AK Gençliğin Buluşma Noktası
Galatasaray (GS) AK Parti Forum Galatasaraylılar !



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 06-25-2009, 19:21   #1
Kullanıcı Adı
Gölge
Standart Yuvasına dönen Aslan / Mustafa Sarp


Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı'nın yeni transferlerinden Mustafa Sarp, Galatasaray Tv'ye konuştu.

Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı'nın yeni transferlerinden Mustafa Sarp, Galatasaray Tv'ye konuştu.


-Biz seni daha yakından tanımak istiyoruz aslında. En baştan, futbola başladığın ilk günlerden bahsedelim biraz...

-Doğma büyüme Bakırköylüyüm. Herkesin, daha doğrusu futbolla ilgilenenlerin yakından bildiği çok meşhur bir Zuhuratbaba sahası vardır. Zamanında Şöhretler Turnuvasına ve birçok önemli organizasyona ev sahipliği yapmış, aynı zamanda da amatör takım olan Yücespor Kulübü'nün sahası. Ben de bu sahanın hemen yanı başındaki sokakta doğdum ve büyüdüm. Futbol yaşantım, çocukken top oynamaya sahanın kenarına gittiğimiz dönemlerde hocaların 'Gel seni buradafutbol oynatmaya başlatalım' davetiyle başladı. Tabii o zamanlar küçüktük, 7-8 yaşlarında başladım futbola. Amatör olarak minik takımdan başlayarak 8-10 sene süren Minik, Yıldız, 14-16, Genç ve A Takım derken bir amatör takımın bütün branşlarında top oynayarak, gelişerek, büyüyerek başlayan bir futbol yaşantım var.



-Peki mevkiin ilk başladığında orta saha mıydı? Mesela, bazı oyuncular fubola forvet mevkiinde başlıyor, kaleciliğe dönüyorlar ya da defans mevkiinde başlayıp forvet oluyorlar. Sen hangi mevkii ile başladın futbola?


-Ben Genç Takım kategorisine kadar orta sahada oynadım. 14-16 ve Genç Takım kategorisinde iki sene sağ bek dönemim var. İstemeye istemeye oynadığım, sürekli hocama 'Ben bu mevkiide oynamak istemiyorum' dediğim iki senelik bir sağ bek tecrübem oldu. Maç içinde gerçekleşen zorunlu mevkii değişikliğinden bahsetmiyorum. Genel olarak iki sene sağ bek oynamışlığım var. Onun dışında futbola başladğım yıldan bugüne kadar tamamıyla orta sahada oynadım.

-Yani her mevkiiye hazırlıklıyım diyorsun.

-Öyle birşey demiyorum aslında ama tabii ki futbolcuyuz, profesyoneliz. Farklı bir yerde görev veriliyorsa elimizden gelenin en iyisini sergilemek mecburiyetindeyiz. Bu farklı birşey, ama tabii ki sahip olduklarınızı yansıtabileceğiniz bir yer olması lazım. Benim kendimi yansıtacağım yer de orta saha mevkiisi. Daha demin de dediğim gibi eğer başka bir mevkii de oynamak mecburiyetinde kalırsak 'Yok ben bu mevkiide oynamayacağım' deme lüksüne profesyonel futbolcu olarak sahip değiliz. Daha sonra 2. Lig takımı olan Gaziosmanpaşa takımına transfer oldum. İki sene de burada görev aldım. Gaziosmanpaşa takımından sonra Mersin İdman Yurdu kulübünde mücadele ettim. Buradan sonra da herkesin bildiği Süper Lig'de yer alan Ankaraspor macerası başladı benim için.

-Orada çok başarılı bir sezon geçirdin.

