03-22-2010, 22:04 | #11 |
MESELA BİR KAÇ HADİSTEN ÖRNEKLER
Çeşitli İlim Dallarına Dair Gaybî Haberler Köpeğin Yalaması İmam Müslim "Sahih"inde naklediyor: طُهُورُ إِنَاءِ أَحَدِكُمْ إِذَا وَلَغَ فِيهِ الْكَلْبُ أَنْ يَغْسِلَهُ سَبْعَ مَرَّاتٍ أُولاَهُنَّ بِالتُّرَابِ "Köpek sizden birinizin kabını yaladığı zaman, onun temizliği, birincisi toprakla olmak şartıyla onu yedi defa yıkamasıdır."[10]O devirde, bugün bizim bazı eşyayı sterilize etmede kullandığımız maddeler yoktu. Dezenfekte ameliyesi için Allah Resûlü, o gün daha çok toprağı tavsiye ediyordu. Ancak sonradan ilmî çalışmalar neticesinde anlaşılmıştır ki, su gibi toprak da aynı ameliyeyi yapmaktadır. Ayrıca toprak tetralit ve tetrasklin gibi maddeler de ihtiva etmekte ki; bu maddeler bir kısım mikropları dezenfekte etmekte kullanılan maddelerdir. Demek oluyor ki Allah Resûlü, toprakla yıkamayı tavsiye etmekle, o kabın evvelâ sterilize edilmesini emretmiş oluyordu. Bundan başka, Hadis-i şerifte şu hususlara da dikkat çekilmiştir: Köpekte olması muhtemel bazı hastalıklar, insan vücudunda da yaşama şansına sahiptirler. Bu husus ise, günümüzde oldukça yeni sayılan mevzulardan biridir. İkincisi: Köpek dışkısı gibi şeyler, bütünüyle insan sağlığına zararlı olabilir. Salyası da bu cümledendir... Belli bir safhadan sonra onlardan bulaşacak hastalıkların önünü almak da âdeta mümkün değildir. Onun için sterilize çok önemlidir. Üçüncüsü: İlkini toprakla yıkama emrinin dikkat çeken ayrı bir tarafı da, toprağın o anda sterilize mikrobu hâline gelmesi ve onun da ayrıca, bir rivayete göre altı, diğer bir rivayete göre yedi defa yıkanması gerektiği hususudur. Nitekim bu mevzu, Almanya ve İngiltere'de çıkan bazı mecmualarda dile getirilmiş ve Efendimiz'in doğru beyanı, onlar tarafından da tasdik edilmiştir. Efendimiz, köpekler mevzuunda o kadar hassas davranmışlardır ki; hatta bir defasında kendi içtihatlarıyla onların öldürülmesini bile emretmiştir.[11] Ancak daha sonra bu emri durdurmuş ve şöyle buyurmuştur: "Eğer köpekler tek başına bir ümmet olmasalardı, onların öldürülmesini emrederdim."[12] Bunun mânâsı şudur: Eğer köpek, değişik milletler içinde insan, hayvan, nebatât, cemadât vs. gibi, başlı başına ekolojik dengeyle alâkalı unsurlardan biri olmasaydı ve şeriat-ı fıtriyeye göre varlığında zaruret bulunmasaydı onların öldürülmesini emrederdim. Çünkü köpek, mikrop yuvası bir varlıktır... Bu son durum itibarıyla Efendimiz'in meseleye yaklaşması da ayrı bir mucize.. zira görülüyor ki, şimdilerde yeni yeni hecelemeye başladığımız tabiattaki nizam veya ekolojik denge, ta o günlerde, ulu orta köpeklerin bile öldürelemeyeceği prensibiyle ele alınıyor ve kanunlaştırılıyor. Biz ancak 1400 sene sonra kelaynaklar, balinalar, filler ve gergedanların soylarının tükenmemesini, dolayısıyla tabiattaki dengenin bozulmamasını hecelemeye başladık. Oysaki Allah Resûlü, bin bu kadar sene evvel: "Eğer köpekler kendi başlarına bir millet ve ümmet olmasalardı…" derken, çok erken dönemlerde çok hayatî bir meseleyi hatırlatıyordu. Evet, Allah (celle celâluhu) kâinatı yaratmış ve kâinatı teşkil eden unsurlar arasında umumî bir denge meydana getirmiştir ki: وَوَضَعَ الْمِيزَانَ * أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ "O, bir mizan vaz'etti. Ta ki siz de bu dengeyi bozmayasınız."