04-04-2010, 16:33 | #11 |
1263 yılında Urfa/Harran'da doğan İbni Teymiyye, Çin'den başlayıp İslam dünyasının içlerine kadar gelen, Abbasi ve Harzemşah devletlerini ortadan kaldıran, Selçuklular'ı tehdit eden meşhur Moğol istilası döneminde yaşar. O dönemde Kafkasya, İran, Irak gibi İslam toprakları da İlhanlılar'ın eline geçmiştir. Böyle çalkantılı bir devrede yaşayan İbni Teymiyye'nin konumuzla direkt veya dolaylı olarak alakadar eden yönüyle üç ana özelliği nazara verilebilir.
Bir; daha sonraları Vahhabi düşüncesine de kaynaklık yapacak tevhid-şirk eksenli düşünceleri ve halk tarafından uygulanan bazı bid'atlara karşı sert muhalefeti. İbni Teymiyye bu sahada Efendimiz (sas) dönemi saf ve sade İslami hayata dönülmesi gerektiğini söyler ve bid'atlara karşı adeta savaş ilan eder. İki; Moğol istilası karşısındaki duruşu. İbni Teymiyye, Moğolların İslam topraklarını istila ve işgaline karşı savaşılması gerektiğini net bir sesle dile getiren bir alimdir. Aslında bazı örgütlerin terörist faaliyetlerine meşruiyet kazandırmak için kullandıkları ve belki de bu sebeple Batılıların 'cihad fetvası' diye adlandırıp gözlerinde çok büyüttükleri bu görüş ve duruş, dün ve bugün hemen her Müslüman'ın bildiği ve böylesi durumlarda vazife kabul ettikleri bir yükümlülüktür. Çünkü söz konusu olan vatanın işgalidir. İşgal karşısında vatanı savunmak ise, hem dinî hem de millî bir vecibe ve vazifedir. Hakkında onlarca-yüzlerce ayet ve hadisin bulunabileceği, İbni Teymiyye'ye gelinceye kadar başta mezhep imamları olmak üzere binlerce İslam ulemasının kanaat, görüş, fetva, içtihad, adına ne derseniz deyin, beyanlarının olduğu çok açık bir mevzudur bu. İbni Teymiyye'nin burada yaptığı sadece Müslümanlara vatanlarını işgalci güçlere karşı müdafaa görevlerini yeniden hatırlatma ve halkı bu istikamette teşvikten ibarettir. Zaten tarihî kayıtlara göre İbni Teymiyye, Moğollara karşı yapılan savaşlara bizzat kendisi de katılmış, savaşın Ramazan ayına denk geldiği günlerde Ramazan orucunun bozulabileceği fetvasını verip, kendi orucunu bozmuş ve ordu safları arasında dolaşmıştır. Bu çerçevede mutlaka zikri gereken ve ona farklılık kazandıran şey, vatanı müdafaa uğrunda savaşılması için verdiği fetva değil, işgalci güçlerle işbirliği yapıp İslam karşıtı tavır ve tutum içine giren Müslümanlarla da savaşılması gerektiğini ifade etmesidir. Nitekim İbni Teymiyye Moğollarla işbirliği yapan bazı Müslüman Tatarlara karşı savaşılabileceğini söylemiştir. Üç; İbni Teymiyye küfrün savaş sebebi olmadığını kabulleniyordu. Bu önemli konunun yeri burası değil. İbni Teymiyye ve fetvası özelinde bu genel bilgilerden sonra gelelim mevcut manzaraya. Batı dünyası yukarıda kısaca aktarmaya çalıştığımız düşüncelerinden dolayı İbni Teymiyye'yi İslam'da terör düşüncesinin teorisyenleri arasında gösteriyor ki neresinden bakarsanız bakınız bu yaklaşım, yukarıda izah ettiğimiz gibi tek kelime ile yanlış. Bununla birlikte şu da inkâr kabul etmez bir gerçek ki El Kaide başta, terör örgütleri yayınladıkları birçok bildiride, terörist eylemlerinin gerekçelerini anlattıkları birçok kitap ve makalede, İbni Teymiyye'nin bahsi geçen görüşlerini terör eylemlerine meşru delil olarak gösteriyor. İhtimal, konferansı düzenleyenler, çift taraflı bu suistimale ve yanlış yorum ve anlamalara son vermek düşüncesiyle hareket etmişler. İşin aslına bakarsanız akademik seviyede sıradan sayılabilecek bir konferans bu. Bu sıradanlığa rağmen konferansın bu kadar gürültü çıkarmasının nedeni ise hem konunun terör ve cihad gibi Batı'da ve Doğu'da çok müşteri toplayan, isimleri anıldığında radarların iyice açıldığı konu olması, hem de basın-yayına ya da basın-yayının kamuoyuna mal ediş keyfiyetinden kaynaklanmaktadır. ZAMAN |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ahmet özel, ali ünal, hayrettin karaman, hayri kırbaşoğlu, ibn teymiyye, mardin fetvası, şinasi gündüz |
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
|
|