, "Adam rahatsızlanmış olabilir, bu yaptığımız gerçekten doğru mu?" gibi sorular sorsa da, elektrik vermeye devam etti.
  • Deney yöneticisinin sert mizaçlı olup olmaması, deney sonuçlarını değiştirmedi.
  • Deney yöneticisinin odanın dışında bulunduğu zamanlarda, denek öğretmenler hile yaparak denek öğrenciye normalde vermeleri gerekenden düşük dozda elektrik verdiler. Deneklerin çoğu, bu tür durumlarda sadece minimum seviyede elektrik vermeyi tercih etti.
  • Kimi deneylerde (sözde) denek öğrenci, deney yöneticisine, "Durmanızı istersem duracaksınız değil mi?" diye sorduğunda deney yöneticisi, onaylayıcı bir tonda mırıldandı. Ancak ilerleyen dakikalarda voltaj yükselip de denek öğrenci deneyin durdurulması için yalvarmaya başladığında, denek öğretmenlerin çok azı bu sözlü anlaşmayı deney yöneticisine hatırlattılar.
  • Kimi deneylerde (sözde) denek öğrenci, kendisinden önce deney yöneticisinin öğrenci olarak prova yapmasında ısrarlı davrandı ve deney yöneticisi gerekli rolü yerine getirmek üzere öğrenci odasına geçti. Yüksek voltaj seviyelerinde gelindiğinde, öğrenci koltuğundaki deney yöneticisi, salıverilmesi konusunda yalvarmaya başladı. Ancak yönetici koltuğunda oturan öğrenci, denek öğretmenlerden devam etmesini talep etti. Fakat denek öğretmenler onu değil, gerçek otorite sahibi olan deney yöneticisini dinlediler.
  • Kimi deneylerde Milgram üç denek öğretmen kullandı. Ancak bu üç denek öğretmenden ikisi, deney ekibindendi. Deney esnasında bu öğretmenlerden önce biri, sonra da diğeri deney yöneticisine itaat etmeyerek deneyi terk etti. Bu deneylerde, deneklerin %90'ı deneye devam etmeyi reddederek aynı şekilde deneyi terk ettiler.
  • Kimi deneylerde, denek öğretmenin konumu değiştirildi. Şöyle ki, denek yöneticisi deneyi idare etmeye devam etti, ancak gereken durumlarda elektrik veren düğmelere deney yöneticisi basmaya başladı. Bu deneylerde, 450 volta kadar çıkan deneklerin oranı %62'den %92'ye yükseldi. Yani denek öğrenciye doğrudan acı vermeyen denek öğretmenler, yaşananlara çok daha az itiraz ettiler.
  • Denek öğrencinin denek öğretmen ile aynı odada olduğu deneylerde, otoriteye itaatte azalma görüldü.
Milgram Deneyi hakkında daha pek çok detay bulunmasına rağmen, otorite etkisiyle insanların gözünde kötülüğün gerçekleştirilmesi ve gerekçelendirilmesi adına yukarıda özetlenenler fazlasıyla yeterli bulgular içeriyor. Zira, Milgram Deneyi'ni vahşet içeren pek çok yaşanmış olaya uygulamak ve bu olaylarda 'emir alan' konumunda olan insanların masumlara acı çektirmesindeki otorite etkisinin boyutlarını açıklayabilmek mümkün.

Serdar Kaya

(1) Winn, Denise. [1983] 2000. The Manipulated Mind: Brainwashing, Conditioning and Indoctrination. Cambridge, Massachusetts: Malor Books. 46-47.

 


Konu Duygu'Seli~ tarafından (03-10-2009 Saat 22:21 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi