![]() |
#1 |
![]() Kâbe, yeryüzünde "insanlar için vaz'edilen ilk ev" (Al-i İmran,3/96).. Planı gökler ötesi âlemlerde çizilen ve inşaatı Nebîler eliyle gerçekleşen müstesna mekân.. Hakikati, Hz. Âdem'den önce yaratılmış.. Hakikat-i Muhammediye'nin adeta ikiz kardeşi.. Hz. Âdem'le karşılaşan bir grup meleğin, "Sen var edilmeden evvel, bizler defalarca Kâbe'yi tavaf etmiştik" demeleri de bundan.. İlk insan ve ilk Peygamber'in yeryüzünde oraya gönderilmesi ve hemen Kâbe'yi inşa etmesi de bu manayı kuvvetlendiriyor. Bugün milyonlarca insanın, çevresinde bir an bile durmadan tavaf ettiği bina, arzın merkezinden "Sidretü'l-Müntahâ"ya kadar uzanan "nurdan sütun"un yeryüzündeki izdüşümü. Dünyayı ayakta tutan o nûrânî eksenin etrafında sadece insanlar değil, melekler, cinler ve ruhânîler de hiç durmadan tavaf ediyor. Kâbe'nin ötelere açık, yumuşak ve sımsıcak bir atmosferi vardır. Oraya adım atanlar, daha yolun başında gündelik endişe ve telaşlardan sıyrılır. Kefeni andıran bembeyaz ihramlarla bambaşka bir hüviyete bürünür. Orada herkes ama herkes, kendi istidadına göre mutlaka çok farklı şeyler duyar, sezer ve yaşar. Kâbe'yi ilk görenlerin önce nutku tutulur. "İlk görüldüğünde yapılan dualar kabul olur" müjdesiyle birlikte insanın aklını başından alan bir hal yaşanır. Şuur her şeyiyle başkalaşır. Dillerden dökülen dua dilekçelerine gözyaşlarıyla imza atılır. Onunla ilk karşılaşanlar, Kâbe'nin şefkatli bir anne gibi kollarını açıp ziyaretçilerini kucaklamayı beklediği hissine kapılırlar. "İlk ânın duası" yapılırken bir taraftan da yürekler o kucaklaşmanın tatlı ürpertisi ile dolar. Kâbe'nin etrafında aheste bir nehir gibi akıp duran insanları ve hemen üzerinde kuş suretine girmiş melekleri görenler kendilerini bir an önce o nurdan ırmağa atmak isterler. Onlar cennet taşı "Hacerü'l-Esved"e selam verip ışığın etrafındaki kelebekler gibi tavaf ederken, insanlığın umumî mihrabının etrafında döndüklerinin şuurundadırlar. Hakikatte dört duvarın değil, nurdan bir helezonun içinde döndüklerini bildiklerinden yürekleri bir serçe yüreği gibi titrektir. Tavafın ardından bu miraç yolculuğunu iki rekât namazla taçlandırmak gerekir. Kâbe'yi Hz. Âdem'in temelleri üzerine yeniden inşa eden Hz. İbrahim'in makamında namaz kılınırken, yürekler adeta yangın yerine döner. Bu yangını söndürmek, yüreği biraz soğutmak için yine bir cennet suyu olan "zemzem" imdada yetişir. Kâbe'ye yönelerek zemzemden kana kana içmek, sa'y için hazır hale gelmek demektir. Sa'y, adı üstünde çalışmak ve gayret etmek.. Safâ ile Merve arasında evladını kaybetme endişesiyle koşan bir Peygamber eşinin telaşını yaşamak.. O telaş ve endişeyle dolu sa'ye karşılık olarak verilen zemzem gibi, yüreklerde zemzemi aramak.. Bir tepeden diğerine kâh aheste, kâh koşar adım, dillerde dua, gönüllerde heyecan ve gözlerde yaşlarla durmadan yürümek.. Af ve mağfiret talepleriyle inlemek.. Kulluğun hayat boyu hiç durmadan süren bir sa'y olduğunu düşünmek.. Şimdilerde mermerden zemin üzerinde, klimaların altında, adım başı soğuk zemzem içerek gerçekleştirilen sa'yler insanlara, Hz. Hacer'in kızgın çöl kumları üzerindeki perişan halini, Nebiler Serveri'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) güneşin altında, taş ve toprak üzerinde yalın ayak, başı açık yaptığı sa'yleri düşündürüyor. Böyle olunca da içleri "Bizimki de sa'y mi?" endişesi kaplıyor. Bu karmakarışık duygular içinde Safâ'dan başlanan sa'y, yedinci gidişte Merve'de noktalanırken eller ümitle Rahmeti Sonsuz'un kapısına açılıyor.. Dudaklardan, "Ne olur Yâ Rab, ibadetlerimizi bizim küçüklüğümüze, günahlarımıza, aczimize, kusurlarımıza göre değil, bu mekânların senin nezdindeki kıymetine, Hz. Hacer, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed (aleyhimü's-selâm) hürmetine kabul buyur!" duası dökülüyor. Tıraş olup ihramdan çıkınca da "ömre bedel ibadet" umre tamamlanmış oluyor. Orada Kâbe'yi doya doya yaşamak.. İmkân olursa "Hacerü'l-Esved"e el sürüp öpmek.. Kâbe'nin içinden sayılan "Hâtim"de namaz kılıp dua etmek.. "Mültezem"e sımsıkı yapışıp iç dökmek. Kâbe örtüsüne sarılıp sır paylaşmak.. Kimseye açmadıklarını O'na açmak.. Pişmanlıklarını sadece O'na arz etmek.. Yeni ve daha diri bir hayat için yardım istemek.. Bu ümit ve azimle tekrar tekrar tavaf etmek.. Her gün yeni bir umreyle hayata başlamak.. "Hayali cihan değer" bir nimettir.. Süleyman Sargın Zaman
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|