Füze kalkanı bahane- Irak'tan sonra birde İran Cinayetine Ortak Olmayalım - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**mücahid55** · 11-23-2010, 00:43

İsmail Müftüoğlu

Ajans5

Füze kalkanı bahane maksat İran’ı vurmak

Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail, İran’ı vurmak için uzun zamandan beri plan üstüne plan yapmaktadırlar. İran’ı doğrudan vurmaktan çekindikleri için de, milletlerarası kuruluşları yani NATO’yu devreye sokmaya çalışmaktadırlar. Oysa ABD’nin, Birleşmiş Milletleri dahi dinlemeden Irak’ı, NATO’yu devreye sokarak da Afganistan’ı vurduğu cümlenin malumudur. Irak’ta saplandığı bataktan kurtulmaya çalıştığı bir zamanda, İran’la doğrudan boğuşma enayiliğine düşmek istemediği için, başka hazırlıkların peşindedir.

Ancak hemen belirtelim ki, dünyada oynanan oyunların perde arkasında mutlaka Siyonizmin tezgahlaması vardır. Bu cümleden olmak üzere, İsrail’in İran’ı vurma çalışmaları gerilere dayanır. 23 Şubat 1996 tarihli Türkiye – İsrail Askeri İşbirliği Anlaşması ile bu niyetini realize etmeye başlamıştır. Zira bu anlaşmadan önce Türkiye İran’a, Arap ülkelerine ve İsrail’e karşı eşit mesafede dururken, 23 Şubat 1996 anlaşması ile Türkiye bu prensibinden vazgeçmiş ve maalesef İsrail’e yandaş olmuştur. Çünkü Türkiye bu anlaşma ile, artık Ortadoğu Bölgesinde stratejik rol oynamayacağının taahhüdünü, hem ABD’ne, hem de İsrail’e vermiş bulunmaktadır.

Daha vahimi ise, Türkiye bu anlaşma ile İsrail’e, İran’ın askeri alt yapılarını, cephaneliklerini Türkiye üzerinden vurma yetkisini vermiş, hatta böyle bir çatışmada İsrail’e yakıt ikmalini yapma hakkını dahi tanımıştır.

İsrail bu anlaşmaya dayanarak, Türkiye toprakları üzerinde konuçlandırılan NATO ve ABD role ve erken uyarı istasyonlarını kullanıp, 1996 tarihinden beri İran’ı gözetlemekte ve istihbarat toplamaktadır.

Bunun tek sebebi ABD işbirliği ile İran’ı vurmaktır. Lizbon NATO toplantısında göz ardı edilmek istenen, bu gerçektir. Zira füze kalkanı sistemlerinin Türkiye’de konuçlandırılması elbette İran’ın iğbirarına neden olacaktır. NATO bahane edilerek bu husus gizlenmek istense de, mümkün değildir. Çünkü İran Türkiye üzerinden gelebilecek bir tehlikeye karşı kendisini elbette ki savunacak ve tehlikeyi bertaraf etmek isteyecektir. İşte o zaman, bu sistemlerin bulunduğu ülke de vurulacak demektir. Türkiye maalesef önündeki belayı görmemezlikten gelmektedir.

Türkiye NATO üyesi olduğuna göre, NATO’nun haksız dahi olsa bu isteğine, karşı durması düşünülemez. Yetkililerimizin milletin heyecanını düşürmeye yönelik konuşmalarının hiçbirisinin kıymet-i harbiyesi yoktur. Yapılan konuşmaların NATO tarafından da dikkate alınacağı yoktur. Mevcut hükümetin ve bilhassa sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki direnme gösterileri, bir kamuflajdan ibarettir.

Çünkü Türkiye’nin dış politikada ABD’nin ve NATO’nun kıskacından kurtulduğu söylenemez. ABD’ne rağmen Türkiye’nin NATO’nun isteklerine karşı direnmesi de söz konusu olamaz. Bu sistemin Türkiye toprakları üzerinde yerleştirilmesi ve buna rıza gösterilmesi, İran’la aramızın açılması demektir. Bir Müslüman ülke olan İran’ı arkadan vurma anlamına gelen böyle bir yaklaşımı, milletin benimsemesi düşünülemez. Böyle bir yanlışa imkan da verilmemelidir.

Zira daha önce stratejik ortak olma adına Irak’ın vurulmasına ve milyonlarca insanın ölümüne seyirci kalan Türk hükümetinin, şimdi de bu sistemlerin Türkiye’de konuçlanmasına rıza göstermesinin ve bir bahane ile İran’ın vurulmasına sebebiyet vermesinin, hem İran’a, hem de Türkiye’ye çok büyük zararlar vereceği gözden uzak tutulmamalıdır.

Mesele füze kalkanının konuçlandırılması meselesi değil, İran’ın vurulması meselesidir.

Böyle bir cinayete alet olmamalıyız.

Her ne kadar yandaş medyanın Lizbon’u bir başarı olarak göstermeye çalışması bahis mevzuu ise de, dış basın bunun tam aksini yazmakta ve Türkiye’nin oyuna getirildiğini belirtmektedir.

Nitekim füze kalkanını kullanma yetkisinin Türkiye’ye verilmediği ve Ortadoğu’da İran’dan başka nükleer tehdit oluşturacak bir ülkenin de bulunmadığı nazara alındığında, asıl hedefin İran olduğu açıkça görülmektedir.

Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan işin vahametini gördüğü için sütre gerisine çekilmiş ve işin vebalini sayın Abdullah Gül’e havale etmiş bulunmaktadır. Akıllı davranıyor, vesselam.

