![]() |
#1 |
![]() SERDAR DUMAN'IN 26 AĞUSTOS CUMA GÜNÜ BEYAZIT MEYDANINDA DÜNYA KUDÜS GÜNÜ PROGRAMINDA YAPTIĞI KONUŞMANIN TAM METNİ:
Bugün günlerden Kudüs… Yine ve yeniden Kudüs… Bugün, Amerika dediğimizde aklımıza ilk olarak “Büyük Şeytan” sıfatının gelmesine vesile olan mazlumların imamından emanettir bizlere. Ramazan’ın son Cuma’sını “Kudüs Günü” olarak bizlere miras bırakan İmam Humeyni, yıllar öncesinden şöyle sesleniyordu: “Ey dünya Müslümanları! Ey dünya mustazafları! Kalkın, harekete geçin ve mukadderatınızı kendi ellerinize alın. Ne zamana kadar oturup kaderinizi Washington ve Moskova’nın tayin etmesini bekleyeceksiniz? Kudüs’ünüz, ne zamana kadar Amerika’nın artıklarının, gasıp İsrail’in çizmeleri altında ezilecek? Kudüs, Filistin, Lübnan ve bu beldelerin mazlum Müslümanları daha ne zamana kadar canilerin egemenliği altında inleyecek ve sizler de öylece oturup seyredeceksiniz?” İşte bu çağrıya kulak verdiğimiz için toplandık bu meydanda. Şeyh Ahmed Yasin’imizin Rabbine şikâyet ettiği ümmetin suskunluğunu yırtalım istedik çığlıklarımızla… “Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok; Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?” diyen şeyhe, “Ey Şeyhimiz, biz buradayız; dimdik ve sapasağlam ayaktayız” demek için bir araya geldik… Filistin yanıyor kardeşler; Kudüs hala sevdalılarını bekliyor… Ne oldu da unuttuk Kudüs’ümüzü? Yoksa şehid haberlerini duya duya artık alıştık mı dersiniz? Canları Allah için feda etmenin gündelik hayattan bir iş olduğu Filistin’de, kardeşlerimiz bizleri soruyorlar. Niye diyorlar; niye Türkiyeli kardeşlerimizin sesleri bu kadar cılızlaştı? Sahi; henüz bir hafta önce Gazze’ye gerçekleştirilen hava saldırısında onlarca kardeşimizin şehid olduğundan ne kadar haberdarız? Veya haberdarız da; ne kadar dertleniyoruz? İşte yeniden hatırlama, yeniden hatırlatma ve muhasebe yapmak için buradayız kardeşler… Ümmetin yüz akı Filistinli Müslümanlar, varlıklarıyla bizlere dersler veriyorlar. Onlar; oruçlarını şehadet ile açan, yeni doğmuş çocuklarını Rabblerine gözyaşları içerisinde sunan, sabah tarlalarda başladıkları günlerini akşam İsrail cezaevlerinde tamamlama ihtimalinden korkmayan, ölümü yaşam kadar büyük bir nimet olarak gören Filistinliler… Onları anlatırken dahi başlarımız öne eğiliyor; sözlerimiz kifayetsiz kalıyor… Ve Kudüs… Hala, kendisine sahip çıkacak olan Müslümanları bekleyen, Siyonist İsrail’in askerlerini sinesinden söküp atmak için bir isyan alevinin tutuşması özlemiyle yanan, dünya mazlumları için zilletten izzete doğru uzanan “miraç” olma sembolünü taşıyabilecek en güzel mekânlardan olan mukaddes belde Kudüs… Müslümanlar! Kudüs bizi bekler… Müslümanlar! Ayaklanın, ayağa kalkın, kıyam edin, silkelenin, atın şu ölü toprağı üzerinizden; çünkü Filistin, bizi bekler; mazlumlar, kardeşlerinin yollarını gözler… Son yıllarda, Türkiyeli Müslümanlar olarak rehavet dolu süreçlerden geçiyoruz. Dünyanın nimetleri ile tanışmak bünyemize iyi gelmedi. Dünya müstekbirlerine kafa tutacağımız yerde, dünyevileşmenin tuzağına düştük… Peşinde koştuğumuz davaları unutup, hassasiyet kaybı yaşamaya başladık… Aslında kısacası liberalleştik… İktidarın nimetlerinden faydalanma peşine düşmemiz, zafer sarhoşluğuna sürükledi bizleri… Artık bu yalpalamalardan sıyrılmanın; bu duruşlardan beri olduğumuzu ifade etmenin vakti geldi de geçiyor… İşte, bu sebeple, bu yılki “Dünya Kudüs Günü”nü Türkiyeli Müslümanlar için bir “milad” olarak deklare ediyoruz… Artık çok yönlü cephe savaşları tek bir yöne kanalize olmuştur: Direniş cephesinin yanında veya karşısında yer almak… Biz buradan, “direniş cephesi”nin fertleri olduğumuzu gururla ilan ediyoruz… Tabii ki şunu da biliyoruz ki, nefsiyle “cihad-ı ekber”ini tamamlamadan iri puntolu laflar edenler, Rabbimize adanmanın ve kulluk vazifesini yerine getirmenin yolunun ancak ona ibadetler ile yaklaşmaktan geçtiğinden bihaber olanlar; ne kendilerinde direniş cephesinde mücadele etme azmi bulabilirler, ne de dünya müstekbirlerine kafa tutabilecek kadar güçlü bir hassasiyet… Henüz kalplerindeki prangalardan kurtulamayanlar; Kudüs’ü işgalden kurtarmanın hayalini hiç mi hiç kurmasınlar… Bu vesileyle, mübarek Ramazan ayının, bizler için “milad” kabul ettiğimiz bu uyanış noktasında bir vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz… Dünya, yavaş yavaş hak ile batıl arasındaki o büyük hesaplaşmaya doğru ilerliyor. Büyük Şeytan Amerika’nın ve Siyonist İsrail’in sonu artık gelmiştir. Buna tüm kalbimizle inanmalıyız… Zira, iman, insanı dik ve dinamik tutar. Müslümanlar! Allah’a iman ettiğimiz iddiasındaysak eğer, yerimizde oturamıyor olmamız gerekir. Boğazlarına kadar zulme batmış bu fesad sistemlerine karşı varımızla yoğumuzla mücadele etmek üzerimizdeki en büyük vecibelerden biridir. İmanımız, bizleri harekete geçirmiyorsa, durup bir kez daha düşünelim o zaman… Buradan, Müslümanca bir hayat yaşamamız için önümüze engel olarak sunulan tüm liberal, neo-liberal veya ultra-liberal sistem ve politikaları lanetlediğimizi ve şiddetle reddettiğimizi haykırıyoruz. Ey kendini bu dünyanın efendileri olarak görenler; bizler Müslüman’ız… Bizler, Allah’a adanmış kullarız. Bizleri ölümlerle, cezaevleriyle, işkencelerle korkutamadınız da; şimdi de sıra “dünyalıkları”, “iktidarları” önümüze imkân olarak sunmaya mı geldi? Yemezler sizlerin bu aşağılık projelerinizi… Sizin o basmayan beyinlerinizle ortaya attığınız “İslam’ı ılımlılaştırma politikaları” tuzağına gelmeyeceğiz… Bizler, İslam’ı Kur’an’dan ve Rasulullah(s.a.v.)’ın yaşanmış sünnetinden öğreniriz. Ve işte bizim İslam anlayışımıza göre, başta size ve sizin politikalarınıza olmak üzere tüm beşeri sistemlere “La” diyerek başlamak gerekir işe… Ey Amerika! Sana “La” diyoruz… Ey İsrail! Sana “La” diyoruz… Ey bunların yardakçıları! Sizlere “La” diyoruz… Ey bu dini ılımlılaştırmaya çalışan veya buna hizmet edenler! Sizlere de “La “ diyoruz… Eğip-bükmeden, açıktan deklare ediyoruz: Bizlerin direniş yanındayız… Bizler, Hizbullah’ın, Hamas’ın, İslami Cihad’ın ve diğer direniş cephelerinin yanındayız… Onların hedefleri, bizim hedeflerimiz; onların mücadeleleri, bizim mücadelemizdir. Hizbullah’tan, Hamas’tan şehid olan kardeşlerimiz, bizlerin öz kardeşidir. Onların duyguları, heyecanları; bizim duygu ve heyecanımız demektir… Ey büyük şeytan Amerika! Seni bu meydandan, açıktan hedef alıyoruz… Seni tarihin çöplüğüne gömeceğiz… Hem de öyle bir gömeceğiz ki, bu dünyanın tüm müstekbirleri, Müslümanların adaletinden duydukları korku ile nereye kaçacaklarını şaşıracaklar… Sen koca bir zavallısın… Son çırpınışların olarak, Müslümanların zafiyetleri ile uğraşmayı kendine dert edindin, öyle mi? Ortadoğu’daki ayaklanmaları kendi lehine çevirmek için bin bir entrikaya başvuruyorsun, öyle mi? Tüm Müslümanları, kendin kadar saf sandın, he? Yoo! Biz senin tüm oyunlarının farkındayız… Biz Libya’da, Suriye’de ve diğer bölgelerde de neler olduğunun farkındayız… Bir yolunu bulup “direniş cephesi”ni bloke etmek istediğinin farkında değil miyiz zannediyorsun? Sen merak etme büyük şeytan; biz “önceliklerimiz”i iyi biliriz. Bu meydandan sana kötü bir haberimiz var Amerika! Sen Suriye’deki olayları manipüle ederek, direniş cephesini yalnızlaştırmayı ve böylece başta İran olmak üzere, Hamas, Hizbullah ve İslami