-Yani aslında doğuyu söylemek gerekirse Mersin İdman Yurdu'ndaki o transfer dönemim enteresandı. Çünkü benden çok daha önce bir yerlere gitmesi söz konusu olan, benden çok daha fazla transferde ismi geçen oyuncu arkadaşlarım vardı. O dönem, bir önceki döneme göre çok başarılı bir sezon geçirmemiştim. İşte fubol çok enteresan bir spor. Benim her demecimde, her röportajımda belirttiğim, herekese anlattığım, beni Süper Lig'e çıkaran bir isim var. O da Samet Aybaba. Son 8 haftada Mersin İdman Yurdu kümede kalma mücadelesi veriyordu. Ben de bu 8 haftada çok öne çıkan bir futbol sergilemiştim ve bu maçları seyretmeye gelen, oyuncu takip eden sayın Samet Aybaba'nın gözüne çarptığı bir an geldi ve ondan sonra benim için Süper Lig macerası başladı. Ayrıca Türkiye'de Süper Lig ile 2. Lig arasında maalesef inanılmaz bir uçurum var. Bu durumu sürekli dile getiren oyunculardan biriyim. Orası ve burası bambaşka bir kategori. Ankaraspor'da da 2 sene mücadele ettim. Farklı teknik direktörlerle, farklı futbolcularla kümede kalmaya oynayan, üst sıraları zorlayan, daha sonra bir Kayseri Erciyesspor maceram var küme düşen... Geçen sene Bursaspor'da olduğu gibi UEFA Kupası'nı kovalayan takımlarda forma giydim. Bildiğiniz gibi Kayseri Erciyesspor'da bir Türkiye Kupası Finali oynadım. Beş senem Süper Lig'de geçti. Galatasaray ile birlikte 6. sezonumu geçireceğim. Süper Lig maceram böyle geçti. Şimdi de Galatasaray'dayım!

-Daha önce bir transfer dönemi ile ilgili birkaç cümle söylemişsin. 'Transfer, futbolcunun en zor dönemlerinden biridir. Birçok etkeni değerlendirip, karar veriyorsunuz. Takım yapısı, taraftar, kent ve teknik adam kararınızı etkiliyor. Nerede mutlu olacağınızı saptamak için çok iyi düşünmeniz gerekiyor' demişsin. Galatasaray'a gelirken bu etkenleri tek tek düşündün tabii ki.

-Hayır. Galatasaray'a gelirken bu etkenleri tek tek düşünmüyorsunuz. Çünkü Türkiye'de bir gerçek var ki Galatasaray gibi çok büyük ve önemli bir camiadafutbol oynamak her futbolcuya nasip olmaz. Benim yaşım 28. Eğer ben 20'li yaşlarda olmuş olsaydım bunları değerlendiriyor olurdum. Eğer ki 20'li yaşlarda şu anki bana sunulan transfer teklifleri alsaydım o zaman benim daha önceki röportajımdaki söylemiş olduğum şeyi değerlendirirdim. Ama yaşınız 28 olunca bu lüksünüz olmuyor. Çünkü Galatasaray camiası çok büyük ve çok önemli bir camia. Aslında 28 yaş çok önemli ve güzel bir dönem. Çünkü futbolda gençken bir yerlere geldiğiniz zaman karakterinize, işinize ahlakınıza, özel yaşantınıza, edebinize, adabınıza sahip çıkmak çok zor oluyor. 28'li yaşlarda ise gerek futbol yaşantısı olsun gerek özel yaşantı olsun birşeyler oturmuş oluyor. Yani tecrübeli dedikleri yaşlar bu dönemde oluyor. 28 bence çok güzel bir yaş. Futbolda 30-31 yaşlarına gelindiğinde yaşlı damgası vuruluyordu. Belki de bu düşünce değişmiş olabilir. Artık futbol yaşı 35-36 yaşlarına çıktı. Bununla birlikte futbol için en güzel yaşların 28-32 yaşları arasında olduğu da çok bariz bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Az önce okuduğunuz tüm cümlelerin hepsini tabii ki Galatasaray transferinde değerlendirmedim. Bizler profesyonel oyuncularız. Eğer ki birşeyler isteme hakkınız varsa, geçtiğiniz dönemde performansınızla bunu hak etmişseniz birçok şeyi eleyerek sözleşmeye imza atıyorsunuz. Ama bu durum benim transferim için geçerli değil.

-Biraz önce gönül bağı da var dedin. Aynı zamanda bildiğimiz kadarıyla babanın da gönül bağı var. İstersen birazcık da babanın Galatasaray aşkından bahsedelim.

