09-28-2011, 09:30 | #1 |
PKK, terör fahişesi... Bastır parayı, çık üstüne!
Herhalde sizlerin de dikkatini çekiyordur... Türkiye ne zaman “atağa” kalksa, ne zaman “dünya çapında girişimler”de bulunsa; PKK hemen devreye giriyor ve gündemi “sabote” edici “kanlı eylemler” düzenliyor. Olayları biliyorsunuz... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, 6 bakanla birlikte çıktığı, Mısır, Tunus ve Libya’yı içine alan “Ortadoğu Seferi” dünya çapında bir olaydı... O kadar önemliydi ki; Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve İngiltere Başbakanı Cameron; Erdoğan’dan “rol çaldı” ve ondan bir gün önce apar-topar Libya’ya gitti... İngiltere ve Fransa, Erdoğan’ın bu gezisini “kıskanır” ve “rahatsız” olur da, “piyon”lar olmaz mı?... Ziyaretler başarıyla devam eder ve Erdoğan Libya halkı tarafından coşkuyla karşılanırken, PKK’nın ne yaptığını biliyorsunuz. Hemen “MİT-PKK görüşmesi”ni internete sızdırdılar ve akılları sıra “Erdoğan’ın elini zayıflatmaya” çalıştılar... Erdoğan da kestirip attı; “Hükümet olarak ben görüşmem ama devlet adına MİT görüşebilir!” Görüşmeyi sızdırmakla, medyadan beklediği desteği bulamayan PKK, bu defa da “saldırı”lara başladı... Öyle bir “vahşet” sergiledi ki; bir “hayvan” bile böylesine vahşi olamaz!.. ZAMANLAMAYA DİKKAT! Ne yaptıklarını biliyorsunuz. Ankara’nın göbeğinde patlattıkları bomba ile yine masum insanların canına kıydı. Daha fecisi de var. Kanlı terör örgütü Siirt’te içinde 6 genç kızın bulunduğu araca uzun namlulu silahlarla ve el bombalarıyla saldırdı. 4 genç kızımız hayatını kaybetti. Lütfen dikkat; PKK’nın “vahşi saldırılar” gerçekleştirdiği günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan, New York’taydı... Hem de “BM çatısı” altında BM’yi yerden yere vuruyor, “Terör Devleti İsrail”in Mavi Marmara’da 9 masum insanı katletmesine ses çıkarmayan Batı ülkelerini eleştiriyor, “Somali’deki açlık sorunu”na kayıtsız kalan BM’yi vurdumduymazlıkla suçluyor, hasılı kelâm “insanlığın vicdanı”na sesleniyordu... İşte tam bu sıralarda “taşeron” örgüt PKK, “efendi”lerinden gelen “Saldır Co” talimatı üzerine, “arkadan kurmalı robot” gibi “in”inden çıkıyor ve bu defa da Belenoluk Jandarma Karakolu’na saldırıp, 6 askerimizi şehit ediyordu. İnsan, sormadan edemiyor; PKK, “hayvandan da beter” saldırdığına göre, acaba “Kürt sorunu”nda olumsuz bir gelişme mi yaşandı?.. Acaba, “Kürt halkına verilen haklar”da bir geri adım mı sözkonusu?.. Hayır!.. Değişen bir şey yok!.. O halde, bu saldırılar niye?.. Bunun “3 sebebi” olabilir... ¥ “BİR: Son operasyonlar, PKK’ya “ağır zayiat” verdirmiş olabilir... Onlar da, “intikam hırsı”yla, “deli dana”lar gibi, bilinçsizce saldırıyor olabilir!.. ¥ İKİ: Yine son operasyonlar dolayısıyla, PKK’nın dağ kadrosu ile şehir yapılanması KCK arasındaki bağlantı kopmuş olabilir!.. Yani, KCK’dan PKK’ya “para transferi” kesilmiş olabilir!.. ¥ ÜÇ: PKK, “efendi”lerinden “ihale” almış olabilir... Malum, PKK, “7 