Cihad gibi ümmetin gurur tablolarını saf dışı bırakmayı planlıyorsun ya; işte bu hayallerin bu saatten sonra senin kâbusun olacak… Çünkü Allah’ın planı her şeyden üstündür. Biz, Allah’a iman etmişiz; onun yardımına iman etmişiz. Gör bak büyük şeytan; artık bizler de, senin o yok etmeye çalıştığın “direniş cephesi”nde çok daha aktif olarak yer alacağız. Ama malımızla, canımızla; ama kalemimizle, konuşmalarımızla… Öyle ya da böyle, bir şekilde artık daha çok yüzleşeceğiz seninle büyük şeytan! Müslüman kardeşlerim! Hak ile batıl arasındaki çizginin gittikçe belirginleştiğini artık daha net görmeye çalışalım… Ve bu mücadele uğruna çaba ve gayretlerimize yoğunluk verelim… Bizi dünyevileştirmeye çalışıyorlar… Bizi malın, mülkün, makamın kölesi haline getirmeye çalışıyorlar… Bu oyuna gelmeyelim… Bu oyuna gelmemenin yolu ise, üzerimizdeki şu ölü toprağı silkeleyerek içimizde var olan inkilabi ruhu daha bir diri hale getirmekten geçer… “Direniş cephesi”nin başına açacağı belaların farkında olan Amerika-İsrail-İngiltere üçlüsü, bugünlerde Müslümanları birbirine kırdırma yoluna başvuruyor. Başta Suriye’deki olaylar olmak üzere, Ortadoğu’daki gelişmeler üzerinden; sanki ‘mezhep’ refleksleriyle hareket edildiği yanılsaması gün yüzüne çıkarılarak, “direniş cephesi”ne leke sürülmeye çalışılıyor. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, bu ümmetin zayıflaması ne kadar “mezhep-meşrep merkezli çatışmalar”a bağlı ise; ümmetin zaferi de bir o kadar” vahdet” eksenli adımlara bağlıdır… Tarihsel arka planına baktığımızda, son yüzyılda İslam ümmeti arasında ne zaman ki mezhep kaygıları ön plana çıkmıştır; işte orada lanet Amerika ve gasıp İsrail vardır… Bu sebeple, bu konuda uyanık olmak; “direniş cephesi”nde üstleneceğimiz ilk rol olmalıdır. Bizler için, İran da Hizbullah da ümmetin medar-ı iftiharıdır. Tıpkı Hamas, İslami Cihad ve diğer direniş cephelerinin olduğu gibi. Son zamanlarda, dünyadaki gelişmelerden bihaber olan zevat, Amerika ve İsrail’in ekmeğine yağ sürecek şekilde at gözlükleri ile olayları bakmayı kendilerine görev edindi… Bu bilinç kaybını buradan kınıyor ve Müslüman bilincin daha hassas olması gerektiğini yeniden dillendiriyoruz… Sonuç olarak; eğer ki Kudüs’ün özgürlüğünden bahsedeceksek, öncelikle İsrail’in yok olmasından bahsetmemiz gerekiyor. İsrail gasıp devleti yok olmadan bizlere bahşedilecek olan hiçbir rüşvete prim vermemeliyiz… Kudüs’ümüz kurtulacaksa, tercihini “direniş cephesi”nden yana koyanların mücadele ve fedakârlıkları neticesinde bu zafer gerçekleşecektir. Bu yılki Dünya Kudüs Günü’nü küresel hegemonyaya ve emperyalizme karşı yapılacak mücadelede kazanılmış yeni bir mevzi olarak gördüğümüz “direniş cephesi” açısından bir milad olarak gördüğümüzü yineliyoruz… Mazlum ve mustazafların yanında yer almayı tercih eden tüm Türkiyeli Müslümanları, bu cephede yer almaya davet ediyoruz… Sözlerimizi Kudüs ve Mescid-i Aksa dendiğinde akla ilk gelen önder şahsiyetlerden Doktor Fethi Şikaki’nin duaları ile hitama erdirmek istiyoruz: “Ya Rab! Bize cihad etmek nasib et ki; Senin sancağın en yükseklerde dalgalansın, Filistin’imiz bağımsızlığına kavuşsun, İslam coğrafyamız İslam hilafetinin gölgesine mazhar olsun!.. Ey kitabı indiren, bulutları yürüten ve nice orduları bozguna uğratan Allah'ım! İman edenlere karşı en çok buğza sahip olan insanlara karşı bize yardım et, onların kalplerini ve ayaklarını büyük bir sarsıntıyla yerinden kaydır. Ya Rab! Senin yolunda bize şehadeti nasib et; Nebilerle, Sıddıklarla, Şehitlerle ve Salihlerle beraber haşret. Onlar en güzel arkadaştırlar.”
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|