06-13-2010, 13:12 | #11 |
Yakışıyor mu?- Rauf TAMER-POSTA
Soruyorlar: - Nereye gidiyoruz? Asya’ya mı, Afrika’ya mı, nereye? Kendimize hiç mi güvenimiz kalmadı? İlle bir yerlere gitmeye mi mecburuz? Biz onun bunun peşine takılan bir avâre miyiz? Biz kişiliksiz, zavallı insanlar topluluğu muyuz? - Nereye gidiyoruz? İran’a, Malezya’ya, Cezayir’e, Filistin’e, Arabistan’a... Öyle mi? *** Dünyada hiçbir ülke, nereye gidiyoruz diye kendine sormaz. Çünkü hiçbir ülke, kolay kolay bir yere gitmez. Bir de bize bakar mısınız? Bazen Avrupa’nın bekleme odasına gidiyoruz. Bazen Amerika’ya. Bazen Kuzey’e, Güney’e... Şimdi de Doğu’ya. İşin tuhafı, nereye gitsen kabahat... - Avrupa’nın güdümündesin. - Amerika’nın emrindesin. Peki, vazgeçtim, Rusya’ya göz kırpıyorum, İran’a pas veriyorum. O zaman da “eyvah, eksen değiştiriyorum.” *** Bu kadar döneklik, hiçbir ülkeye yakışmaz. Ama biz bunu kendimize yakıştırıyoruz. Dudakları titreyerek, ürkek ve korkak bir ses tonuyla Türkiye nereye gidiyor diye soran şu insanlara bakınız. Ne biçim Atatürkçü bunlar? Ne biçim Cumhuriyetçi? Terörün yeni stratejisi-Mahir KAYNAK-STAR Demokratik açılıma rağmen terör tırmanıyor. Açılımı yeterli görmeyenler ne istiyor? Artan terör olaylarıyla ne elde edilmek isteniyor? Tırmanan terör onları amaçlarına ulaştırır mı? Bu soruları cevaplandırmadan önce geçmişteki PKK hala yaşıyor mu? Bu örgütün belli bir kadrosu ve destek kitlesi var mı? Amaçları bölünme ise bölge halkı onların bu hedefini destekliyor mu sorusuna cevap vermek gerekir. Bana göre PKK artık bir markaya dönüştü ve çok farklı amaçlarla eylem yapanlar aynı adı kullanıyor. Eğer belli bir kadrosu ve hiyerarşik yapısı olsaydı bugüne kadar bu yapıya sızılabilirdi. Çeyrek asır geçmesine rağmen örgüt hala gizliliğini koruyor ve eylemler yapabiliyorsa bu gerçek bir istihbarat başarısızlığıdır. Bu gibi örgütlerin kendileri için de talihsizlik sayılacak bir kaderi vardır. Bazı güç odakları, onları tasfiye etmek yerine, ele geçirirler ya da markaya dönüştürüp adlarını kendi eylemlerinin örtüsü olarak kullanırlar. Bugün gerçekleştirilen eylemler, Kürtler için faydalı olmak bir yana, onlara son derece kötü bir gelecek hazırlamaktadır. Irak’ta fiilen tecrit edilen Kürt bölgesinin umduğu refaha kavuşabilmesi için güvenliğe ihtiyacı vardır ve tek başlarına bunu sağlayamazlar. Bu nedenle Kuzey Irak yönetimi Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek ve güvenli bir ekonomik alan yaratmak isterken birileri halkımızı Kürtlere düşman etmek için eylemler yapıyor. Burada bir soru akla geliyor: Özal döneminde, sandviç operasyonu olarak adlandırılan, Güneyden Irak’ın Kuzeyden Türkiye’nin bastırmasıyla Kürtleri etkisiz ve kimliksiz hale getirme projesi yeniden hayata mı geçirilmek isteniyor? Ya da bu eylemler ülkemize karşı bir şantaj olarak mı kullanılıyor? Hangi seçenek söz konusu olursa olsun kaybeden Kürtler olur. ‘Kimse beni sevmiyor’-Deniz Adnan ÇOBAN-STAR Kişinin yaşadığı “hata yapmamalıyım, kaygılarımı belli etmemeliyim, herkes beni beğenmeli, ben hep hata yapan biriyim, beni kimse sevmedi” tarzındaki olumsuz düşünceler topluluk önünde korku yaşamasına veya kaçınmasına sebep olur. Kişiler mümkün olduğu kadar sosyal ortamlara girmemeye, girseler bile hiç konuşmamaya özen gösterir. Bazıları da sosyal korkularını yenmek için alkol ve madde kullanırlar. Ancak bu sefer de sosyal fobiye alkol ve madde bağımlılığı eklenir. Fehmi Koru-YENİ ŞAFAK Cezayir'de ulusal kurtuluş savaşı verenleri kınayan kararlardan yana davranan, Birleşmiş Milletler'in Filistin'e yönelik saldırılarına karşı hareketsiz kalamadığı dönemlerde aldığı İsrail-aleyhtarı kararlara karşı çıkan, her uluslararası ihtilâfta haksız da olsa Batı'nın yanında yer alan Türkiye yok bugün... Her konuya haklıdan yana tavırla yaklaşan, adalet ve insaf sınırları içerisinde bir dış politika izleyen 'yeni' bir Türkiye var... Rahatsızlık ve huzursuzluk konusu bu. 'Yeni Türkiye' görüntüsünün rahatlarını bozup huzurlarını kaçırdığı çevreler, "NATO Türkiye'yi böyle davransın diye almadı" diyorlar, Avrupa Birliği adaylığını da aynı yönden sorguluyorlar. Amerika ve Avrupa'dan belli isimlerin tahmin edilebilecek yayın organlarında kaleme aldıkları değerlendirmelerde "Türkiye NATO'dan atılsın" türü teklifler son zamanlarda hayli arttı. Oysa her global ihtilâfta haktan ve adaletten yana davranan yeni tavrı iyice belirginleştikçe, Türkiye'nin içinde yer aldığı ve almayı umduğu uluslararası kuruluşlardaki yeri biraz daha sağlamlaşıyor. Sadece dünyanın dört bir tarafındaki halklar nezdinde itibarı artmıyor ülkemizin, bu itibar artışı sayesinde üyesi olduğu uluslararası kuruluşlardaki konumu da eğretilikten kurtuluyor. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
Konuyu Toplam 8 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 8 Misafir) | |
|
|