08-09-2009, 17:00 | #1 |
Aziz ÜSTEL "Ergenekon’la mafya arasında hiçbir fark yok"
İnsan devlet için mi var yoksa devlet insan için mi? Bunlardan biri, diğerinin hizmetinde olmak zorunda. Galiba da adına Ergenekon denen örgütün, bu soruya verdiği cevapla, benim verdiğim cevap birbiriyle örtüşmediği için, böyle bir oluşumun ve dünya görüşünün karşısına çıkmak gereğine inanıyorum.
Devlet insanlara hizmet için vardır. Devleti yönetenler, en küçük memurundan en büyüğüne değin, milletin hizmetinde olduğunu anlamak ve kabul etmek zorunda. Devleti en tepeye oturtup altına da insanları dizerseniz, o zaman işte elitist ya da bürokrasi diktatörlüğü dediğimiz yönetim biçimi ortaya çıkar. “Millet hiçbir şeyden anlamaz. Koyun gibi gider... Oyunu atar dört yılda bir... Yanlış yere oy atarsa da biz onu sonradan hallederiz!” düşüncesini benimsediniz mi, kendiniz de, bir süre sonra, koyun var saydıklarınızdan biri olursunuz. Çünkü sonsuza kadar tepeye bağdaş kurup oturmak, oradan aşağı bakıp emir yağdırmak mümkün değildir. Ancak, o tepeden aşağı yuvarlandığınızda, “ Ulan ben koyun muyum? Her denilene boyun eğecek adam mıyım? Şimdi ben kolları sıvayıp örgütlenmeyi başlatmalıyım ki, bu koyunların arasından sıyrılıp gene çobanlığa başlayayım!” dersiniz. Ve Ergenekon denilen pislikler böyle böyle oluşmaya başlar. Çobanlıktan koyunluğa geçtiğini sananların, yeniden değneği kapma sevdası ne yenidir, ne de salt bize özgüdür. Örneğin Ergenekon denen yapılanmayla mafya arasında büyük benzerlikler vardır. Ergenekon, milleti elinin tersiyle itme ve sonunda gerek manevi ve gerek maddi kazanç sağlamak için devletin tepesine kurulmak amacıyla yapılanmıştır. Mafya da, özellikle Napoli, Palermo ve Sicilya’da, devleti ele geçirmiş, halkı soymuş, sürekli terrör estirerek milleti sindirmiş, böylece de iktidar iplerini hep elinde tutmuştur. Arada bir Falconi gibi gözü pek savcılar ortaya çıkıp da onların gerçek yüzünü sergilemek için kolları sıvadığında, önce Hakimler Kurulu marifetiyle görevlerinden alınıp oraya buraya sürülmüş, sonra da mafyanın bombaları konuşmuş ve nice gözü pek, dürüst,onurlu savcı öldürülmüştür! İnsanlar birlik olup da, bu tür örgütlere karşı çıkmadıkça, kimi siyasi partiler bunların üzerine gidenlere kara çaldıkca, uygar bir ülkede yaşamanız mümkün değildir. Olsa olsa devletin köleleri olarak soluk alıp verir, buna da yaşamak dersiniz! Sırrı çözülemeyen insan davranışları Günlük yaşantımızda sık sık karşılaştığımız ama nedenini bilmediğimiz, insana özgü davranışlar var. 1. Yüz kızarması: Bilim adamları insan yalan söylediği ya da utandığında yüzü niye kızarır çözebilmiş değil hâlâ! 2. Kahkaha atmak: Mutluluk duygusu, kahkaha attığımızda salgılanan endorfin hormonu sayesinde oluşuyor. Ama nedense, insanoğlu, belden aşağı fıkralara, bayağı şakalara çok daha fazla gülüyor! 3. Öpüşmek: Her toplumda karşılaşmadığımız için genetik olmadığı kesin. Emzirme ya da çok eski tarihlerde, insanların, yavrularını ağızlarıyla besleme alışkanlıklarıyla ilgisi olduğu sanılıyor. 4. Rüya görmek: Rüya, Freud’un dediği gibi bilinç altı tutkuları yansıtmıyor çoğunlukla. Daha çok duygularımızı dışa vuruyor. Ama kâbusların nedeni bilinmiyor! 5. Batıl inançlar: Evrimsel hiç bir mantığı yok! 6. Burun karıştırmak: Her dört kişiden biri günde dört kez burnunu karıştırıyor. Kimileri bunun bağışıklığı güçlendirdiğini, bile söylüyor! 7. Ergenlik: İnsan dışında hiç bir hayvan bu dönemden geçmiyor! Kimi bilim adamları ergenlik dönemini insan beyninin olgunluk çağından önce, yeniden yapılanması olarak görüyor! 8. Fedakarlık yapmak: Genelde ruhsal doyum (tatmin) için yapıldığı varsayılsa da, insanların arasında bağların geliştirilmesine yönelik olabileceğini söyleyenler de var. 9. Sanatsal faaliyetler: Tüm sanat biçimlerinin, kişinin kendini gösterme ve beğendirme isteğiyle ilgili olduğu düşünülüyor. Kimileri de bilgi paylaşımında bir araç olabileceğini düşünüyor! 10. Vücut tüyleri : İnsanın vücudunda tüye, genital bölgelerde kıla rastlanırken, örneğin maymunlarda tam tersi geçerli! Neden? Bilen yok! Irak’ta sigara yasağına karşı halk ayaklandı Irak Parlementosuna Maliki Hükümeti, halka açık yerlerde sigara içme yasağı getiren bir yasa tasarısı sunmaya kalkışınca, sokaktaki adam resmen çıldırdı! “Elektriğimiz yok, işimiz yok, aşımız yok, suyumuz yok... Hâlâ bombalar patlıyor . İnsanlar bunca derdi unutmak için nikotine sarılıyor!” diyor Velid Habbab, cıgarasını tüttüre tüttüre. Öte yandan Ali el-Kanini, “Valla Saddam daha iyiydi hiç olmazsa cıgaramıza karışmazdı!” diye bağrıyor. Bu arada Maliki Hükümeti, Irak’ın savaş nedeniyle yıkılmış, perişan bir ülke görüntüsünü silmeye çalışıyor. Sadece cıgarayı yasaklamak değil, interneti de zapta rapta almak, uydu kanallardan yapılan yayınları denetlemek, içki satışını kısıtlamak gibi girişimleri de gündemine almış hükümet. Ama Irak’ta hükümet binalarına girin, havada asılı gri mavi duman bulutları, sokakta devriye gezen askerle polisin ağzında cıgara... Kül tablasız ev bulmanız mümkün değil. Düğünlerde yakıyorlar cıgarayı cenazelerde de bomba patlayıp pazarı havaya uçurduktan sonra da, cıgaralar yakılıyor birbiri ardına. Bağdat’ta bir çok tütün ürünleri satan dükkan sahibi, Abdül Hüseyin, “ Parlamentoda cıgara içmeyen milletvekili yok. Sağlığımızla bu kadar ilgiliyseler, önce günde sekiz saati bulan elektrik kesintilerini halletsinler! “ diyor başını sallayarak. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|