-Tabii ki bu aşk babamdan geliyor. Kendisinin yıllar önce anlatmış olduğu bir olay var. Kendisi aslen Adanalı. Babamın anne tarafı Diyarbakırlı olduğu için Diyarbakır'da yaşantılarını sürdürüyorlar. Sürekli radyodan Galatasaray'ı takip ediyor ve dinliyor. O dönemin yaşam zorluklarıyla birlikte bir göç, bir ekmek parasını kazanma isteğiyle birlikte kamçılayan bir diğer şey de Galatasaray'ı canlı olarak seyretme arzusu olmuş. Neticesinde buralara gelmiş bir insan. Babamla Ali Sami Yen'deki maçlara o kadar çok gitmişliğim var ki yanlış hatırlamıyorsam, babamın söylediği, Galatasaray'ın uzun süren bir şampiyon olamaması vardı. 1987 ya da 1988 sezonunun son maçı Eskişehirspor ile Ali Sami Yen'de karşılaşılıyordu. İşte o maçta babam tribünde olduğumuzu söylüyor. Tabii ben doğruyu söylemek gerekirse çok fazla anımsayamıyorum o günleri. Ben tabi o zamanlar 6-7 yaşlarındaydım. O yüzden çok fazla hatırlamıyorum. Ama tabii babamla beraber çok fazla maça gitmişliğim var. Hatta ben 5 sezon önce ilk Süper Lig maceramda Ankaraspor'la Ali Sami Yen'deki Galatasaray maçına çıktığımda formamı giydim ve babam maçtan sonra 'İlk maçımıza gittiğimiz yerde seni izledim' dedi. Ben sahada Ankaraspor formasıyla, o da tribünde Galatasaray formasıyla Ali Sami Yen Stadı'ndaydı ve ilk maçımıza gittiğimiz yerde beni izlemiş. Heralde anılarını tazelemek için böyle birşey yaptı. Çok duygulandığını söylemişti bana.

-Peki sen futbola başladığında baban sana hiç 'Bir gün sen de Galatasaray forması giyeceksin. Bunu biliyorum' gibi sözler söyledi mi?

-Çok fazla söylemiyordu. Çünkü okul dönemimle, profesyonel futbolcu olma dönemimin çakıştığı zamanlarda futbolu bırakmak zorunda kaldım. Çünkü okul ile futbol bir arada düzgün yürüyemiyor. Bundan dolayı okul dönemimde çok başarılı bir öğrenci değildim. Ortaokuldan liseye geçiş dönemine kadar süren veli toplantılarında annemin dırdırını çekmemek için 'artık okulu bırakıyorum' dedim ve bıraktım. 14-16 kategorisinde bir sezon futbol oynamadım. Ve futbolu bıraktığım o dönemde bir anda çok başarılı bir öğrenci oldum. Demekki futbol öğrencilik hayatımı o kadar çok etkiliyormuş ki öğrencilik hayatımı tamamen değiştirdi. Benim buralara gelmemin Zuhuratbaba Mahallesi'nde oturmuş olmamızın ve çocukluğumdan itibaren oradaki herkesin beni tanımasının vermiş olduğu bir avantaj vardı. O dönemler futbol yaşantım için çok kritikti. Yücespor'da oynadığım zamanlarda bir Sabri Hocam vardı hala Yücespor'un alt yapısında sorumludur kendisi. Ona da çok teşekkür ediyorum verdiği emekler için. Bir gün kendisi babamla karşılaştığında babama 'Niye oğlunu göndermiyorsun bizim kulübe?' diye sormuş babam da 'Okulunu ihmal ediyor. İkisini bir arada yürütemiyor' demiş. Sabri Hocam da 'Bak yanlış yapıyorsun. Yarın öbür gün bu işten ekmek parası kazanacak, sizleri geçindirecek, kendisi geçinecek, çok önemli bir oyuncu olacak' yanıtını vermiş. Babam da bu konuşmadan etkilenmiş. 2-3 gün sonra babam eve bir çift kramponla geldi ve idman saatini sordu. Ben de kendisine bu saatten sonra futbolcu olamayacağımı söyledim. Çünkü annem benim okumamı çok istiyordu. Her annenin isteyeceği birşey bu. Çocuğunun güzel bir tahsil hayatı yaşamasıdır. Daha sonra da çocuğunun güzel bir iş hayatı yaşamasını ister. Futbolda
nereye kadar gidebileceğiniz meçhul. Bundan dolayı da ben kendime güvenmediğim için değil okul hayatımın aksamaması için babama 'futbol oynamak için yaşım geçti' dedim.

-Peki okumaya devam ettiğinde hangi mesleği seçmek istiyordun?

