10-05-2009, 19:02 | #1 |
Mehmet METİNER "Yeni dönemin manifestosu "
Başbakan Erdoğan’ın kongrede yaptığı konuşma, yeni dönemin demokratik manifestosu niteliğindeydi.
Nasıl bir Türkiye, nasıl bir devlet, nasıl bir yurttaşlık? Erdoğan bu sorulara net bir biçimde yanıt verdi. Verdiği yanıtlar, aynı zamanda ülkenin kronikleşmiş sorunlarının (Kürt, Ermeni, Alevi gibi) nasıl çözülebileceğinin de işaretleriyle doluydu. Erdoğan çözüm için gerekli olan demokratik anlayışı netlikle ortaya koydu. “Büyük Türkiye” dedi. “Demokratik devlet” dedi. “Hür ve eşit vatandaşlık” dedi. “Eski Türkiye”nin alışkanlıklarıyla ve söylemleriyle sorunların aşılamayacağına vurgu yaptı. Bunun için gerekli olan anlayışın adını koydu: “Demokratik değişim.” Hiç kimsenin etnik kimliğinden, dinsel ve mezhebi aidiyetinden ötürü “ötekileştirilmediği”, herkesin temel hak ve özgürlüklerde eşitlendiği bir demokratik cumhuriyetin gerekliliğinin altını çizdi. AK Parti’nin ve AK Parti Hükümetinin yeni dönemdeki siyasi yol haritasını çarpıcı bir biçimde özetleyen, “Biz Birlikte Türkiye’yiz” sloganına dikkat etmek gerekir. Başbakanın devleti değil insanı ve haklarını önceleyen yeni yaklaşımı kadar herkesi kendinden bilen ve farklılıkları eşitlikçi bir anlayışla kucaklayan birlikçi anlayışı da önemle not edilmelidir. Mehmet Akif Ersoy’la Nazım Hikmet’i, Ahmet Yesevi ile Ahmede Hani’yi, Ahmet Kaya ile Bitlis’li Said’i Nursi’yi, Pir Sultan ile Mevlana’yı birbirinden ayırmayan, herkesi “Büyük Türkiye”nin bir parçası ve bizatihi kendisi olarak gören bir anlayışı seslendirmesi, “Başbakan kongrede yeni bir şey söylemedi” diyenlerin iddialarını boşa çıkartıyor. Başbakan “Yeni Türkiye”nin siyasi-zihinsel güzergahını ortaya koydu. Bunlar zihinsel olarak yeni bir paradigmanın ifadesidir. Bu paradigma içinde ancak sorunların çözümüne vurgu yapan Başbakan Erdoğan’ın Sakarya nehri ile Botan ve Munzur’u buluşturan, Toroslar kadar Cudi’yi de yürekten sahiplenen bu yeni anlayışı, ancak “Biz Birlikte Türkiye’yiz!” sloganıyla ifade edilebilirdi. AK Parti’nin yapmak istediği şeyi doğru okumak lazım. Merkezin şu veya bu gerekçeyle dışladığı sosyal çevreleri yeniden merkeze taşımak isteyen ve bu bağlamda merkezde demokratik bir temsil sisteminin inşa edilmesi gerektiğine inanan AK Parti söylemi, kanımca seçime endeksli bir retorikten ibaret değil. “Demokratik açılım”ın bu retoriği, bence önümüzdeki günlerde atılacak somut adımların da neler olabileceğinin ifadesiydi. “Dağ fare doğurdu” diyenler, paketçi çözüm mantığına kendilerini fazlasıyla angaje etmiş görünüyorlar. Önce anlayışların değişmesi gerekiyor. Başbakan’ın yaptığı bu. Yeni bir anlayış temelinde toplumun hazırlanması gerekiyor. Başbakan’ın yaptığı bu. Sorunlarımız aslında çözümlenmeyecek sorunlar değil. Ancak psikolojik bariyerler dolayısıyla bir türlü aşılamıyor. İşte Başbakan’ın aslında yaptığı şey, bu psikolojik engelleri ortadan kaldırmak. Sorunlardan beslenen siyasal partilerin toplumun hafızasına kazıdığı eski anlayışın nasıl çözümsüzlüğü derinleştirdiğine dikkat çekiyor. Psikolojik bariyerlerin aşılmasını sağlayacak yeni ve kucaklayıcı bir anlayışı, bu ülkenin ruh ve mana iklimine göndermede bulunarak yapıyor. Somut adımların karşılığı bulabilmesi için toplumun yeni bir anlayış temelinde hazırlanması gerektiğine inanmayanlar, yukarıdan aşağıya çözüm paketleriyle sorunların aşılabileceğine inanıyorlar. Bunlar “Eski Türkiye”nin zihinsel ve siyasal alışkanlıkları. Oysa Başbakan konuşmasında yeni bir zihinsel ve siyasal alışkanlık edinmemiz gerektiğini söylüyor. Atılacak adımlarla ülkenin bölünmeyeceğini, tam tersine bütünleşeceğini inandırıcı bir dille topluma anlatmak gerektiğine inanıyor. Arkası sonra gelir. Aceleye gerek yok. Yeni bir sürecin başındayız. Başbakan Erdoğan’ın konuşması bu demokratik sürecin manifestosu ve yol haritası niteliğinde olduğu için dikkatle okunmalıdır. Oradaki yeni anlayış, çözüme giden yolu açmamızda anahtar rol oynuyor çünkü. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|