07-09-2010, 07:28 | #1 |
Salem: Recep Tayyip Erdoğan bir fırsattır
Düşünce kuruluşu Carnegie Endowment'ın Direktörü Paul Salem, "Recep Tayyip Erdoğan bir fırsattır" dedi. ABD'deki düşünce kuruluşu Carnegie Endowment'ın Orta Doğu Merkezi Direktörü Paul Salem, İsrail-Arap anlaşmazlığının çözümünde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi "önde, merkezde, Arap ve Müslüman halkları için konuşabilecek birinin" bir fırsat olduğunu kaydetti. Paul Salem, yazısında, ABD'nin Irak'ı işgalinin, İran'ın bölge üzerindeki etkisini artırdığını, buna karşın, 2003, 2006 ve 2007 yıllarında bölgede ABD'nin hissedilen gücünün, şimdilerde düşüşe geçtiğini belirtti. Çin ve Rusya gibi dış güçlerin bölge üzerindeki etkisinin de 1990'lara göre giderek arttığını, İsrail'in ise, 1980 ve 1990'larla karşılaştırıldığında bölgeye egemen olmada zor bir dönem yaşadığını ifade eden Salem, son gelişmelerin, Orta Doğu ile ekonomik ve diplomatik bağlarını artıran Türkiye'yi güçlendirdiğini aktardı. Salem, özellikle İsrail'in Gazze'ye giden gemilere saldırısı ve BM Güvenlik Konseyinde İran'a yaptırım oylamasıyla birlikte, Türkiye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Orta Doğu'daki en popülist konu olan" İsrail-Arap uyuşmazlığında lider pozisyonuna geldiğini söyledi. Salem, bu konunun Türkiye'ye çok fazla etki kazandırma ihtimalinin bulunduğunu da bildirdi. Dünyanın en büyük 17'inci ekonomisi haline gelen Türkiye'nin bu bü yük ilerlemesinin ihracata dayandığına dikkati çeken Salem, Türkiye'nin ekonomik büyümesini devam ettirebilmesi için, güvenli olan ne kadar çok pazar varsa bunlara girmesi gerektiğini ve bu bölgelerde de barış ve istikrara ihtiyacı olduğunu kaydetti. Bu durumun, en büyük pazar olan Avrupa ile uyumlaşmanın yanı sı ra Balkanlar'dan Kafkaslara, Karadeniz'den Orta Doğu ve Arap dünyasına, ilişkileri geliştirdiğini ifade eden Salem, Türkiye'nin 1990'lar boyunca gelişen ve son on yılda sağlamlaşan dış ilişkileri ve bölgeye yönelik vizyonunun, daha çok ekonomik çıkarlarına dayandığı görüşünü ortaya koydu. "Popüler" Başbakan Erdoğan'ın, "halkın desteğini çekmeyi sevdiğini ve iki türlü seçmene sahip olduğunu" söyledi. Salem, bu seçmen grubunundan birinin Türk halkı olduğunu ve Türkiye'de seçimlerin yaklaştığını, ikinci "seçmen" grubunu ise "Arap ve İslam dünyasının" oluşturduğunu savundu. Türkiye'nin Arap ve İslam dü nyasına ekonomik ve politik ilgisinin arttığı göz önüne alındığında, Başbakan Erdoğan ve Türkiye'nin artan popülerliğinin ülkenin çıkarına olduğunu ve son haftalarda bunda başarı kazanıldığını kaydetti. Salem, Erdoğan'ın, "artan bir şekilde Arap ve İslam dünyası davalarının savunucusu" olarak görülmesinin, aynı pozisyonu uzun süredir kendi tekeline almaya çalışan İranlı liderleri memnun etmediğini ayrıca bazı Arap liderlerinin de, kendi halklarının Erdoğan'ın pozisyonuna, kendi pozisyonlarından daha yakın durmasından memnun olmayabileceğini savundu. Türkiye'nin Avrupa ve ABD'den uzaklaşmadığını ancak kendisine "daha fazla ilgi alanı ve konum" yarattığını belirten Salem, Türkiye'nin artık kendisini "Batıya bağımlı" görmediğini, NATO'nun etkili ve gururlu bir üyesi olduğunu ve AB üyeliği için başvurduğunu hatırlattı. Salem, "Türkiye'yi reddeden AB. Türkiye, Orta Doğu barış sürecinde ABD'ye yardım etmede ön saflarda yer alıyor, İsrail ise ayak sürüyor" dedi. Türkiye'nin, İran konusunda, komşu bir ülke olarak İran'ın nükleer silaha sahip olmasından ABD'den daha fazla endişe duyduğunu ancak Türkiye ve ABD arasında, "diplomatik yanlış anlamalar dizisinin" ortaya çıktığını belirten Salem, iki ülkenin de tekrar güven inşa etmeye ve ilerlemeye ihtiyacı olduğunu kaydetti. "Yaptırımlar problemleri çözemeyeceği için, Türkiye ve ABD'nin, İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili işbirliğine ihtiyacı olduğunu" vurgulayan Salem, İran ile müzakerelerin ilerletilmesi gerektiğini ve bu noktada da Türkiye'nin hala önemli bir konumda bulunduğunu ifade etti. Salem, "Türkiye ve ABD'nin gelecek haftalarda yeniden bağlantı kurmaması ve güven inşası için konuşmaması halinde, aralarındaki ayrılığın artması ihtimalinin" risk oluşturduğunu belirtti. Paul Salem, ABD'nin, İsrail'in Gazze'ye giden gemilere saldırısı konusunda İsrail ile Türkiye arasında, "bir tür özrü de içeren memnuniyet yaratıcı ve durumu kurtarıcı" bir yol bulunmasının, ilişkileri düzeltmede yardımcı olacağını belirtti. Bunun yanında, İran konusunda da BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya'nın Türkiye ve Brezilya ile tekrar temas kurup, İran'la görüşmelerin tekrar canlanması noktasında yapılabileceklere bakması gerektiğini belirten Salem, İsrail-Arap anlaşmazlığında Başbakan Erdoğan'ın, "sert tutum yerine sahiplenici yaklaşım göstermesinde" fayda olduğunu belirtti. Salem, "Çünkü bu, Erdoğan'a Arap ve İslam dünyasına hitap etme olanağı sağlayacak. Türkiye, bar ış görüşmeleri ve istikrar için yıllardır çaba gösteriyor ve Erdoğan şu anda güçlü kredibiliteye sahip. Bu nedenle, Erdoğan gibi önde, merkezde ve Arap ve Müslüman halkları için konuşabilecek biri, bir fırsattır" dedi. Orta Doğu'daki diğer liderlerin, kamuoyunda, barış yolunda ilerleme sağ layacak kredibilitesi ve cazibesinin bulunmadığını" belirten Salem, Arap liderlerin sorunun çözümüne yönelik "tavizler ve zor kararlar verilmesi noktasında çok zayıf kaldığını, İran'ın ise hiçbir şekilde yardım etmek istemediğini" kaydetti. Salem, bu noktada Türkiye'nin pozisyonunun bir fırsat olduğunu vurgulayarak, "Türkiye, bölgede barışın inşasında uygun bir ortak olabilir" ifadesini kullandı. dünyebülteni
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|