[13] âyeti de bu genel prensibi ihtar etmektedir. Evet, Allah Resûlü bir denge insanıydı. Elbetteki dengeyi koruyacak ve yukarıda zikredilen ifadesiyle, köpekleri öldürtmeyecekti. Sadece bu birkaç kelimelik cümlesinde dahi, bizim tespit edebildiğimiz birkaç mucizevî yön var ki, ileride aynı cümle kim bilir daha nice hakikatlere ilham kaynağı olacaktır. Bu sözün söylendiği tarih itibarıyla, bir insan, bütün hayatı boyunca düşünüp sadece bu tek cümleyi söylemiş olsaydı, bu, onu dâhiler arasında saymamıza yeterdi. Hâlbuki Allah Resûlü'nün bu sözü ve benzeri daha binlerce ifadesi var. Dehayı O'nun kapısındaki dilencilikle baş başa bırakıp bu sözü de noktalayalım: Kesin bir dille ve hiçbir tereddüte yer vermeden kat'iyen ifade ediyor ve diyoruz ki; hâdiseler ve vâkıalar, o kendilerine mahsus dilleriyle her zaman Allah Resûlü'nü tasdik edip: "Sen Allah'ın Resûlü'sün ve sen doğru sözlüsün!" demektedirler. Hassasiyet-i ilmiye ilerledikçe bir gün bütün insanların da aynı şeyleri söyleyeceğinde şüphemiz yok. Evet, bugün ilimler tıpkı birer casus gibi varlığın içine dalmış, Efendimiz'in söylediği ve Kur'ân'ın zikrettiği hakikatleri incelemekte ve bu incelemelerin aydınlığında hakikate uyanmış hassas ruhlar, her geçen gün Allah Resûlü'nün doğruluğunu daha da derinden duyup hissetmekte ve O'nu yüz bin minareden cihana duyurmaya çalışmaktalar... Çörek Otu Buhârî'de, Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bir hadiste de şöyle buyurulmaktadır: إِنَّ فِي هَذِهِ الْحَبَّةِ السَّوْدَاءِ شِفَاءٌ مِنْ كُلِّ دَاءٍ إِلاَّ السَّامَ Şu habbe-i sevdâ, yani çörek otu var ya, ölümden başka her derde devadır."[22] "Her dert" tabiri, Arapça'da kesretten kinaye olarak söylenmektedir. Bununla beraber çörek otu, esaslı bir tahlile tâbi tutulsa ve üzerinde ciddî araştırmalar yapılsa, kim bilir nice hastalıklara çare olduğu ortaya çıkacaktır. Hadis-i şerifte bilhassa iki hususa dikkat çekiliyor: Birincisi: Çörek otunun şifalı yönü. İkincisi ise: Onun bile ölüme çare olmayışı. Biz, yine meselenin ilmî plânda tahlilini o sahanın uzmanlarına havale edip sadece hatırımıza gelen bir iki hususu kayda almaya çalışalım: Hastalıkta, bilhassa nekahet döneminde bol protein çok önemlidir. Ancak bunun yanında kalori ve vitamin zenginliği ve tabiî hazmın kolay olması da aynı ölçüde ehemmiyetlidir. Zannediyorum, hastalık döneminde hekimlerin tavsiye edeceği şeyler de bunlardır. Evet, hastanın yiyeceği şeyler bol proteinli, bol kalorili ve hazmı kolay şeyler olmalıdır ki, hasta bir taraftan kaybettiği gücü kazanırken diğer taraftan da hazımda güçlük çekmesin. Bugün ilmî araştırmalar ispat etmiştir ki, bütün bu hususiyetler çörek otunda mevcuttur. Bu mevzuda denenmiş, netice alınmış o kadar çok müşahhas misal var ki, saymakla bitmez... Bu demektir ki, Allah Resûlü, kat'iyen ezbere konuşmuyor. Konuştuğu aynen vâki oluyor ve neticeler, hep O'nu tasdik ediyor Sünnet Olmak Allah Resûlü, beş şeyi fıtrattan sayar. Bunlardan birisi de sünnet olmaktır.