Kocalı Hürmüz” gibi; “kocası ve akıl hocası” çok olan bir örgüt!.. Üzerine binen binene!.. İsrail iniyor, Suriye biniyor!.. Almanya iniyor, Fransa biniyor!.. Öyle bir örgüt ki; Tam bir “terör fahişesi!” BUNU HAYVAN BİLE YAPMAZ Dünkü “kanlı eylem”i biliyorsunuz. Batman’da PKK’lı teröristlerin, sivil vatandaşlar üzerine açtığı ateş sonucu 8 aylık hamile Mizgin Doru ile kızı Sultan Doru hayatlarını kaybettiler. Bu arada; Mizgin Doru’nun eşi Talat Doru ve ilköğretim 1. sınıfta öğrenim gören kızı Şeyma Doru da, saldırıda ağır yara aldılar. HACCA GİDECEK OLAN ANNE VE BABASINI ZİYARETE GİTMİŞLERDİ Talat Doru’nun anne ve babası pazar günü Batman’dan hacca gidecek olan ilk kafile içerisinde yer alıyordu... Bu sebeple; Talat Doru, eşi ve çocuklarıyla Örmegöze köyündeki anne ve babasını ziyarete gitmişti. Peki, bu “kanlı saldırı”nın “zamanlama”sına hiç dikkat ettiniz mi? Bu kanlı saldırı; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “600 bininci yerli traktör”ü banttan indirdiği ve “Şimdi sıra yerli otomobilde” dediği bir günün gecesinde gerçekleşti!.. Bu vahşi saldırı; Türkiye’nin yaptığı “yüzde yüz yerli savaş gemisi”nin Deniz Kuvvetleri’ne teslim edildiği ve Türkiye’nin; “kendi savaş gemisini yapan 10 ülkeden biri” olduğunun açıklandığı gün yapıldı!.. Demek istiyorum ki; “İmandan nasipsiz, marksist ve ateist” örgüt PKK; Türkiye, ne zaman uluslararası arenada “lokomotif” olsa, ne zaman “dünya çapında işler” yapsa, hemen devreye sokuluyor ve “PKK kuklası”nın ipini elinde tutan “kuklacı”lar, ona “kanlı eylemler” yaptırıyor!.. Malûm; “Kukla”ların ve “robot”ların ruhu yoktur... Onlar, iplerini elinde tutan “kuklacı”ların istediği şekilde hareket ederler!.. “Git” derler, giderler!.. “Vur” derler, vururlar!.. “Yat” derler, yatarlar!.. Her daim “emre amade”dirler!.. “Kukla”dırlar!.. “Robot”turlar!.. “Taşeron”durlar!.. “Piyon”durlar!.. Ama, “insan” değillerdir. Çünkü “insan” olanda bir “onur” vardır, “şeref” vardır, “vicdan” vardır!.. “Akıl” vardır, “mantık” vardır!.. Ama PKK’da, bunların hiçbiri yok!.. Kendilerine kim “para” verir, kendilerini kim “kiralar” ise, onun “şehevi arzu”larını tatmin ediyorlar!.. Anlayacağınız; “Kiralık fahişe”den hiçbir farkları yok!.. Bastır parayı, istediğini yaptır!.. PKK, böyle bir şey!.. NASIL BİR MÜCADELE? Peki, böyle bir “piyon”la mücadele için ne yapılmalı?.. PKK’ya karşı nasıl bir “strateji” izlenmeli ki, bu “kanlı eylem”lerin önü alınsın?.. Her şeyden önce; “Kısa, orta ve uzun vadeli plânlar” yapılmalı... Başbakan Tayyip Erdoğan; “Terör örgütü silah bırakmadıkça operasyonlar devam edecek” dediğine göre, anlaşılıyor ki; “sınır ötesi” ve “sınır içi” harekât devam edecek... Bu operasyonlar yapılırken, PKK’dan yaka silken İran, Irak ve Kuzey Irak yönetimleri ile “ortak hareket” edilip, PKK’nın üzerine “dört koldan” gidilmeli!.. Mart ve Nisan ayında; 5 bin 100 kişilik “Hudut Birliği” göreve başlayacağına göre; o zamana kadar, bu “imansız örgüt”e nefes aldırılmamalı!.. Bir de, “insansız hava araçları” konusu var... Bunlar da bir an önce kiralanmalı veya satın alınmalı... Bu araçların, İsrail’in “Heron”larından farklı olarak; “istihbarat”ın yanısıra “bomba atabildiği” de düşünülürse, bir an önce devreye sokulup, PKK’lılar “in”lerinde imha edilmeli!.. Uzun vadede ise; PKK adlı “marksist ve ateist” bir örgütle “Müslüman Kürt halkı” ayırt edilmeli... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ifadesiyle; PKK’ya karşı “kudret eli” kullanılırken, “Müslüman Kürt halkı”na “şefkat eli” uzatılmaya devam edilmeli!.. En önemlisi de; Kürt halkı; “Bodrum’da kaçamak” yapan “PKK’lı imam”(!)ların elinden kurtarılmalı ve Kürtlerin “İslâm”la olan bağını güçlendirmek için, bölgede “dini çalışmalar” yapılmalı!.. AHTAPOTUN KOLLARINDA! Unutulmamalı ki; PKK, “7 Kocalı Hürmüz” gibi, herkes tarafından “kullanılırken”, aynı zamanda örgütü içten ve dıştan kuşatan “ahtapot”un da kolları arasındadır!.. Dolayısıyla; mücadele sadece PKK’ya karşı değil, onu kuşatan “ahtapot”a karşı da verilmektedir... Ahtapotun kolları bir şekilde kesilmeli ve PKK yalnız bırakılmalıdır!.. “Koca”larından ve “Bodrumlu hoca”larından arındırılmış bir PKK ile başetmek kolaydır!.. Türkiye, öyle veya böyle; “PKK terörü”nü halletmelidir... Çünkü, bu ülke, ayağında bu “pranga” varken büyük adımlar atamaz!.. Uzun lâfın kısası; PKK’nın önce “yol”ları, sonra da “kol”ları kesilmelidir!.. Bunu da; Ancak bu “hükümet” yapar!.. ========== Beyaz TV’de kavga! Önceki gece, Beyaz TV’de, “televizyon tarihine geçecek bir kavga” izledim... Bir tarafta Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık, diğer tarafta Ahmet Çakar vardı... Faik Işık; “Artık Aziz Yıldırım’ın avukatı değilim” deyince, Ahmet Çakar başladı “tahrik” etmeye; “Sen bırakmadın, seni avukatlıktan azlettiler” dedi... Hatta, saat de verdi: “19.30 itibariyle kovdular seni!” Biraz sonra, Aziz Yıldırım’ın yakınlarına telefon açıldığında öğrenildi ki; “Faik Işık kovulmadı, isterse göreve devam edebilir!” Bunun üzerine, Faik Işık, gayet haklı olarak Ahmet Çakar’a yüklendi: “Yalancılığın ortaya çıktı... Yalancısın sen!” Ahmet Çakar, “kaşımaya” devam etti: “Aziz Yıldırım’ın avukatlığını bıraktığına göre; bir Truva Atı olduğun ortaya çıktı!” Ahmet Çakar, “Truva Atı” deyince, Faik Işık da ağzının payını verdi: “Ben Truva Atı isem, sen de Truva İti’sin!..” Ahmet Çakar, “hakaret”lerini sürdürünce, Faik Işık’ın karşı hakaretleri geldi... Açıkçası, ağzına geleni söyledi. Sonunda, Faik Işık, bağıra-çağıra stüdyoyu terketti... Biraz sonra da, programa son verildi. Peki, kim haklı?.. Doğrudur; Faik Işık, genç olması dolayısıyla sinirlerine hakim olamadı... Ama, Ahmet Çakar da, hiç “olgun” değildi... “Tahrik” ve “hakaret”leriyle, Faik Işık’ı çileden çıkardı... Ama, meydanın boş olmadığını da öğrendi!.. Hasan Karakaya - Akit 28-09-2011
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|