-Meslek pek düşünmemiştim o dönemlerde. Ben babamın isteğiyle meslek lisesinde okudum. Meslek lisesinde lise sonda okuyup, stajyerlik dönemini de görünce kesinlikle bu işi yapmak istemediğime karar verdim.

-Hangi bölümde okudun?

-Benim babam terzi olduğu için iplik bölümünde okumuştum. Kendisine yakın bir iş olsun diye bu mesleği seçmemi istedi. Özellikle staj döneminde fabrika içerisinde yaşadıklarımı görünce 'bana göre değil' dedim ve futbola daha fazla önem vermeye başladım.

-Şimdi Galatasaray'dasın. İstanbul'da ailenle birlikte mi yaşıyorsun?

-Evet ailemle birlikte yaşıyorum. Normalde zaten onlar İstanbul'da yaşıyorlar. Mersin İdman Yurdu maceram başladığından beri tek başıma yaşıyorum. Onlar buradalar.

-Yuvaya döndün yani?

-Şimdilik onlarla yaşıyorum ama yakın bir tarihte kendi evime taşınacağım. Annem ısrarla beraber yaşayalım diyor ama alıştım artık tek başına yaşamaya. Tabii onların yanında olmak, onların yakınlığını hissetmek benim için çok önemli. Hiç kimse annenizin ya da babanızın
yerini tutamıyor. Bundan dolayı da onların yanında olmak güzel bir duygu.

-Peki normalde maç izlemeyi sever misin?

-Üst düzey maçlar olursa izlemeyi severim ama her maçı takip eden biri değilim. Keyif vereceğine inandığım maçları kaçırmamaya çalışıyorum.

-Galatasaray'da orta saha mevkiinde oynayacaksın ve bu mevkii en çok rekabetin yaşanacağı bir yer. Çok önemli isimler var ve sen de onlardan biri oldun. Orta sahadaki forma savaşıyla ilgili neler söyleyeceksin?

-Çok birşey söylemeye gerek yok. Bu mevkiinin, Galatasaray'ın en önemli ve en etkili mevkiilerinden biri olduğunu herkes biliyor. Ben daha önce verdiğim röportajlarımda da beğendiğim iki orta saha oyuncusndan bir tanesi Mehmet Topal diğerinin de Ayhan Akman olduğunu belirtmiştim. Onun dışında Barış Özbek de iki sezonda kendisini çok net bir şekilde ispatladı. Bu saydıklarım çok önemli isimler. Tabii ki bu mevkiide rekabet olacak. Hocamız da yabancı bir isim. Hiç kimseyi tanımıyor. Ne kadar eski maçları izlerse izlesin kendi gözüyle görecek ve buna göre bizim durumumuzu değerlendirecek. Bundan dolayı da formanın askıda asılı olduğunu düşünüyorum. Herkes de var gücüyle çalışacak ve hak eden oynayacak. Oynamayan da oynamak için elinden geleni yapacak. Güzel bir rekabet ortamı olacağını düşünüyorum. Allah tüm arkadaşlarıma sakatlık vermesin. Galatasaray'ın geçen sene kötü bir dönem geçirmesinin belki de tek nedeni bu sakatlıkların olmasıydı. İnşallah bu sene böyle birşey yaşanmaz. Her mevkiide olduğu gibi bizim mevkiimizde de güzel bir rekabet ortamı olacak.

-Bildiğim kadarıyla Orkun Usak Kayseri Erciyes'ten ve Serkan Kurtuluş ise Bursaspor'dan takım arkadaşlarındı. Şimdi yeni arkadaşlarınla da tanıştın. Kamp döneminde daha da samimi olacaksınız. Arkadaşlarınla ilgili neler söylemek istersin?

