08-13-2009, 05:45 | #1 |
Shevchenko'yu bırak, Servet'e bak!
Bu maçla ilgili çok basit bir gerçeği hatırlatarak başlamakta yarar var: Karşılaşmanın tarihini ve rakibi seçmek pek elinizde değil; bu tarihte oynamaya mecbursunuz; rakiple ilgili seçenekleriniz de sınırlı.O bakımdan Ukrayna'nın iyi denk gelmiş bir rakip olduğunu söylemek mümkündü. Çünkü rakibimiz, eylülde oynayacağımız Estonya ve Bosna-Hersek takımlarına yakın özellikleri olan bir takımdı.
"Hazırlık maçında sonucun önemi yok!" saçmalığını bir kez daha dinlemek zorunda kalmayışımız karşılaşmanın bizim adımıza en güzel yanıydı. Kazanarak hem de fark atarak çok daha iyi hazırlık maçı yapılabiliyormuş, bunu gördük. 7 dakikada 3 golle rakibi çökertişimiz büyük bir başarı oldu. Bütünüyle iyi bir sınavdı. Sadece Nihat ve Kazım aksadı. Memlekette "Bu sıcakta maç oynatmak cinayettir!" muhabbeti yapılırken Ukrayna'da 10 derecelik sıcaklık ve yağmurlu ortam şaka gibiydi. Daha ilk dakikada da rakibe kötü bir şaka yapmak üzereydik. Ancak Hamit'in getirip önüne bıraktığı topta Tuncay'ın hamlesiz kalışı maç eksiğinin belgesi gibiydi. Yine de Tuncay'ın bu şakayı ikinci yarının ortalarında yapmayı becerebilmesi, onun futbolunun tipik görünümlerinden biriydi. İlk yarıda çok önemli bir başka pozisyona Ayhan'la girmiş olmamız da talihsizlikti. Çünkü Ayhan'ın oyuna katkısı büyük olabiliyor ama gol becerisi inanılmaz derecede düşük. Bomboş durumda attığı şut kaleciden döndü. Tuncay ve Nihat ortada yoktu! Beş oyuncuyla baskın yaptığımız bir başka pozisyonda topu getiren Hamit'in vurmayı tercih etmesi pek ondan beklenen bir davranış değildi ama Tuncay'a ve Nihat'a güvenemeyişinin eleştirilecek bir tarafı da yoktu. Nitekim sonrasında da getirdiği toplara kendisi vurmayı yeğledi ve iyi de etti. Çünkü maç sonrasında aklımızda kalan en önemli noktayı 'İnşallah milli maçlara kadar Hamit'e birşey olmaz' diye aktarabiliriz. Nitekim başarılı futbolunun yanında attığı 3. golle rakibi çökerten adam da o oldu. Hamit'in varlığı ya da yokluğu Milli Takım'ı derinden etkiliyor. Bu işi sadece Rijkaard değil Fatih Terim de yaptığına göre savunmanın göbeğinde Gökhan Zan ile Servet'in oynamasına yanlış diyebilmek kolay değil. Yine de ben teknik adam olsam başka bir yol bulmaya çalışırdım. Servet ve Gökhan aynı adam! Aynı şeyleri yapabiliyorlar ve aynı işleri de yapamıyorlar! Bu da savunma ve takım bütünlüğünü biraz zedeleyen bir etken oluyor. Özellikle top kullanma becerilerinin düşüklüğü ciddi bir sorun. Takım savunmasının iyi durumda oluşu bu arızayı gözden uzak tuttu. Karşılaşmanın ilginç yanlarından biri, ikinci yarıda Shevchenko ile Servet'in karşı karşıya gelmesiydi. Malum, FB-Milan maçından milli futbolcumuzun çok kötü anıları vardı. Hatta o maç, Servet'in bir bakıma sonu olmuştu. Fakat ne Shevchenko artık o fırtına adamdı, ne de Servet o noktada kalmıştı! Nitekim bu kez golü atan Servet olurken Shevchenko derin bir uyku halindeydi. Yani Servet bu hesabı iyi kapattı! İlginç bir konu da, bu karşılaşma öncesinde ilk yarısını televizyondan izleme imkanını bulduğumuz Estonya-Brezilya maçında yaşandı. Kleberson'un sakatlanıp çıkarken yerine Elano'nun girişi, Dos Santos'un da 11'de başlamış olması nedeniyle eski de olsa BJK'linin yanısıra GS ve FB'li oyuncuların dünyanın en iyi takımında yer alıyor oluşu ilginçti. Bu arada, deplasmanda canımızı yakan Estonya'nın evimizde de bizi epeyce zorlayabileceğini gördük. Kartların havada uçuştuğu, sakatlıkların olduğu bir sertlik ve Estonya'nın müthiş direnişi görmezden gelinebilecek gibi değildi. Neyse ki 6 maçta sadece 9 gol atabilmiş olan Milli Takım'ın gol kısırlığını Ukrayna karşısında aşabilmiş olması en umut verici gelişme oldu. [email protected] 13 Ağustos 2009, Perşembe
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|