04-09-2009, 20:58 | #1 |
Yolculuk nereye ?
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla
Yolculuk fecir zamanına Tan ağarışıyla yaradılış tülünün aralanışına Sema ve arzın var oluşunun vuku bulduğu, altı günlük seyir turuna Ruhun verdiği sözün suretinde, bedene misafir oluşuna İlkbahar mevsiminin ilk goncası olmanın verdiği huzura Yeni bir doğuşun hafifliğiyle, gözlerin açıldığı şefkatli ana kucağına Kâinatın hizmet için uyandırıldığı sabahın ufkuna Tablo misali müthiş bir ahenkle nakşedilmiş hayatın penceresi aralanırken Emeklemenin ardı sıra, ilk adımlarla birlikte düşüp kalktığın çağa Yolculuk zuhr zamanına Gençliğin neşesinin yüzünde oluşturduğu Mutluluğun en belirgin simgesi tebessümün doruğuna Olgunluğunla demir aldığın rıhtımdan Bolluğun ve bereketin sonsuz olduğu ummana Grilerin tozpembelere dönüştüğü yıllara Sevgilinin gözbebeklerinde yansıdığın Gözyaşlarının beklide en hoyratça savrulduğu Sevda ikliminin en nadide güllerinin yeşerdiği bağa Bir yaz güneşinin kumsaldaki dalgaları ısıttığı sabaha Yolculuk asr zamanına Güzün en hüzünlü demlerinin gözyaşıyla karşılandığı İhtiyarlılık emarelerinin bedeninde ev sahibi olmaya başladığı anlara Akşam seherinde ötelerin hayaliyle hem hal olurken Yanı başındaki yalnızlıkla hasbihalin koyulaştığı zamana Dostların bir bir habersiz vedalarının duyulduğu Beklenenlerin uzun zamandır gelmediğinden dolayı Her haylazca çıkan sese beklenen geldi diye kapılara koştuğun Hasretin suya karışıp vuslata aktığı vakitleredir bu yolculuk Yolculuk mağrip zamanına Hüzün mevsimi hazanın son perdesi de kapanmaktayken Semadaki güneşin parlaklığı çoktan kendini salmış kızıllığın koynuna Göz kapakları istem dışı ayrılıyor ufukta kanat çırpan ömür kelebeğinin ardından Ayrılmak zamanı çoktan gelmiş ölüm sandalı yanaşmış ya limana Gitmek ardındakilerin gözyaşlarına dokunamadan Son bir kez bile dönüp el sallayamadan Uykuların hakiki uyanışlara dönüştüğü diyarlara gitmek tek kişilik bir vasıtayla Yolculuk işa zamanına Karanlığın kollarıyla seni sarmak için eşikte beklediği Gün ışığının pencerenden ayrılıp, son kapıların üzerine kapatıldığı Kışın bembeyaz örtüsüyle gelin suretine bürüdüğü doğaya nispeten Dünyadan ayrılırken giymek için biçtirdiğin kefen kostümünün rüzgârda savrulduğu ana Geride bıraktıklarının seni unuttuğu koridorlarda yol alırken geriye dönüp bakamadığın Yaşamının gölgesinde izlenecek son filmin gişesinden bir bilet aldığın Sahnenin önüne doğru yürürken başrol olmanın verdiği tedirginliği zerrelerinde yaşadığın Her karesinin saniye saniye gözler önüne serildiği ve dublörlerin yok olduğu bir mekana yolculuk Yolculuk gece vaktine Kışın en amansız fırtınalarıyla tabiatı yorgun düşürdüğü saatlere Kabrin konuksever bir hancı suretinde iki alem arasında seni ağırladığı vakitlere Rahmana ihtiyacın en koyu yaşandığı ve dünyalıkların unutulduğu bir iklime Sorgunun çetin yağmurlarında ıslandığın hiçbir takatin kalmadığından sırılsıklam olduğun Gelen soruları bildiğin halde tereddütle yanıtları unuttuğun ya da dillerin lal olduğu geceye Karanlığın üstümüzü örttüğü bir gecede ki, Teheccüdün nurunu gözlerin hasretle arar olduğu Bekleyenlerin berzah kapısının aralanmasıyla birlikte Bitkin talebeler gibi sınavdan sonra mülakata doğru hızlıca koşulduğu zamanadır yolculuk Yolculuk ikinci günün tan ağırışına Yeniden doğuşun vuku bulduğu haşir sabahına Karanlıklara bürünmüş gecelerin güne kavuştuğu seherlere Nev baharın müjdecisi cemrelerin karakışları uğurladığı vakitlere Bir sözüne müptela olduğumuz asırlardır hasretle yürüdüğümüz Sevgilinin iklimine Nuru Dilara’nın sancağında gölgelenmeye, abı hayat kevseri cananın ellerinden içmeye Yaradan’ın cemaline sevdalı yürekle, bir o kadarda mahcubiyetin boyun büküklüğüyle Garip bir dilencinin hali suretiyle yoksulluğun gölgesinde diz çökülen varlık kapısına Umutla gidilen diyarların sahibi olan RAHMAN ve RAHİM olan Allah’adır bu yolculuk İLKNUR DOĞANAY
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|