[26] Günümüzün ilim adamları ne diyor? Onlar da aynı şeyi tespit edip demiyorlar mı: Sünnet derisi, pislik ve mikrop toplaması, yırtılması ve kansere yakalanma ihtimali gibi riske açık bir uzuvcuktur ve yukarıdaki risklerden kurtulmanın tek çaresi de sünnettir. Görülen odur ki, bu mevzuda da Batı, bizdeki bir kısım körkütük sarhoşların çok önünde yürüyor. Bugün Amerika ve İngiltere'de sünnet olanların sayısı milyonları geçmiş durumda. Sözün burasında, tedâi ile hatırladığım, çağın devâsâ tanığına ait şu tespiti nakletmeme müsaade edilsin: "Batı bir gün, bir İslâm evlâdı doğurmaya hamiledir. Nitekim Osmanlı da bir Batılı doğuracaktır."[27] Bundan yetmiş-seksen sene evvel söylenen bu sözün bir bölümü çıktı.. ve biz şimdi, ümit dolu gözlerle ikinci doğumu bekliyoruz. Sancılar ağırlaşmıştır. Ve yeni doğacak evlâdın müjde dolu çığlıkları, çok yakın bir gelecekte –inşâallah– duyulacaktır..! Buraya kadar, Allah Resûlü ve diğer peygamberlerin sadakat ve doğruluğu üzerinde durduk. Her peygamber doğruluk ve sadakatte doruk insandır. Onların hayatlarında yalan, zerre kadar kendine yer bulamamıştır. Zaten kendilerinde zerre kadar eğrilik olsaydı, hiç kimseyi doğru yola erdiremezlerdi. Hâlbuki onlar, insanlığı doğru yola iletmek ve onlara Cennet'e giden şehrahı tarif etmek için gelmişlerdir. Evet, eğer doğruluk mânâsı tecessüm ve tecessüt etseydi, ondan pırıl pırıl peygamberlerin şemâilleri zuhur edecekti... Bu arada yine gördük ki, Efendimiz'in doğruluğu ezel-ebed arası binlerce delille teyit edilmektedir. Biz, Allah Resûlü'nün doğruluğunu üç ana grupta toplamaya çalıştık. Tabiî ki meselenin bu şekilde tasnif ve takdimi, bize ait bir keyfiyettir. Yoksa O'nun doğruluğu, binlerce tasnif ve yüz binlerce delille, başka başka şekillerde de anlatılabilirdi. Zaten bu mevzu ile alâkalı son sözü kim söyleyip noktalayabilir ki..? İnancımız o ki, kıyamete kadar O'nun söyledikleri hep doğru çıkacak ve her devrin insanı da, O'nun doğruluğunun ayrı bir buudunu yeniden keşfedecek ve O'nunla ayrı bir derinlikte buluşacaktır. Zaten ahiret denen âlemde Allah Resûlü'nün doğruluğu, bütün vuzuhuyla ve herkes tarafından görülecek.. evet O'nun Zât, sıfât ve esmâ hakkında dediklerini herkes ruh aynasına göre mutlaka görecek ve O'nun sözlerinin hakkaniyetini idrak edecektir. Evet, Cennet-Cehennem, Huri-Gılman hep Allah Resûlü'nün bizlere tarif ettiği şekilleriyle karşımıza çıkacak ve onlar da, ebed diliyle O'na "Sadakte!" diyeceklerdir... VE BUNUN GİBİ NİCELERİ |
|
03-23-2010, 01:10 | #12 |
depare-ömer bekir - montenegro nikli üyeleri cevaplamıyorum.
|
|
03-23-2010, 01:15 | #13 |
hocam birde bidatlar konusu var acikcasi bu konuda da genis capli bir arastirma yapmak gerekir..
