08-03-2009, 19:57 | #1 |
Aziz ÜSTEL "‘Ordu demokrasinin teminatıdır’"
Yüksek Askeri Şura üyeleri, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde, cumartesi sabahı Anıtkabir’i ziyaret etmişler. Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri’ne:
“...Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, üstün disiplini, değişen güvenlik şartlarına intibak kabiliyeti ve hazırlık durumuyla, milli güvenliğimizin olduğu kadar, demokrasimizin de en büyük teminatlarından biri olmaya devam edecektir” diye yazmış. Evet; ordu demokrasimizin en büyük güvencesi. Çünkü silahlı güç. Demokrasiye gönül verenlerde sapan bile yok. Dolayısıyla ancak ordu yaşatabilir demokrasiyi ne yazık ki bizim ülkemizde! Ama gerçekten demokrasi yaşasın, gelişsin, ta derinlere kök salsın istiyorsa, JİTEM’den tutun Ergenekon destekçilerine, amirallere suikast düzenleyenlere kadar ne kadar çürük elma varsa, bunları temizlemek zorunda. Kimileri “efendim halkın güveni yıprandı orduya” gibisinden ahkam kesiyor. Bu doğru değil. Halk ordusuna güveniyor.... Güveniyor da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gölgesine sığınıp hunharlığı, darbeciliği, Atatürk adını kirletenleri ve onu kullanarak sandıktan çıkan yöneticilerine karşı eyleme soyunanları sevmiyor ve Türk Ordusu bunları içinde barındırsın istemiyor! YAŞ toplantısında, amirallik bekleyen ve adı, doğru ya da yanlış, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” nedeniyle gündeme gelen Albay Dursun Çiçek’in de dosyası masaya konacak. Onunla birlikte, Ergenekon savcılarının soruşturduğu Kurmay Albay Dora Sungunay’dan Kurmay Albay Tayfun Duman’a değin sekiz dosya daha görüşülecek. Eminim savcı raporları da ele alınacak... Savcıların görüşlerine de değer verilecek. Sonra ne olacak? Bu önemli! Türk Silahlı Kuvvetleri açısından bu Yüksek Askeri Şura tarihi bir fırsat. Bütün herkese, tam anlamıyla siyasetten arındığını, salt işinde ve gücünde olduğunu kanıtlaması, çürük elmaları, darbe özlemcilerini, demokrasi düşmanlarını açığa alması hepimize rahat bir soluk aldıracak... Tayyip Bey’in demokrasinin en büyük teminatıdır notu da bir özlem olmaktan çıkıp gerçek temeline oturacaktır. Nedir bu hanımdan çektiğim birader? Size şimdi bir olay anlatacağim ve bana hak vereceksiniz. Arabayla gidiyoruz. Önümüzde, yanında eşi, bir adam arabasında duruyor. Kırmızı ışıkta. Daha ışık yeşil oldu olmadı, bizim hanım sağdan atlıyor, zaaaart diye kornaya asılıyor. Ve önümüzdeki arabadan çam yarması gibi bir adam çıkıyor, bizim arabaya doğru yürüyor. Bizim hanım durur mu: “Bak bak bak... Hem suçlu hem güçlü... Çık sen de arabadan, adamın ağzının payını ver!!” Ya sabır çekerek iniyorum arabadam. Çam yarmasıyla burun buruna geliyoruz. “Ha Aziz Bey siz miydiniz” diyor adam yumuşak bi sesle.. “Kusura bakmayın. Hanım tutturdu...” “Asıl siz kusura bakmayın, bizim hanım da ite kaka indirdi arabadan beni. Bize nasıl korna çalarmış?! Git ağzının payını ver dedi.. Onun için geldim..” “Ne yapacağız şimdi?” “İsterseniz elimizi kolumuzu şöyle bir iki havada sallayıp arabalarımıza dönelim.. Ha unutmadan, benim adım Selahattin... Mühendisim... Büro buraya çok yakın.. Gazetedeki e-postanıza adresi yollarım... Buyrun bi kahvemizi içersiniz.” “Çok memnun olurum Selahattin Bey.” “İyi günler Aziz Bey..” “Size de efendim..” Tabi bunları konuşurken ellerimizi kollarımızı sallıyoruz havada. Sonra arabalarımıza döndük. Bizimki: “Aferin... Adamın ağzının payını verdin.” “Verdim ya... Hem de ne biçim!!” Halis Ağa stand-up yapmaya başlasa mı? Halis Toprak’ın on yedi yaşında Nazlıcan kızımızla evlenmesi hepimize dert oldu ki sorma gitsin birader. Ama eski eşi Ayşe Hanımefendi’yle ilgili bir soruya verdiği cevap var ki, harika! Soru: Eski eşiniz Ayşe Hanım genç biriyle evlenseydi, ne yapardınız? Toprak: ...Ayşe Hanım bir daha evlenmez, çünkü yaşlandı. Onun ahlakı çoktur; bir gençle asla evlenmez! Atalarımız boşuna dememiş, bülbülün çektiği dili belası diye! MHP’siz Kürt açılımı çok zor Akademisyen ve gazetecilerin Polis Akademisi’nde yapılan Kürt Açılımı toplantısında masaya getirdikleri öneriler, bu girişimin hem ne kadar duyarlı, hem de ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterdi. Sonuca varılıncaya kadar herkes ustura ağzında yürüyecektir. Yanlış bi açıklama, hedefi saptıran bir demeç, anlamsız bir gösteri her şeyi allak bullak eder anında. Ama en önemlisi, CHP kadar, hatta belki CHP’den de önemli, MHP’nin bu açılıma katılması ve katkıda bulunmasını sağlamaktır. Kürt Açılımı ya da yeni önerilen adıyla Türkiye Atılımı, MHP’nin onayını da almazsa, havada uçuşan boş laflar olarak kalabilir! Bakın Devlet Bahçeli ne diyor: “Eğer yirmi beş yıldır dağda gezenlere Türkiye’yi böldürmek istiyorsanız, elli yıl dağda gezmeye hazır olup Türkiye’yi böldürmeyen milliyetçi harekete de istediğini vereceksin!” Nedir milliyetçi hareketin istediği? Üniter devlet yapısının korunması! Bunun da tercümesi, bir karış toprak vermem, Türklüğümden bir adım ödün vermeye zorlayanla da ölümüne savaşırım! Böyle bir şey olmayacağını, toprak istemine zaten herkesin karşı çıktığı, dahası DTP’nin de böyle bir istekte bulunmadığını sürekli gündemde tutmak gerek. Türk elbette, göğsünü gere gere ben Türk’üm diyecektir! Ama Kürt de, istiyorsa Kürt’üm diyebilmeli, Çerkes de, Arnavut ta, Laz da... Ortak payda Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmak zorundadır! Yalnız DTP’nin içtenliği konusunda ciddi kuşkusu var herkesin! Türkiye Atılımını kesinlikle ama kesinlikle İmralı’ya taşımamak şart! Apo muhattap kabul edilemez; DTP siyasi bir parti olarak bu süreçte masaya oturabilir ama PKK ya da Apo’nun temsilcisi olarak asla!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|