09-01-2007, 08:30 | #1 |
Aile gölgesinde meslek seçimi
İnsanların genellikle geçimlerini sağlayabilmek için birer mesleğe sahip olmaları gerektiği düşünülürse meslek seçiminin önemi daha iyi anlaşılır. Bu durum seçilecek mesleğin sunduğu maddi olanakların önplanda tutulması anlamına da gelmemeli. Ancak geçim derdinin her zaman daha ön planda olduğu ülkemizde seçilecek mesleğin manevi yönü ile sosyo-kültürel ve psikolojik etkisi maalesef hep gözardı ediliyor. Sadece bir örnek vermek gerekirse geçenlerde okuduğum bir yazı dizisinde çevre uzmanlığı geleceğin mesleklerinden biri olarak lanse ediliyordu. Bu alanda çalışacaklara özel sektörde ihtiyaç duyulduğu ve birkaç yıllık tecrübeyle dolgun maaş verildiği de özellikle vurgulanıyordu. Yani “özel sektör” ve “dolgun maaş” anahtar sözcükleri yanyana kullanılarak dikkat çekiliyordu. Kısacası yeni neslin beklentilerine uygun bir konsept yaratılmaya çalışılıyordu. Oysa çevre uzmanlığının asgari düzeyde de olsa belli bir çevre bilincini gerektirdiği nedense es geçiliyordu. Böylece yeterince çevre bilincine sahip olmayan çevre uzmanları yetiştirebilirdik. Nasıl olsa ucunda dolgun maaş olacaktı.
Günümüzde meslek seçimiyle karşı karşıya kalan gençlerin, ailelerinin dayatmalarından ve de kendi ilgilerini ve yeteneklerini yeterince tanıyamamalarından kaynaklanan bellibaşlı iki sorununun olduğu görülüyor. Gençlerin kendi ilgi ve yetenekleri konusunda herhangi bir bilgi ve fikir sahibi olmamalarının korkunçluğu bir yana, bu durum onları yönlendirilmeye daha da açık bir konuma sokuyor. Ailelerin dayatmalarında genellikle bir meslekte başarılı olmuş komşunun ya da akrabanın çocuğunun ve doktorluk, mühendislik gibi ailelerin kafasında şablonlaşmış mesleklerin rolü büyük. Burada açıkça gencin başkalarıyla karşılaştırılması ve kişiliği ile yeteneklerinin hiçe sayılması söz konusu. Dayatmalara itiraz ettiğinizde en iyi ihtimalle “Ama biz senin iyiliğini istiyoruz” cevabını alırsınız. Anne-babaların çocuklarının doktor olmasını istemelerinin altında hastalanınca ve yaşlanınca doğacak sağlık sorunlarına çare aramaları, bunun altında da ülkenin sağlık sistemine güven duymamaları yatıyor. Ailelerin bazı meslekleri dayatmalarının altında da sırf sağda solda “Benim oğlum mühendis”, “Benim kızım avukat” diyebilmenin hazzı yatıyor. Örneğin mühendislik mesleğini ele alacak olursak Türkiye´de çoğu trilyonluk kamu altyapı, ulaşım, enerji projeleri atıl durumdayken mühendislere teknisyenlik yaptırıldığının çoğu insan farkında değil. Ailelerin doktor veya mühendis olamayacaksa çocuklarının olmasını istedikleri meslekler öğretmenlik ya da polisliktir. Bu istekler “Hiç olmazsa öğretmen olsun”, “Hiç olmazsa polis olsun” gibi cümlelerle hayat bulur. Oysa bu meslekler iki önemli olguyu; eğitimi ve güvenliği ilgilendirir. Bunlar “hiç olmazsa”yla geçiştirilecek meslekler değildir. Ailelerin çocuklarına bu meslekleri uygun görmesinin altında ise genellikle bu mesleklerin sunduğu devlet güvencesi ve sosyal olanaklar yatıyor. Ailelerin çocukları için meslek seçiminde cinsiyet ayrımcılığı da göze batıyor. Kız çocuklarına layık görülen meslek genellikle öğretmenlik. Böylece kızımız hem çalışıp para kazanır, aile bütçesine katkıda bulunur hem de genellikle günün belli bir bölümünde çalıştığı için günün geri kalanında evine, temizliğe, çamaşıra, bulaşığa, kocasına ve çocuklarına zaman ayırabilir. Toplumda benimsenmiş rol modelleri meslek seçiminde de etkisini bütün şiddetiyle gösterir. Meslek seçiminde önemli olan kişinin kendisini, ilgi alanlarını ve yeteneklerini tanıyabilmesi, buna göre hareket edebilmesi, ailesinin kendi isteği dışındaki dayatmalarına göğüs gerebilmesidir. Sıradan bir doktor olmaktansa aykırı bir ressam olmak, sıradan bir mühendis olmaktansa ünlü ve yemekleri çok sevilen bir aşçı olmak ihtimali ciddi ciddi düşünülmeli. Herhalde bir insanın sevmediği bir mesleği icra etmek zorunda kalması kadar korkunç bir şey olamaz.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|