12-12-2009, 09:36 | #1 |
Ahmet KEKEÇ "Sizin vicdanınızdan Allah’a sığınırım! "
Ölçmüş, biçmiş, tartmış “7 şehit er” haberini manşete taşımakta beis görmemiş. Kendisi Türkiye’nin en etkili gazetesinde genel yayın yönetmenliği yapan bir kişiymiş. Herkesin gözü üzerindeymiş. Muarızları pusuya yatmış, “bir şey dese de gagalasak” diye bekliyormuş. Hele Başbakan varken... “Terör örgütünün amacı, bu işin propagandasını yapmaktır, yaptırmaktır. Bunlara bu fırsatı verdiğimiz sürece terör örgütü güç kazanacaktır” diyen ve herkesin işine karışmayı itiyat edinmiş bir Başbakan varken... Biz olsak ne yaparmışız? Başbakan’a ait sözleri okurken, önümüzde ay yıldızlı bayrağa sarılı 7 tabut fotoğrafı duruyorsa... Bir şeyler yumruk gibi boğazımıza takılmış, kaskatıysa. Eşimiz, annemiz, kardeşimiz, kızımız, ekran başında hüngür hüngür ağlıyorsa... Komşumuz evinin balkonuna Türk bayrağını çekmişse... Okur telefonları yağıyorsa... Herkes ertesi sabah gazetesinin manşetinde o ortak duygunun fotoğrafını bekliyorsa... Biz olsak ne yaparmışız? Eh işte, kendisi de “aklına vurmuş, vicdanına vurmuş, duygularına vurmuş”, 7 şehit er haberini manşete taşımakta bir sakınca görmemiş. Ne yapsaymış yani? Aklı kadar vicdanı, vicdanı kadar ruhu ve gönlü olan bir genel yayın yönetmeniymiş. Bu halkın tepkisini, hüznünü, çaresizliğini görmezden mi gelmeliymiş. Böyle diyor Ertuğrul Özkök. Her an kendisini “gagalamaya” hazır, apartta bekleyen bir muarızı olarak ben de diyorum ki, “Bırak bu işleri Ertuğrul Özkök. Vicdan nerede, sen nerede! Akıl ve vicdan işlerine hiç girme istersen... Bugü ne kadar yapıp ettiklerini akıl ve vicdan terazisinde tartarsak, sen kaybedersin. Bırak gazetecilik yapmayı, insan içine bile çıkamaz hale gelirsin...” Biz olsak ne mi yaparız? Biz olsak, “7 şehit er” haberiyle birlikte, yeni “cinayetler dönemi”ni kutsayan sorumsuz siyasileri de manşetten teşhir ederiz. Ergenekon bahsine gireriz... Darbe hazırlıklarını, mevzun cinayetleri, bombaları, suikastleri, eylem planlarını, halkı “kafeslemeyi” gözüne kestirmiş cunta artıklarını, andıçları, EMASYA protokollerini, psikolojik harp neferlerini görürüz... Biz olsak, sonradan utanacağımız işler yapmayız... Karargâhta pişen haberleri manşete taşımadan önce düşünürüz... “Akıl ve vicdan terazisi”nde tartarız. Biz olsak, asla “Paşa’nın Başkan’ı nasıl hizaya soktuğunu” ballandıra ballandıra anlatmayız... Meslektaşlarımızı suç örgütlerine hedef göstermeyiz... Orhan Pamuk’u ve Hrant Dink’i gözü dönmüş ulusalcıların önüne atmayız... Biricik suçu “Kürtçe şarkıma klip çekmek istiyorum” demek olan Ahmet Kaya’nın arkasından “Vay şerefsiz” diye ünlemeyiz... Biz olsak, darbeleri meşrulaştırmak için Pakistan Yüksek Mahkemesi’nden delil arama aculluğuna düşmeyiz... “Her şeyin hukuktan ibaret olmadığını” söylemeyiz... Parlamentoyu “kaosun kaynağı” ilan etmeyiz... Biz olsak ne mi yaparız? Biz olsak, ağzı bozuk serserilere prim vermeyiz... İzmirlileri Kürt halkına karşı kışkırtan köşe yazarlarını, “Bilgiyle, mizahla harmanlanmış zekice yazılar ne de şahane oluyormuş, aferin bidon kafaya” diye taltif etmeyiz. Siz busunuz... Bir de kalkmış “vicdan”dan bahsediyorsunuz.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|