-Galatasaray takımı aile yapısı olarak çok güzel bir kulüp. Her ne kadar kulübün içinde olmasanız da dışarıda da bahsedilen bir yapısı var. Ben de daha yeni gelmeme rağmen bu ortamı arkadaşlarınız çabucak hissettiriyor. Zaten bana göre Galatasaray'ın yıllardan beri birçok başarıya imza atmasının en önemli etkenlerinden biri de bu. Çok güzel aile bağlarının olmasından kaynaklanıyor bu başarı. İnşallah ben de bu ailenin önemli bireylerinden biri olurum. Tabii şu anda tam olarak takım halinde değiliz. İzinli olan arkadaşlarımız var. Onların da gelmesiyle birlikte kampın daha da güzel bir hale dönüşeceğine inanıyorum. Dediğiniz gibi Orkun benim Kayseri Erciyesspor'dan oda arkadaşımdı, Serkan da Bursaspor'dan takım arkadaşımdı. Onun dışında ortak arkadaşlarım sayesinde tanışmış olduğum, aynı ortamda bulunduğum, Milli Takım'dan tanıdığım arkadaşlarım var. Birbirimize çok da yabancı değiliz. Herkes birbirini tanıyor, seviyor, saygı gösteriyor. Bundan dolayı da çok güzel bir ortam var. İnşallah daha da güzel olur bu arkadaşlıklar.

-Peki, Frank Rijkaard ile ilgili neler söylemek istersin?

-Frank Rijkaard tabii ki çok büyük bir isim. Galatasaray camiasna yakışır ve büyüklüğüne orantılı bir isim kendisi. Bundan dolayı da hem biz futbolcular olarak hem de taraftarlar olarak kendisinden herkes çok büyük işler bekliyor. Hep beraber birşeyleri başarmak için mücadele göstereceğiz. Dün küçük bi toplantı gerçekleştirdi kendisi. İzlenimlerime göre çok sıcakkanlı, ayrım yapmayan, disiplinli, birşeyleri başarmak için buraya geldiğini söyleyen bir teknik adam.
İnşallah taraftarımıza ve camiamıza hayırlı uğurlu olur ve kendisi de bizimle beraber güzel günler yaşar.

-Galatasaray takımı yine hedefini 3 kupa olarak belirledi ve sen de bu hedefleri gerçekleştirmek için belki de çok önemli bir rol oynayacaksın. UEFAAvrupa Ligi'ndeki rakibiniz de belli oldu: Kazakistan'ın Tobol takımı. Neler söyleyeceksin rakibin hakkında?

-Çok fazla tanıdığımız bir ekip değil ama Galatasaray'ın karşısına kim çıkarsa çıksın herkes eşit gözle bakacaktır. Daha önce yaşanan talihsiz sonuçlar bir örnek olmuştur. Bundan dolayı da ekibin tanınmamış olması ya da bizim gücümüze göre zayıf nitelendiriliyor olmasının bizim için hiçbir önemi yok. Biz son derece önemli bir ekip olduğunu düşünüyoruz ve ona göre hazırlanmak zorundayız. Daha önce yaşanmış o mutluluğa ulaşmak için her rakibimize ciddi bakmalıyız. Çok iyi hazırlanıp, elimizden gelenin en iyisini yapıp mutlu sona ulaşmak istiyoruz. Ben de inşallah bu başarının içinde küçük bir paya sahip olurum. Önümüzdeki ilk maç Tobol maçı olduğu için o maça kadar çok iyi hazırlanmak istiyoruz.

-Futbolcuların yoğun bir çalışma programı var. Kamplara, antremanlara gidiyorsunuz. Mutlaka boş bir vaktiniz oluyordur. Sen boş vakitlerinde neler yapmaktan hoşlanırsın?

-Aslında kendimize çok boş zaman ayıracak bir durumumuz söz konusu değil. Özellikle dışarıdan bakan insanlar 'iki saat bir topun peşinde koşturup sonra da bütün gün yatıyorlar' deniyor ama bana göre günde iki saat yapılan antrenman futbolculuğun en kolay kısmı. Kamp dönemleri futbolcular için en sıkıntılı dönem. Çünkü bütün sezon takımın yükünü taşıyacağınız için sezon başı kamplarının önemi fazla. Bu kamp döneminde çok fazla yorulacağız, sıkılacağız ama kamplar futbol için olmazsa olmazlardan biridir. Kendimize çok fazla zaman ayırdığımızı düşünmüyorum. Boş vakit yaratmaya çalışıyoruz.

-Play Station oynuyorsun diye duydum ben...

-Evet ama aslında uzun zamandır oynamıyorum. Play Station 3 çıktığında hemen aldım ve çok da beğenmedim. O yüzden Play Station 2'yi oynamaya devam ettim. Çevremdeki arkadaşlarım Play Station 3 ile kendini geliştirince ben onların arkalarında kaldım.


