![]() |
#1 |
![]() Mazhar Arslanoğlu
![]() Sürgün ile Medenileşen Dersimliler! Bu köşede “Devşirme hayatlar ve Kılıçdaroğlu (26.05.2010)” başlıklı yazıma şu cümlelerle başlamıştım. “Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığı’na oturmasıyla solda yeni hareketlenmeler bir umudun habercisi gibi görünüyor. Temennim ise Kılıçdaroğlu’nun bu fırsatı, Türkiye’nin lehine kullanabilmesidir. Ancak medyanın desteğinde oluşan bu rüzgârla vatandaş olarak, doğrusu bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum. İstemekten öte Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, Türkiye’nin tarihiyle, toplumsal kesimiyle, milletin değerleriyle, global dünyanın dinamikleriyle barıştırmasını istiyorum.” Yazının sonunda ise şu kaydı düşmüştüm. “Sayın Kılıçdaroğlu, bir rüzgarla bir fırsat yakalamış görünüyor. Temennim bu fırsatı, hem kendi adına hem de Türkiye adına değerlendirme inisiyatifini gösterir. En azından sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yarım asırdır devşirilen ve yoksulluğa mahkum edilen hayatlara hayır diyebilen bir sol anlayışla; demokratik kuralların oturduğu, evrensel insani değerler ve evrensel hukuk normlarının hakim olduğu bir Türkiye için, anlamı ve faydası olacak politikalar üretir. Çünkü, devşirme ve mankurtlaşmış bir hayatın siyaset dünyasında yeri olmadığı gibi, gerçek hayatta da hiçbir değeri yok.” Geldiğimiz noktada, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geldiği günden itibaren yeni CHP diye nitelendirdiği maalesef partinin ve kendisinin; hem geçmiş hem de gelecek adına ümit verici ve inandırıcı politikalarını göremedik. Yıldıray Oğur, ‘Dersimli niye CHP’li oldu (24.11.2011-Taraf)’ başlıklı yazısında; “Cumhuriyet Dersim’i Tunceli’ye çevirerek medenileştireceğini düşündü. Aslında Cumhuriyet Dersim’de ırkçı değil modernist bir katliam yapmıştır.” ifadeleriyle rejim için devşirmenin adını koymuş. İlginç olan şu ki; Yıldıray Oğur’u doğrulayan sözler İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan’dan geldi. Milliyet Gazetesi yazarı Serpil Çevikcan, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan’ın sözleri olarak köşesinden aktardığı (26.11.2011-Milliyet); “…Sonuçta bugün Tunceli bölgesi en görgülü, en eğitimli, demokrasiye inanan insanlardan oluşuyor. Mesela sürgünlerden söz ediliyor. O sürgünlerde çok iyi yetişmiş genç kızlar da var. Belki o bölgede, ortaçağ şartlarında kalsalardı o aileleri kuramayacaklardı.” cümleleri Kılıçdaroğlu’nun yetişmiş biri (medenileşmiş) olarak bugün CHP’nin başına geldiğine mi işaret ediyor, sorusunu ortaya çıkarıyor. Veya ‘dün dündür, bugün gündür’ ya da; ‘Iraz’ın Hatice’nin ırzını, namusunu boş ver, neticeye bak’ demenin (CHP’ce) Türkçesi bu olsa gerek. Ama unutmayalım. Ölmekle, öldürmekle insanın medenileşmediğini yüzyıllardır bu dünya görüyor ve yaşıyor. Batı’nın dominant kültür anlayışıyla beyinlerimizin devşirilmesiyle ortaya çıkan; kanla, baskıyla, işkenceyle, cinayetle insanı adam etmek, başka bir insana ne düşer ne de yakışır. Tam da burada Başbakan Erdoğan’ın CHP’nin kendi içindeki koltuk kavgasından ortaya çıkan Dersim olayları üzerinden ana muhalefete haklı yüklenmesi ve devlet adına bölge insanından özür dilemesi şüphesiz ayakta alkışlanacak bir davranış. Ama ne yazık ki! Medeniyet adına bize ve dünyaya, birilerinin kafasına vurarak adam etmek fikri öğretildi her daim. Şüphesiz bu zihniyet hiçbir zaman bizim hocamız olmadı, olmayacakta! Başbakan Erdoğan’ın özür tavrı da bunu doğruluyor zaten. Darısı 'Dersim'lilerin başına! Samanyolu Haber 26.11.2011
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|