Füze kalkanı bahane maksat İran?ı vurmak - Ajans5 Haber Sondakika Haberler

11-23-2010, 00:43	#1
Kullanıcı Adı mücahid55	Füze kalkanı bahane- Irak'tan sonra birde İran Cinayetine Ortak Olmayalım İsmail Müftüoğlu Ajans5 Füze kalkanı bahane maksat İran’ı vurmak Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail, İran’ı vurmak için uzun zamandan beri plan üstüne plan yapmaktadırlar. İran’ı doğrudan vurmaktan çekindikleri için de, milletlerarası kuruluşları yani NATO’yu devreye sokmaya çalışmaktadırlar. Oysa ABD’nin, Birleşmiş Milletleri dahi dinlemeden Irak’ı, NATO’yu devreye sokarak da Afganistan’ı vurduğu cümlenin malumudur. Irak’ta saplandığı bataktan kurtulmaya çalıştığı bir zamanda, İran’la doğrudan boğuşma enayiliğine düşmek istemediği için, başka hazırlıkların peşindedir. Ancak hemen belirtelim ki, dünyada oynanan oyunların perde arkasında mutlaka Siyonizmin tezgahlaması vardır. Bu cümleden olmak üzere, İsrail’in İran’ı vurma çalışmaları gerilere dayanır. 23 Şubat 1996 tarihli Türkiye – İsrail Askeri İşbirliği Anlaşması ile bu niyetini realize etmeye başlamıştır. Zira bu anlaşmadan önce Türkiye İran’a, Arap ülkelerine ve İsrail’e karşı eşit mesafede dururken, 23 Şubat 1996 anlaşması ile Türkiye bu prensibinden vazgeçmiş ve maalesef İsrail’e yandaş olmuştur. Çünkü Türkiye bu anlaşma ile, artık Ortadoğu Bölgesinde stratejik rol oynamayacağının taahhüdünü, hem ABD’ne, hem de İsrail’e vermiş bulunmaktadır. Daha vahimi ise, Türkiye bu anlaşma ile İsrail’e, İran’ın askeri alt yapılarını, cephaneliklerini Türkiye üzerinden vurma yetkisini vermiş, hatta böyle bir çatışmada İsrail’e yakıt ikmalini yapma hakkını dahi tanımıştır. İsrail bu anlaşmaya dayanarak, Türkiye toprakları üzerinde konuçlandırılan NATO ve ABD role ve erken uyarı istasyonlarını kullanıp, 1996 tarihinden beri İran’ı gözetlemekte ve istihbarat toplamaktadır. Bunun tek sebebi ABD işbirliği ile İran’ı vurmaktır. Lizbon NATO toplantısında göz ardı edilmek istenen, bu gerçektir. Zira füze kalkanı sistemlerinin Türkiye’de konuçlandırılması elbette İran’ın iğbirarına neden olacaktır. NATO bahane edilerek bu husus gizlenmek istense de, mümkün değildir. Çünkü İran Türkiye üzerinden gelebilecek bir tehlikeye karşı kendisini elbette ki savunacak ve tehlikeyi bertaraf etmek isteyecektir. İşte o zaman, bu sistemlerin bulunduğu ülke de vurulacak demektir. Türkiye maalesef önündeki belayı görmemezlikten gelmektedir. Türkiye NATO üyesi olduğuna göre, NATO’nun haksız dahi olsa bu isteğine, karşı durması düşünülemez. Yetkililerimizin milletin heyecanını düşürmeye yönelik konuşmalarının hiçbirisinin kıymet-i harbiyesi yoktur. Yapılan konuşmaların NATO tarafından da dikkate alınacağı yoktur. Mevcut hükümetin ve bilhassa sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki direnme gösterileri, bir kamuflajdan ibarettir. Çünkü Türkiye’nin dış politikada ABD’nin ve NATO’nun kıskacından kurtulduğu söylenemez. ABD’ne rağmen Türkiye’nin NATO’nun isteklerine karşı direnmesi de söz konusu olamaz. Bu sistemin Türkiye toprakları üzerinde yerleştirilmesi ve buna rıza gösterilmesi, İran’la aramızın açılması demektir. Bir Müslüman ülke olan İran’ı arkadan vurma anlamına gelen böyle bir yaklaşımı, milletin benimsemesi düşünülemez. Böyle bir yanlışa imkan da verilmemelidir. Zira daha önce stratejik ortak olma adına Irak’ın vurulmasına ve milyonlarca insanın ölümüne seyirci kalan Türk hükümetinin, şimdi de bu sistemlerin Türkiye’de konuçlanmasına rıza göstermesinin ve bir bahane ile İran’ın vurulmasına sebebiyet vermesinin, hem İran’a, hem de Türkiye’ye çok büyük zararlar vereceği gözden uzak tutulmamalıdır. Mesele füze kalkanının konuçlandırılması meselesi değil, İran’ın vurulması meselesidir. Böyle bir cinayete alet olmamalıyız. Her ne kadar yandaş medyanın Lizbon’u bir başarı olarak göstermeye çalışması bahis mevzuu ise de, dış basın bunun tam aksini yazmakta ve Türkiye’nin oyuna getirildiğini belirtmektedir. Nitekim füze kalkanını kullanma yetkisinin Türkiye’ye verilmediği ve Ortadoğu’da İran’dan başka nükleer tehdit oluşturacak bir ülkenin de bulunmadığı nazara alındığında, asıl hedefin İran olduğu açıkça görülmektedir. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan işin vahametini gördüğü için sütre gerisine çekilmiş ve işin vebalini sayın Abdullah Gül’e havale etmiş bulunmaktadır. Akıllı davranıyor, vesselam. Füze kalkanı bahane maksat İran?ı vurmak - Ajans5 Haber Sondakika Haberler

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)