09-08-2011, 16:58 | #11 |
Fransız ihtilali öncesi Osmanlı kaynaklarını bir araştırın. Özellikle kuruluş ve yükseliş dönemlerine bir bakın. Türklüğe nasıl sahip çıkıldığını bir görün. "Elhamdülillah Türküm" diyen insanların psikolojisine bir bakın. Ya da yeri göğü; "Türk milleti, Türk Milleti, aşk ile sev milliyeti" diye inleten ecdadımızın ne demeye çalıştığına bir kulak verin.
Peki biz ne yapıyoruz? Asıl şerefsizlerin, yani başta Fransa ve diğer hristiyanların, Osmanlı'yı bölmek için, Osmanlı'yı yıkmak için lekelemeye çalıştığı Türklüğü kabul ediyoruz. Hala onların kahpe tuzağına düşüyoruz. Eğer ecdadımızın inandığı Türklük, kafirin söylediği gibi bir kavram olsaydı, Osmanlı çatısı altında asırlarca yaşayan herkes, bugün bile kökenini bilebilir miydi? Kökenimizi biliyoruz. Çünkü ecdadımızdan gelen Türklük hiçbir zaman ırkçılık-soykırım olmadı. Ama Fransa'ya bir bakın. Atasına tecavüz edilmiş, köleleştirilmiş Afrikalılar bile gururla "Ben Fransızım" diyor. Fatih Sultan Mehmed Han zamanında kabul edilen Türklük nasıldı? 1800 öncesi Türklük nasıldı? Söyleyeyim, tıpkı bir aile gibiydi. Biliriz ki aile, farklı kandan, farklı candan olan iki kişinin evlenmesiyle başlar. Bu ailede ne ana, ne de baba atasını dedesini unutmaz. İşte Türk Milleti'de böyle büyük, şerefli bir ailedir. Aileye sahip çıkmak, onu yüceltmek, bu ailenin ferdi olarak bizlerin görevidir. Osmanlı bize bunu nasihat etmiştir. Şimdi hiç kimse kalkıp kafirin kirletmeye, bozmaya çalıştığı Türklükle beni eleştirmesin. Ya da bu aileye girmiş fertleri, ırkı işaret ederek şerefsizlikle itham etmesin. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|