gerci bidatlarin bazilari güzel bidatlar olarak göstermekle beraber bazilari tamamen sacmaliktir.. mesela mevlid okutulmasi, tesbih cekilmesi gibi bidatlari hayirli bidatlar olarak görebiliriz ama tabiki bunun dinimizdeki yeri nedir acikcasi o konuda ehil olmadigim icin bos konusmaktan kendimi imtina ederim.. |
|
03-23-2010, 09:20 | #14 | |
Alıntı:
Bi'dat, genel anlamı ile; Örneksiz bir şey yapmak, yepyeni bir iş ortaya koymak, genel kanata aykırı davranışta bulunmak, daha önce benzeri olmayan bir şey icad etmek anlmamına gelir. Dini anlamda ise; dinin aslında olmayan,şer'i delilllere dayanmadan sünnete aykırı olarak icad edilen şeylerdir. Dinin içeriğine aykırı olan şeylerdir. Bi'datların asıl doğuş sebebi toplumdki kültür değişmeleridir. Bu kapsamda sebepler olarak; 1- Bi'datların bilinçli olarak üretilmesi 2- Cehalet 3- Kültür etlileşimi 4- İslam öncesinden kalan gelenek v görenekler 5- Eski dinlerden kalma alışkanlıklar 6- Çok sevap kazanmak veya dini vecibeleri fazlasıyla ifa etmek düşüncesi. Bi'dat konusunda hayatımıza girmiş o kadar çok örnek var ki, hangisini söyleyeyim: *** Mevlit - Peygamberimizden yüzlerce ve hatta bin sene sonra ihdas olunmuştur. *** Kur'an'da defalarca kendisinin ölülere değil, dirilere indirildiği vurgulanmasına rağmen ölülerin arkasından Kur'an okunması *** Mezhepleri dinle eşitlemek *** Kur'an'ı bir musiki kitabı gibi anlamadan okumak *** Peygamberimizin, peygamberlik öncesi hayatını taklide kalkmak *** Tüm canlıların Peygamberimiz için yaratılmış olması sözü ve bu doğrultudaki inanç *** Peygamberlerimizi yarıştıma ve onu en üstün peygamber ilan etmek *** Tarikat şeyhlerini ilahlaştırmak *** Bazı kimseleri evliya kabul edip cennetlik ilan etmek ve mezarlarında anormal saygı gösterileri yapmak *** Tarikatlardaki '' rabıta '' gibi saçma uygulamalar *** Bir tek sünnilerin veya bir tek şiilerin cennetlik olduğuunu ilan etmek *** Yahudi ve hıristiyanların hepsini cehennemlik ilan etmek *** Aklı inkar etmek ( Kur'an'da akla hitap edildiği ve aklınızı çalıştırın denildiği hade ) *** Kur'an'dan başka haramlar konması *** Sakal bırakmanın sevaplığı *** Ölünün 7,40,52. günlerinde tören yapmak *** Mehdi, *** Deccal inanışları *** Hz.İsaa'nın tekrar yeryüzüne ineceği inancı *** Yecüc Mecüc inancı *** Zemzem suyu, okunmuş şeyler,tuz gibi maddelerde sevap aramak....v.s *** Kabir azabı İşte bunlar gibi yüzlerce anlamsız ve Kur'an'dan dayanaksız inanç ve uygulamalar bi'dattır. Ve bunlar çoğunlukla gerçek dışı hadis rivayetlerine dayandırılıyor. Selam ve sevgiler kardeşim. Allah'a emanet olun Konu SSS tarafından (03-23-2010 Saat 10:10 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Düzeltme |
||
03-23-2010, 10:05 | #15 |
böyle şeylere çok dikkat etmek lazım. özellikle hadisleri sağlam kaynağından araştırmak lazım teşekkürler konu için
|
|
03-23-2010, 10:08 | #16 |
|
|
11-08-2012, 00:57 | #17 |
montegro kardeş. öncelikle.(kaldı ki kuranın bozulmama sebeplerinden biride hadislerin var olmasıdır) demişsin.kuranın bozulmama sebebi hadislerin var olması değil.ALLAH ın ( kuranı biz indirdik .onu şüphesiz biz koruyacağız )sözüdür.sonra ebu hureyrenin bir hadisinden bahsetmişsiniz..( bir kabı köpek köpek yalarsa onu 7 defa yıkayınız ) sözü ebu hureyreden aınmadır.ebu hanife (imam azam ) bu hadis hakkında uydurmadır.deyip.kabul etmemiştir.nedeni sorulduğunda ebu hureyre hz.muhammedden bu hadisi naklediyor.ama kendi kabına köpek dokunduğunda kendi hadisiyle amel etmeyip kabını 3.defa yıkıyor.deyip bu konuda hz aişe validemize uyup ebu hureyreye yalancı.dyor.ne yazıkkı okuma özürlü bizler mezhep imamımızın bu sözünüde okumadığımız için ebu hureyreye en doğru hadis rivayet eden kişi olarak bakıyoruz.
