11-30-2011, 21:22 | #1 |
Mustafa Karaalioğlu "Bu hesapla CHP’ye çok genel başkan lazım!"
Bundan sonra her kritik tartışma tarih ve toplum önünde bir demokrasi ve ahlak sınavıdır. “Bundan sonra” çünkü, “eski Türkiye”de herkesin doğru olanı yapmaktan kaçınmak için bir mazereti vardı. Dönemin şartları, hikmet-i hükümet, devletin anlaşılmaz ama yüksek çıkarları, çevremizdeki sorunlar, dünyayla ilişkilerdeki kompleks vs... Artık kalmadı. Türkiye, askeri, bürokratik ve yargısal vesayeti yendi; tabuları birer birer devirdi. Dünyaya söyleyecek sözleri var ve giderek yükselen bir tempoda geçmişiyle yüzleşiyor. Sadece kağıt üzerinde değil mahkeme salonlarında da... Dolayısıyla, üzerinize düşen bir sorumluluğu yerine getirmek için gözler size döndüğünde mazeret ileri sürmeniz zorlaşıyor. Yapılmış olan o kadar çok şey var ki bundan kaçınmanız izah kabul etmiyor. Tıpkı Dersim bahsi gibi... 70 yıl önce yaşanan ve işin aslının ne olduğunu çok iyi bildiğiniz halde sustuğunuz bir katliam karşısında artık kayıtsız kalamazsınız. Belki düne kadar birtakım dengeler, bahaneler sizi tutuyordu ama bugün öyle değil... Ülkenin başbakanı tarih önünde özür diledikten sonra korkacak, endişe edecek, sakınacak bir şey kalmamıştır. Cesur siyaset ülkenin sermayesidir Gerçeği söylemek, toplumu gerçekle yüzleştirmek siyasetçinin öncelikli görevidir. Hele, Türkiye gibi yakın ve uzak tarihinde konuşulmayı, anlatılmayı, yüzleşmeyi bekleyen birçok vak’a olan bir ülkenin siyasetçisinin... Siyasetçinin cesareti ülkenin sermayesidir, aksi ise zafiyeti. Bunu fark etmeyen ve halkla bu mantık çerçevesinde ilişki kuramayan siyasetin geleceği parlak değildir. Bu cümleden olarak, CHP’nin Dersim vak’asındaki halinin içler acısı olduğunu tekrara hacet yoktur. Bu hal, partiyi de içten içe kemiren ve muhalefetteyken zayıflatan bir virüse dönüşmüştür. Doğru olanı yapmadığınızda, yapmaktan kaçındığınızda ve doğru zamanı da kaçırdığınızda böyle çaresiz hallere düşersiniz. Ancak, Atatürk ile tarih arasında sıkışan CHP üzerine düşen sorumluluktan kaçınmak bir yana ciddiyetini de kaybetmektedir. Bizzat Genel Başkan’ın birbiriyle çelişen demeçleri birer hayret vesikası olarak kayda geçmiştir. Şu sözler ise partinin hukukçu kurmayı ve grup başkanvekili Emine Ülker Tarhan’a aittir: “CHP geçmişiyle pekala yüzleşmiştir. Partinin başında Tuncelili bir genel başkan olması Dersim’le yüzleşme değil de nedir?” Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa bu yüzden getirildiğini bilmiyorduk, kaset olayı zannediyorduk. CHP imzalı tek sorun Dersim değil Böyle lakayt bir izah olamaz, olmamalı... Bu sözler, yüzleşememe durumunun kendisinden daha vahim ve düşündürücüdür. Genel Başkanlığın Tuncelili olmak nedeniyle hak edildiği tespiti hem Kılıçdaroğlu’na hem de bütün olarak topluma karşı bir etnik ayırım da barındırır. Tersinden okursanız “Daha ne istiyorsunuz...” demeye gelir. CHP’nin temel sorunlar konusuna yaklaşımına dair verdiği bir ipucu olarak ise endişe vericidir. Sorunlarla böyle mi yüzleşeceksiniz? Dersim sorunu için ailesinden 40 kişiyi o katliamda kaybeden Tuncelili genel başkan seçtiniz. Tamam. Ama Türkiye’nin, altında CHP imzası olan tek sorunu Dersim değil ki... Kürt sorunu için Kürt genel başkan... Diyelim o şart da tamam. Sonrası ne olacak peki! İstiklal Mahkemeleri’yle yüzleşmek için o davaların mağduru aileden bir genel başkan... İskilipli Atıf Hoca’nın torunlarından bir genel başkan... Varlık Vergisi’yle yüzleşmek için Aşkale yolcularının çocuklarından genel başkan... Kapatılan camiler, yıkılan Kur’an kursları için dedesi hoca bir genel başkan... 27 Mayıs’la yüzleşme için Menderes ailesinden bir genel başkan... Bir gün başörtüsü ile yüzleşmeniz gerektiğinde başörtülü genel başkan... Faili meçhuller için faili meçhul davacısı bir genel başkan... Böyle mi yapacaksınız? Biraz ciddiyet lütfen... Geçmişle yüzleşemiyorsanız bugünle dalga geçmeyin lütfen.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|