07-01-2011, 12:08 | #1 |
Neden Behzat Ç. seviliyor ?
Uzaklardayken yeni başlayan bir diziyi bulup seyretmeye başlamanız pek kolay olmaz. Hele hele o dizi eylül ayında ilk merhabasını yapıyor ise. Ki bizim tanışmanımız da eylül ayına dayanır Behzat Ç. ile. Bir Türk dizisini izlemek istiyorsanız çok seçici olmak zorundasınızdır, çünkü reklamlardan arıdırılmış dört bölümü bir Amerikan sitcom dizisinin bir sezonuna eş değer uzunluktadır ve kimseninin birden fazla diziye ayırabilecek bu kadar boş vakti yoktur. Bu yüzden iyi bir seçim yapmalısınız. Ben de bu yılki seçimimi Behzat Ç.'den yana yaptım. Beni Behzat Ç. ile tanıştıransa, Serdar Akar oldu, "gemide" sevip "barda" aşık olduğumuz Türk sinemasının sınırlarını zorlayan, aykırı ve başarılı yönetmeni. Aykırı demişken Erdal Beşikçioğlu'nu atlamamak gerekir. Rol aldığı bütün yapımlarda "ötekini" olağan kılan usta oyuncu, kimi zaman ülkesini bir adım öteye taşımaya çalışan aykırı bir valiyi, kimi zaman insanlara şans verildiği zaman neler başarabileceğini ispatlayan aykırı bir akademisyeni canlandırmaktadır. Bu yapımda ise aykırı bir başkomiseri. Sadece bir bölümüne şöyle göz ucuyla bakarsanız, sürekli küfreden, gerek günlük yaşantısında gerekse sorguda sürekli nedenli/nedensiz şiddete başvuran, geceleri pavyona gidip, oradaki bir şarkıcıyla beraber olan sürekli alkol alan saçı başı dağınık bir başkomiserin hikayesini görür ve de pek sevmezsiniz onu. Peki ilk bakışta hiç de hoş görünmeyen bu adamı bize bu kadar sevdiren nedir? Aykırı gözükse de vicdanı toplumun vicdanına çok yakındır başkomiserin. Başına buyruktur. Kendi doğrularına göre yaşayan yalnız bir adamdır. Kendi deyimiyle kötü bir adamdır ama kimsenin adamı değildir. Ki bu yüzden dönem arkadaşlarının herbiri teşkilat bünyesinde müdürlüklere yükselmişken o ise sadece bir başkomiser olarak kalmıştır, hakkında açılan soruşturmalar yüzünden. Ama o bunu hiç de umursamaz. Umursamaz bir tavrı vardır. Ağzı da bozuktur başkomiserimizin ama şiddeti yalnızca toplumsal olarak "hakettiğini" düşündüğümüz insanlara uygulamaktadır. Elinde sürekli bira görürüz, çünkü çok parası yoktur ama alkole ihtiyacı çoktur. Toplumsal pisliklerden ancak alkolle arınmaktadır, bizde buna çoğu zaman saygı gösteririz. Öyle süslü laflar etmeyi bilmez, bilmediği tek şey de o değildir zaten. Mutlu olmayı da bilmez, hatta sevdiği kadına bile mutsuzluk vaadeder. Bildiği şeyler de vardır ama, sevmek gibi. Öyle diliyle sevenlerden değildir, bütün yüreğiyle sever. Ki bundandır bizim de onu sevmemiz, her yıkımdan sonra onurlu bir şekilde ayakta kalışına öykünerek. "-olmaz, biz mutlu olamayız. -olmayalım. biz de mutlu olmayalım. hep mutlu olacağız diye bir kural mı var. biz de mutlu olmayalım." Ümit Sağlam -blog yazısı-
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|