-İyi miydin peki oyunda?

-İyiydim. Kendimi övmeyeyim ama iyiydim diyebilirim. Genelde futbolcularda, kamp dönemlerinde bu Play Station oyunlarını oynamak bir hastalıktır. Takım içinde bu oyunları iyi oynayan kişilerin sayısı da bir hayli fazladır. Bursaspor ve Kayseri Erciyesspor'dayken iyi
bilen arkadaşlarım çok fazlaydı. Burada da mutlaka vardır. Birazcık bu Play Station 3'e yönelelim bakalım. Kamp dönemlerindeki boş zamanlarımız Play Station, kağıt, tavla oynayarak, internete girerek ve film izleyerek geçiyor. Özel hayatımızda sevdiğimiz arkadaşlarımızla ve ailemizle birlikte vakit geçiriyoruz.

-Yemek yapar mısın mesela?

-O konuda becerikli olduğum söylenemez.

-Dağınık birimisindir?

-Aslında çok titizimdir. Evime misafir geldiği zaman ve birşey döküldüğü zaman hemen elimde bir süpürge olur. Evimin kirlenmemesini isterim. Fakat annem geldiğinde ya da annemin evine gittiğinde temizliği hiç umursamam. Muhtemelen anneme karşı yaptığım şımarıklıklardan kaynaklanıyor. Heralde 'nasıl olsa annem yapar' diyorum. Onun dışında temizimdir, titizimdir. Pasaklı insaları pek sevmem.

-Peki müzik dinlemeyi sever misin?

-Müzik dinlemeyi severim. Genelde yerli, yabancı pop müzik dinlerim. Soracaksın heralde kimleri seviyorsun diye?

-Evet. Kimleri seviyorsun?

-Ben her türlü müziği severim aslında. Hareketli müziklerden çok hoşlanırım ama en büyük favorim İbrahim Tatlıses'dir. Bunun yanında Sezen Aksu vazgeçilmezimdir. Nilüfer, Yıldız Tilbe, Serdar Ortaç bunlar çok fazlasıyla dinlediğim isimler ama neredeyse bütün sanatçıları, tüm şarkıları dinlerim ve takip ederim.

-Peki favori şarkın hangisi?

-Genel olarak favorim şarkım İbrahim Tatlıses'den Nankör Kedi şarkısıdır. Ama bu aralar en çok dikkatimi çeken insan Ajda Pekkan. Yaşlandıkça hem güzelleşiyor hem de iyi eserer ortaya çıkartıyor.

-Hedeflerinden bahsedelim biraz istersen. Milli Takım'a 2006 yılında çağırılmıştın.

-Evet. Hem Ankaraspor'dayken hem Bursaspor'dayken milli kariyerim var ama oynayamadım hiç. A Milli olamadım ama o kadronun içerisindeydim. Bursaspor'da oynarken son 4 haftada yaşadığım sakatlığımdan dolayı Milli Takım'ın Azerbaycan ve Fransa ile oynadıkları maçlarına çağrılamadım. Tabii ki Milli Takım her oyuncunun hedefi ve hayalidir. Bir futbolcunun ulaşabileceği en son noktadır. Milli Takım da hedeflerimin içerisinde var. Onun dışında bir düşünceye sahip değilim. Çünkü çok fazla iddialı konuşmaktan hoşlamam. Bu formaya, taraftara ve camiaya yakışan bir performans sergilemek istiyorum. Onun dışında efendi duruşumla ve hareketimle camiama örnek bir kişilik sergilemek istiyorum. Bir oyuncu her zaman Galatasaray'ın başarılarında küçük bir pay sahibi olmak ister. İnşallah bunlara da nail olurum.

-Ali Sami Yen Stadı'nda taraftarın önüne çıkmak için de sabırsızlanıyorsundur heralde değil mi?

-Mutlaka. Sabırsızlanmamak elde değil. İnşallah ben ve tüm takım arkadaşlarımla beraber bir sakatlık yaşamadan o stada çıkıp güzel hizmetler veririz.

-Umarım 16 numaralı forman sana bu takımda uğur getirir. Sakatsız ve başarılı bir sezon geçirmeni diliyoruz. Başarılar sana.

-Teşekkür ederim.


galatarasay.org

 

Gölge isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi