![]() |
#1 |
![]() Osman ARIOĞLU Uzun çifte bayram tatili sona erdi. Bayram süresince Türkiye'de yine suni gündem yaratmak isteyenler başarılı oldu. İnsanlar bayram kutlamak yerine olan biteni anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştı. Oysa bu yıl Cumhuriyet Bayramı Cumhurbaşkanı tarafından ilk defa TBMM yerine Köşk'te tebriklerin kabulü ile başlatıldı. Akşam, yine Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde düzenlenen resepsiyona uzunca bir aradan sonra askeri erkan da eşleriyle birlikte katıldı. Asker ile BDP'li milletvekilleri ilk defa aynı ortamda bulundular. Resepsiyona, MHP tam kadro ile katılırken ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu Köşk'e gitmek yerine Kadıköy'de düzenlenen Cumhuriyet yürüyüşüne katılmayı tercih etti. Halkın büyük çoğunluğu olan bitene anlam veremedi Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında milletin anlamlandıramadığı kısım da, sanki devlet erkanının bayram kutlamalarını engellemeye, ana muhalefetinse bu kutlamalara sahip çıkmaya çalıştığı gibi bir algı yaratılmaya çalışılmasıydı. Hatta öyle ki, televizyonlarda Ankara'da Hipodromda ve İstanbul'da Vatan Caddesi'ndeki kutlamaları gören vatandaşlar "işte kutlamalar her zamanki gibi yapılıyor ya, o zaman neyin kavgası veriliyor" diye sormaktan kendini alamadı. Aslında Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının bu derece ayrışmaya ve kargaşaya neden olmasının altında iki temel neden var. Biri Ana Muhalefet Partisi CHP tarafından adeta alternatif yürüyüşlerle bu bayramın bir gövde gösterisine, bir şova çevrilme gayreti. İkincisi de, bazı valilerin haklı provokasyon endişelerini ve istihbaratlarını dikkate alarak bu yürüyüşleri engellemeye çalışmalarıydı. Bu nedenle yer yer polisle yürüyüşlere katılanlar arasında gerginlikler yaşandı. Yani adeta bize özgü "köprüyü yaparım, yaptırmam" tartışmalarının bir benzeri Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla tekrarlandı. Kim haklı? İki temel problem oldu. Birincisi CHP'nin bayram kutlamasını daha çok kitleyi kendi tarafına çekme fırsatı görerek gerilimi tırmandırma yönünde bir tercihte bulunması. İkincisi, Bakan Ertuğrul Günay'ın da belirttiği gibi bazı valiliklerin işi biraz gereğinden fazla sıkı tutmaya çalışarak makul ölçüde olabilecek eylemleri de sınırlamaya çalışmaları. Bu durum, görevini yapmaya çalışan polis ile yürüyüşe katılan vatandaşların karşı karşıya gelmesine neden oldu. Bu konuda en sağduyulu açıklama MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den geldi. Bahçeli, kutlamaları vesile ederek görevini yapmaya çalışan polise yüklenilmesini doğru bulmadığını belirtti. Oysa; örneğin, İstanbul Kadıköy'de neredeyse geleneksel olarak yapılan yürüyüş, alınan güvenlik önlemleri çerçevesinde sorunsuzca yapıldı. Bize göre, Ana Muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Köşk'teki resepsiyon yerine buraya katılması doğru değildi. Yukarıdan beri belirtmeye çalıştığımız ayrılık değirmenine su taşımak anlamına geliyordu. Zaten oluşturulan bu suni gerilimin nerelere kadar tırmandığını anlatan en önemli gösterge, uluslararası önemli bir spor organizasyonu olarak İstanbul'da düzenlenen WTA Bayanlar Tenis Şampiyonası Finali sonrasında, yapılan törene katılan ve biri konuyla da ilgili olması nedeniyle orada bulunan Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin'in olduğu iki bakanın ve Büyükşehir Belediye Başkanı'nın seyircilerin bir bölümünce yuhalanmasıydı. Hiç yeri ve zamanı olmayan, hatta Eurosport yorumcusunu da şaşırtan, bu yakışıksız tepki orada bulunan ama çoğunluğu bu protestoya katılmayan seyircileri de ne yapacağını bilemez bir durumda bıraktı. Devlet yönetimine talip olanlardan beklenen, ayrılıkları kaşımak veya ayrım yaratarak bundan siyasi rant yaratmaya çalışmak değil ürettikleri çözümler ile öne çıkmalarıdır.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|