09-17-2012, 13:14 | #1 |
Davutoğlu: Ulusçulukla hesaplaşma zamanı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bugüne kadar fazla girmediği iç politikanın en kritik dosyası olan Kürt meselesine dair görüşlerini açıkladı.
Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan Davutoğlu, Ulusçulukla hesaplaşma vaktinin geldiğine dikkat çekerek Kürt meselesinde de iki temel bulunduğunu ifade etti. İşte Davutoğlu'nun ilgili sorulara verdiği yanıtlar; HESAPLAŞMA VAKTİ Sizin kafanızdaki 'Yeni Türkiye' Kürt meselesini nasıl çözmüş bir Türkiye olacak? Öncelikle temel tespit yapmak lazım. 19. yy ideolojisi olan ulusçuluk Avrupa'da feodalite ile bölünmüş yapıları bir araya getirip ulus devletleri doğurdu. Bizde ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici ve suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi. Ulusçuluk Avrupa'da bütünleşmeyi bizde bölünmeyi getirdi demek istiyorsunuz. Evet. Bununla hesaplaşma zamanı gelmiştir. Herkesin toplumsal kültürel kimliği, dili başlı başına insanlık birikimi açısından değerlidir. Ama bu bölünme değil birleşme vasıtası olarak değerlendirmeli ortak aidiyet bilincini güçlendirecek şekilde yorumlanmalıdır. İki yüzyıl önce şehirlerimizde mahallelerimizde iç içe yaşayan Türkler, Ermeniler, Araplar, Rumlar, Arnavutlar ve daha bir çok farklı etnik ve dini kimlik bugün bu organik yapıdan koparılmış durumda. Yeni kopuşlara izin vermememiz gerek. KÜRT SORUNUNUN İKİ TEMELİ Peki yeni kopuşlara izin vermeden bu meseleyi çözmenin formülü nedir? Kürt sorunu iki temelde ele alınabilir. Tarihin derinliğine kadar giden kadim birliktelik ve modern bir devletin eşit vatandaşları olma bilinci ve hakkı. Bugün ortak aidiyetimizin temeli bu iki esastır. Yani tarihdaşlık ve vatandaşlık. Birincisini PKK sarsmaya çalıştı. İkincisi ise 12 Eylül yönetimi ve sonrasında yapılan hatalar sebebiyle sarsıldı. Birincisinden kastım, kadim beraberlik PKK'nın ayrıştırıcılığıyla sarsılıyor. 12 Eylül dönemi başta olmak üzere geçmişte yapılan yanlış uygulamalar, eşit vatandaşlık temelinde olması gerekenlerin yapılmaması da bir travma yaşattı. Şimdi bizim siyaset anlayışımız bir yandan bu kadim birlikteliği tahkim etmeyi, diğer yandan devletin eşit vatandaşları bilincini de özgüvenini de tüm vatandaşlarımıza vermeyi amaçlıyor. Bu iki unsur temel alınarak her türlü fikir tartışılabilir. Ben bu anlamda salt bir Kürt sorunu olmaktan çok yeni bir zihniyet oluşturma sorunu olduğu kanaatindeyim. Kürtlerin de Türklerin de Balkan, Kafkas ve Ortadoğu milletlerinin de bu yenilenmeye ihtiyacı var. Türkiye bu yenilenmenin merkezi olabilir. Onun için de dışlayıcı mahkum edici bir dil yerine içselleştirici ve harmanlayıcı bir söylemi benimsememiz gerek. "VAKTİM OLSA KÜRTÇE ÖĞRENİRİM" Ben tüm dillere olduğu gibi Kürtçe'ye de çok ilgi duyuyorum Vaktim olsa ilk yapacağım işlerden biri bu bölgedeki tüm dillere olan kulak aşinalığımızın üzerine Kürtçe öğrenmek olurdu. Bu dillerin Arapça'nın, Farsça'nın Türkçe ile iç içe geçmişliği bile aslında toplumlar olarak ne kadar iç içe olduğumuzu ortaya koyuyor. Türkiye'nin zaafı gibi görünen şey aslında onun üstünlüğü. Türkiye hala bütün bu parçalanmış kimlikleri birleştirebilecek yegane merkezdir. Ensonhaber
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|