02-16-2013, 13:46 | #1 |
Ya “gaz” kaçırmayacaksın... Ya da “caz” yapmayacaksın! / Hasan Karakaya - Yeni Akit
Önce, Akşam gazetesinden Tuğçe Tatari’nin 13 Şubat 2013 tarihli yazısından bir bölüm;
“Gazete görünümünde ama elinize alıp incelediğinizde, içeriğinde gazeteciliğe rastlayamayacağınız bir ‘yayın organı’... Yayın ilkesi gayet net; karalamak, itibarsızlaştırmak ve hedefe koymak. Adı, Yeni Akit. En son marifeti; genç bir kızın Facebook hesabından fotoğraflarını alıp onu iffetsizlikle suçlamak. Kızın günahı babasının siyasetçi olması. Evet, Yeni Akit’in son kurbanı 23 yaşındaki Gizem Batum. CHP Milletvekili Süheyl Batum’un kızı. Dün; ‘Erkeklerle sarmaş dolaş olmasından nasıl bir yaşam hedeflediği ortada. Fotoğraflar müstehcen. Elinden içki şişesi düşmediği görülüyor’ diyerek yayımlamıştı genç kızın fotoğraflarını. Birçok benzer örnekte olduğu gibi o da hedefe konmuş, karalanmıştı.” Şimdi de, dün Anadolu Ajansı’ndan saat 12.27’de geçen bir haber; “CHP TBMM Grubu, Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un kızı hakkında bir gazetede yayımlanan habere tepki gösterdi. CHP TBMM Grubu’ndan yapılan yazılı açıklamada, bir gazetenin 12 Şubat 2013 tarihinde ‘Batum kızının bu haline üzülüyor mu?’ başlıklı bir yazı yayınlandığı anımsatıldı. Bunun ne habercilik ne de siyasal mücadele örneği olduğu kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: ‘Siyaset dünyasına emek veren kişilerin fikir ve tavırları, demokratik yaşamın bir gereği olarak tartışma, değerlendirme ve eleştiriye açıktır. Ancak bu, hiç kimseye, siyaset ve düşünce insanlarının aile ve çocuklarının günlük yaşamlarını, kendi sözde inançlarına ya da ticari kazançlarına malzeme yapma hakkı vermez. Aile ve çocukları takibe almak, siyaset ve düşünce insanlarını çocuklar üzerinden tehdit etmek ahlaksızlıktır. Bizler, CHP Eskişehir Milletvekili Prof.Dr. Süheyl Batum’un dediği gibi, ‘Böyle pespaye yolu izleyen, gören, kabul eden herkese sesleniyoruz. Kişilerle ve söyledikleriyle mücadele edilmelidir. Ama hiçbir zaman aileler, çocuklar, kutsal değerler buna alet edilmemelidir’ sözlerine yürekten katılıyoruz.’ Açıklamada, basın-yayın camiasının üyeleri, sorumlu kurum ve kuruluşlar ile tüm yetkililer ve her ahlaklı kişilere, söz konusu gazeteyi kınama çağrısında bulunuldu.” Tuğçe Tatari’nin yazısını ve CHP Grubu’nun açıklamasını noktasına ve virgülüne dokunmadan aktardım ki; “Saptırmış!.. Çarpıtmış!” demesinler! BALTANIN SAPI! Gördüğünüz gibi; Bizde “çarpıtma” yok!.. Çarpıtmayı yapan kendileri!.. Hem de “fıkra”daki gibi... Malûm; Kadın, evde “hamur” yoğurmaktadır... Olacak ya, bir ara, sesli bir şekilde yellenir... Adam, karısına; “Ayıp olmadı mı hanım” der... Hiç olmazsa bir “özür” beklemektedir!.. Kadın, pişkinliğe vurur ve “kel alâka” bir cevap verir: “Ama sen de geçen yıl baltanın sapını kırmıştın!” Evet, fıkra bu... Peki, bu fıkradan çıkarmamız gereken “ders” ne? Fıkra demek istiyor ki; Ya ortalık yerde osurmayacaksın, ya “özür” dileyeceksin, ya da “osuruktan bir cevap” vermeye kalkmayacaksın!.. Böyle “osuruktan bir cevap” vermekle; ne hatanı telâfi edebilirsin, ne de haklı çıkabilirsin!.. Öyle ya; “Yellenme” ile hem de geçen yıl kırılan “balta sapı”nın ne alâkası var?.. Eğer “yellenmiş” isen “özür” diler, o an kapatırsın meseleyi... “Geçen yıl”a gitmenin ne âlemi var?.. Ne yani, “kel alâka” bir konuyu gündeme getirmekle “haklı” çıkacağını mı sanıyorsun?.. SÜHEYL BATUM’UN KIZI Fıkrayı ve çıkarılacak dersi aktardığımıza göre, gelelim “olay”ımıza... Daha doğrusu “Akit’in haberi”ne... Ne demişiz biz?.. 12 Şubat 2013 tarihli haberimizde demişiz ki; “CHP’li Süheyl Batum, kızının bu haline üzülüyor mu?” “Niye” demişiz?.. Zira; “Batum’un kızı Gizem’in kendi Facebook sayfasında paylaştığı fotoğraflar nasıl bir yaşam hedeflediklerini gözler önüne seriyordu... Fotoğraflarda Gizem Batum, erkek arkadaşlarıyla içkili mekanlarda sarmaş dolaş bir halde görülüyordu.” Lütfen dikkat; CHP Grubu’nun açıklamasında iddia edildiği gibi; ortada “aile ve çocukları takibe almak” gibi bir durum yok... Gördüğünüz gibi, “takip etmeye” hiç gerek yok ki, Gizem Hanım, kendisi yaymış o fotoğrafları!.. Fotoğrafların yayınlanmasında bir sakınca görmemiş ki, “kamuoyunun istifadesine” sunmuş!.. “Sakıncalı” ise, niye yayınladı?.. Değilse, bu tepki niye?.. Ne yani; Fotoğraflar “Facebook”ta yayınlanınca ayıp olmuyor da, “gazete”de yayınlanınca mı ayıp oluyor?.. Fotoğraflar, madem “özel”dir; “Facebook”ta işi ne?.. Facebook’ta kimse görmüyor mu?.. BUNA ÜZÜLMEZ MİSİN? Kaldı ki, eğer “Süheyl Batum’un sözleri” olmasaydı, “kızının fotoğrafları”nı haber yapmaz; “Babası varken, kızının hâlleri bizi ilgilendirmez” der, geçerdik... Ama, ne zaman ki Süheyl Batum bir internet sitesine konuştu ve “kamuda başörtüsüne özgürlük taleplerine karşı çıkan” sözler sarfedip; “Kızınız bir gün çat kapı karşınıza başörtüsüyle çıksa tepkiniz ne olur?” şeklindeki soruya “Üzülürüm” cevabını verdi, ardından da; “Üzüleceğim muhakkak, çünkü istismar ediliyor. Eskiden sıkma başlar yoktu, şimdi bir başörtüsü, bir de altına ayrı bir şey takılıyor. Ama şimdiye kadarki tavrımı öğrencilerime sorabilirsiniz. ‘Süheyl Batum bize başörtümüzden ötürü, olumlu ya da olumsuz, farklı muamele yaptı’ diyen çıkarsa, derim ki ‘Kendi kızıma da aynı ayrımcılığı yaparım’ ” dedi, işte o zaman, “kızı” da geldi gündeme... Gördüğünüz gibi; “Kızını” gündeme getiren biz değiliz... İnternet sitesi sormuş, o da kızı, “başörtülü” olarak karşısına çıkarsa, buna “üzüleceğini” söylemiş!.. Tekrar edelim... “Soruyu soran” biz değiliz!.. O cevabı veren de biz değiliz... Bizim yaptığımız, bir “siyasetçi” olan ama aynı zamanda bir “baba” olan Süheyl Batum’a bir “soru” sorup, onun “eğilim”ini öğrenmektir... Öyle ya; sen bir “siyasetçi”sin, milletten “oy” istiyorsun, o halde millet seni tanımalı değil mi?.. Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan ve yine nüfusunun yüzde 75-80’i tarafından “başörtüsüne özgürlük” istenen bir ülkede, sen diyorsun ki; “Kızım bile karşıma başörtülü çıksa, bundan üzüntü duyarım!” Biz de; “Kızının Facebook’ta yayınlamakta sakınca görmediği fotoğrafları” yayınlayıp, sorduk; “Kızın örtünürse üzülürsün de, bu hâline üzülmez misin?” Soru çok basit; Ya “Üzülürüm” dersin, ya da kızını karşına alıp; “Bu fotoğrafları nasıl çektirirsin?.. Hadi çektirdin diyelim, Facebook’ta nasıl yayınlarsın?” deyip, azarlarsın!.. Oysa, Tuğçe Tatari ve CHP Grubu ne yapıyor?.. Fıkradaki “yellenme” olayına hiç girmeden, bize adeta diyorlar ki; “Ama siz de geçen yıl baltanın sapını kırmıştınız!” Bırakın bu ayakları Allah aşkına... Bırakın “geçen yıl”ı da, şimdiye bakın... Bırakın “baltanın sapı”nı da, “Batum’un lâfı”na bakın!.. Neymiş; siyaset ve düşünce insanlarını “çocuklar” üzerinden “tehdit” etmek, “ahlâksızlık”mış!.. Buyur, burdan yak!.. Senin sözlerin “milletin kılık-kıyafetine müdahale ve hakaret” olmayacak, kızının “serbest” tavırları “ahlaksızlık” olmayacak, ama bizim yaptığımız ahlâksızlık olacak, öyle mi?.. Yemezler!.. Koktu bu ayaklar!.. Açık ve net söyleyelim; Fıkradaki kadın gibi; ya uluorta “gaz” kaçırmayacaksın, ya da “caz” yapmayacaksın!.. Yaptın bir hata, “özür” dile ve kapat!.. “Hem suçlu, hem güçlü” pozlarına bürünüp de “Akit’i susturacağınızı” zannediyorsanız, boşuna nefes tüketiyorsunuz!.. O günler, “Eski Türkiye”de kaldı!.. 2006’DAKİ SÖZLERİ Kaldı ki, Süheyl Batum’un kızını ilk gündeme getiren internet sitesi veya Akit de değil... 17 Ekim 2006’da Sabah’ın sürmanşetinde “kızıyla” ilgili konuşan, yine Süheyl Batum’dan başkası değildi ve diyordu ki; “Kızımla anlaşamadığımız konu, dışarı çıkma... Bu konuda sınırlaması var... Hatta bir kez gece 12.00’de okulun çay balosu vardı. Yollamaya karar verdik ama ben okuldaki asistan çocuklara ‘Gizlice bir gidin bakın, şöyle uzaktan kontrol edersiniz’ dedim. Ama Oya ‘Çocuğumuza güvenmiyor musun?’ diye engelledi. 16 yaş, korunmaya ihtiyaç duyduğu yaş. Kıyafeti konusunda fikrimi söylüyorum ama değiştirmesi için baskı yapmıyorum.” Demek oluyor ki; “Kızının serbestliği”nden Süheyl Batum da rahatsız... Ama yine de, sesini çıkarmıyor... Sanki, “örtülü” olmaktansa, “açık” olsun daha iyi der gibi!.. Ne yapalım, kendi bileceği iş!.. Bu olay ve aktardığımız fıkra, Tuğçe Tatari’ye, Süheyl Batum’a ve CHP Grubu’na, umarım “ibret dersi” olur! Anlayana sivrisinek saz, Anlamayana “Akit’in haberi” bile az!.. Ve, son bir söz: Bu kadar “cayırtı” kopardıklarına ve bu kadar “acıttığına” göre, demek ki “Akit’in haberi doğru”dur. Her zaman olduğu gibi!.. Akılları sıra; Bizi “hedef gösteriyor”lar!.. Biz, “Kâğıttan Kaplan”ları çok gördük!.. AK Parti ve CHP’nin teröre bakışı! Bu, nasıl bir “zihniyet”tir, bu nasıl bir “kafa yapısı”dır ki, asla “çözüm”e yanaşmıyor, “sorun”un devam etmesini istiyor. Herhalde duymuşsunuzdur, Başbakan Tayyip Erdoğan, daha önce olduğu gibi, dün de dedi ki; “AK Parti teşkilatı olarak biz bu sürece yüreğimizi koyduk. İnşaallah biz bu sorunu, terör sorununu çözecek, 2023’e kardeşlikle yürümeye devam edeceğiz... Eğer milletin yararınaysa, eğer ülkenin yararınaysa, eğer kan, gözyaşı duracaksa biz AK Parti olarak her türlü bedeli ödemeye hazırız ve tereddüt etmeden de o bedeli öderiz.” Erdoğan’ın ifadeleri gayet açık ve net... “Terör sorunu”nu çözmek için “bedel” ödemeye hazır... Yeter ki “kan” dursun, “gözyaşı” dursun, “barış” gelsin!.. Bunun için de, “İmralı süreci”ni yürütüyor. Peki, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ne diyor; “Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir başbakanı, bir teröristin dizinin dibinde oturmamıştır, onun önünde diz çökmemiştir. Yüzü kızarması gerekenler, bir teröristin önünde diz çökenlerdir.” Görüyorsunuz ya; “barış” aramak, CHP’nin gözünde; “teröristin önünde diz çökmek”tir!.. “Bu kafa” demek istiyor ki; “terör” devam etsin, “kan ve gözyaşı” durmasın!.. Analar ağlamış, birileri rant sağlamış, CHP’nin umurunda mı?..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|