![]() |
#1 |
![]() İnsan vücudundaki her organa bir bedenimizin bir de ruhumuzun yüklediği sıkıntılar vardır. Ruhun yüklediği dertler diğer organlarımız söz konusu olduğunda hep mecazda kalır kalbimiz dışında. Bacaklarımızın feri dermanı kesilir, elimiz ayağımıza dolaşır, gözümüz döner, aklımız başımızdan gider, içimiz burkulur, dilimiz damağımıza yapışır, burnumuzun direği sızlar. Kalbimizse: Kırılır.
Kalbin kırılması da mecazdır dediniz içinizden belki de. Öyle mi gerçekten acaba. Hayır kalbimiz gerçekten kırılır, incinir, üzülür, sızlar. Diğer organlarımızın bir anlık tepki verdiği ruhsal durumlardan kalbimiz çok daha fazlasıyla etkilenir, zararlı çıkar. İşte belki o yüzden kalbin en ağır görevlerinden biri de ‘sevmektir‘. Kalp sevdiğinde diğer azalar da ona eşlik eder. Yüzümüze bir tebessüm yayılır, içimiz başka titrer, duygularımız bir başka kanatlanır. Tüm bedenimiz bu durumdan olumlu etkilenir. Kırıldığında ise insanın önce içi sızlar, gözyaşları fırsat bulursa yola çıkar, midesine kramplar girer, eskilerin ince hastalık dediği verem bile kırılan bir kalpten alır derler derdinin bir kısmını. Böylece kalbin kırılması ile insan vücudundaki her aza da yıpranır bir bakıma. Bizim uzun uzadıya anlatmaya çalıştığımızı Yunus Emre ne güzel söylemiştir: - Bir kez gönül kırdın ise; bu kıldığın namaz değil. Varın artık gerisini siz düşünün. Kul hakkından söz ederken hep aklımıza maddi şeyler gelir. Oysa kırdığımız kalplerde bıraktığımız izler, insanların içlerinde yaşattığımız sıkıntılarda hesabı verilecek borçlarımızdandır. Bu borçlar para ile pulla ödenmeyeceği için hesabımız daha da çetin olacaktır. Siz siz olun kırmayın insanları, incitmeyin kalplerini. Hele sevdiklerinizi asla.. Hele sizi sevenleri.. Asla kere asla. ERKAN BAL
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|