ebu hureyre hz muhammedden (sav) den 5374 tane hadis nakletmiş olup.topu topu peygamberimizle 2 sene (730 gün ) beraber bulunmuştur.yani hergün 7 tane hadis ezberlediğini iddia etmiş.bir yalancıdır.(hz ebubekir-hz ali-hz osman -hz ömer-hz.fatıma-hz-hz ayşe validemizin toplam rivayetlerinden daha fazla hadis rivayet etmiştir.tabi çok konuşunca çok da yalan sirayet etmişdir sözlerine...hzz aliyle olan ihtilafı yüzünden..hz muaviye lehine bir çok hadis de uydurmuşturki.hz muaviye halkın gözdesi olsun .mesela bir tanesi-->( hz muhammed muaviyeye bir ok verdi.al bunu beni bununla cennetde karşıla) örneğin sizin bahsettiğiniz bir köpek hadisi var Ebu Hureyre’ye birçok sahabe (Peygamber’i gören Müslüman) muhalefet etmiştir. Örneğin Ebu Hureyre’nin “Av ve çoban köpekleri dışındaki köpekleri öldürün” hadisine tarla köpeklerini de eklemesi üzerine İbni Ömer, Ebu Hureyre’nin tarlaları olduğu için böyle bir yalanı uydurduğunu söylemiştir (Cemal Sait Aktaş, Hadis Kritiği Makalesi). EBU HUREYRE’YE GÜVENİLMEZSE TÜM HADİS KİTAPLARI GÜVENİLMEZ OLUR Ebu Hureyre’nin Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında kendi anlattıklarından başka bir şey bilinmemektedir. Müslüman olduktan sonra fakirliğinden dolayı Ashabı Suffe’den olduğu kaynaklarda aktarılmaktadır. Müslim’in Fezailus Sahabe’deki 159. bölümünde, Ebu Hureyre’nin sırf karın tokluğuna Peygamber’le beraber olduğu anlatılır. İbn Hazm, sırf Baki bin Mahled’in müsnedinde Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu söyler. Buhari bunlardan 446’sını kitabına almıştır. Ebu Hureyre’nin anlattıklarından, en çok korktuğu kişinin Hz. Ömer olduğunu görüyoruz. Hadis kitaplarında, Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi, hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı anlatılır. Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanında anlatsaydım değneği ile beni döverdi” der (Ez Zehebi, Tezkiretul Huffaz). Ebu Hureyre’nin şu ifadesi Müslim’de geçer: “Ömer ölünceye kadar ‘Allah’ın Resulu buyurdu’ diyemezdik” (Müslim, 1. cilt). Müslim’i eğer görebilseydik kendisine şöyle sorardık: Ey Müslim, sen Sahihi Müslim diye tüm hadislerinin doğru olduğunu iddia ettiğin bir kitap yazdın, cerh ve tadille kitabında hadis nakledenleri incelediğini söyledin. Ebu Hureyre’yi kendin de görmemene rağmen, onu gören ve halife olan Hz. Ömer’in onu yalancılıkla ithamını, Ebu Hureyre’nin -en azından- şüpheli bir şahıs olması için neden yeterli görmedin? Demek ki senin “sahih” dediğin hadisler, bu kadar sağlam temellere dayanıyor. Ne yazık ki Müslim de “tüm sahabenin yıldızlar gibi olup, hangisine olursa olsun uyulabileceği” şeklindeki asılsız inanca kanmış. Ya da Ebu Hureyre ve diğerlerine gerçekten de sıkı ölçüler uygulansa, elinde hiçbir hadis kalmayacağını gördüğü için ve de özellikle Ebu Hureyre’den hatırı sayılır derecede çok hadis nakledildiği için bu açık gerçekleri görmezlikten gelmiş. Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suçlayan bir tek Hz. Ömer değildi. Hz. Aişe’nin de onu defalarca yalancılıkla suçladığını; Ebu Hureyre’ye sahip çıkan hadis kitaplarında bile görebiliriz. Hz. Aişe, Ebu Hureyre’ye: “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun” dediğinde ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu” (Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt). Hz. Ali ise şöyle söylemiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulu’na en fazla yalan isnad eden Ebu Hureyre’dir” (İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt). Yine Hz. Ali onun “Sevgili dostum bana haber verdi ki” diye Peygamber’den bahsettiğini duyunca: “Peygamber ne zaman senin sevgili dostun oldu?” diye sormuştur. İbn Mesud gibi meşhur bir sahabe ise onun “Ölü yıkayan ve taşıyan kişi abdest alsın” sözünü kabul etmeyerek hakkında ağır sözler söylemiş ve sonra şöyle demiştir: “Ey insanlar, ölülerinizden dolayı necasete (pisliğe) bulaşmazsınız” size naçizane hadislerin en güvenilir.bekçisi diye bildiğiniz. bir kişiden bahsettim. en güveniliri böyle ise varın diyer yalancıları siz düşünün. ALLAH kuranda <kuranı biz indirdik onu koruyacak olanda da biziz diyor> fakat hadislerin koruma garantisi vermiyor. SAYGILARIMLA (KURAN İKRA YLA BAŞLIYOR.LÜTFEN SİZDE İKRA YUN |
|
11-09-2012, 00:16 | #18 |
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|