04-23-2013, 16:56 | #1 |
Anasol M Dönemindeki 2001 Soygunu İçin Ne Dediler?
Erdoğan-Bahçeli restleşmesi için ne dediler?
Başbakan Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli arasındaki "2001 krizi ve batık bankalar" restleşmesini Sabah gazetesinden Şeref Oğuz, Radikal gazetesinden Uğur Gürses, Star gazetesinden Cemil Ertem ve Zaman gazetesinden İbrahim Öztürk, Haber 7'ye yorumladılar. AK Parti ile 57. Koalisyon Hükümeti'nin ortaklarından MHP arasında bugünlerde "2001 krizi" polemiği yaşanıyor. Başbakan Erdoğan, Moğolistan gezisinden yurda dönerken, 2002 Kasım ayında sona eren MHP-DSP-ANAP koalisyon hükümeti dönemini, batık bankalar açısından inceleteceğini açıkladı. Erdoğan, "Bu bankaların 111 katrilyon kaybı var. Faiziyle beraber 246 katrilyonu buluyor. Hepsini çıkaracağız ortaya. Kim bilir daha neler çıkacak?"demişti. Erdoğan'ın bu açıklamaları 'Yüce Divan sinyali' olarak algılandı. Önce Meclis Araştırma Komisyonu ile durum tespiti yapılması, sonra da Meclis Soruşturması ile Yüce Divan yolunun açılabileceği öngörülüyor. 2001 krizi ve bankaların içinin boşaltılması ile devlet 78 milyar dolar zarara uğratıldı ve bu paranın yalnızca 18 milyar doları tahsil edilebildi. Erdoğan ile Bahçeli restleşmişti Erdoğan ve Bahçeli arasında polemik grup toplantılarında da sürdü. Bahçeli, "Sayın Başbakan siz 57'inci hükümeti araştırın, biz de 58, 59, 60 ve 61'nci hükümetlerin tüm iş ve işlemlerini masaya yatıralım. Böylelikle ak koyun, kara koyun her şeyiyle ortaya çıksın." dedi. Erdoğan da Bahçeli'nin restini gördü: "Bugün yine esip gürlüyorsun Bahçeli. Hodri meydan dedin, tamam hodri meydan. Bütün hesabı kitabı ortaya çıkaracağız. Bir gecede bankaların kasaları boşaltıldı. Yüzde 7 bin 500 faizle birilerine rantlar sağlandı. Bunun hesabını vermeyecek misin Bahçeli? O hükümetin mensubu olduğuna göre bunun hesabını sormalıydın, sormadın." diye cevap verdi. 2001 krizi ve batan bankalar döneminde banka patronları ve bazı yöneticilere dava açıldı, bir kısmı devam ediyor. Ama o döneme ait hiçbir kamu görevlisine dava açılmamıştı. Ekonomi yazarları süreç için ne diyor? Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz, Radikal ekonomi yazarı Uğur Gürses, Star Gazetesi ekonomi yazarı Dr. Cemil Ertem, akademisyen ve Zaman yazarı Prof. Dr. İbrahim Öztürk, süreci ve ekonomik etkilerini Haber7'den Hakan Göksel'e yorumladılar. SABAH GAZETESİ YAZARI ŞEREF OĞUZ: SİVİL GENERALLERLE HENÜZ HESAPLAŞILMADI Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz, batan bankalar ile ilgili süreçlerin henüz aydınlığa kavuşmadığınısöyledi.Belki o dönemlere ışık tutmakla biz kendi bankasının içini boşaltan, ortağını dolandıran, devletine vergi takan insanları teşhir ederek, bu çerçevede şeffaflık sağlamak yoluyla, tekrar edilmesinin önüne geçebiliriz" dedi. Oğuz: "Türkiye, 28 şubat dönemi ve generalleri ile hesaplaşıyor; ama o dönemin ekonomik darbesini yapan sivil generalleri ile henüz uğraşmadı. "Bahçeli'nin söylediği hükümet hakkındaki araştırmaları da bence yapsınlar." diyen Oğuz, "2001 krizinden sonra Türkiye, yaşadığı kaos ve ödediği ağır fatura ile çok şey öğrendi. Kurumlarını daha şeffaf hesap verebilir bir konuma yükseltti." yorumunu yaptı. Batık bankalarla yüzleşmenin Dersim ile yüzleşmeden farkı yok Oğuz, 2001 krizi ile ilgili eksiklerden bir tanesinin o dönemde kimin ne yaptığının bilinmemesi olduğunun altını çizerek, "Burada hangi bakanın, hangi politikacının bankaların soyulmasında nasıl bir rol oynadığını bilmiyoruz. "Ben bu devlete vergi verecek kadar enayi değilim." diyen birine kamu bankalarını emanet eden bir ortamdı. Bununla yüzleşmenin Osmanlı'nın son dönemlerinde yapılan hatalarla, Dersim ile yüzleşmenin farkı yok. Tanıkları henüz hayatta olduğundan dolayı bunlara kim sebep oldu, devlete kim ne kadar zarar verdi, kim kamu malını yurt dışına kaçırmış, onları konuşuyor olacağız." dedi. 35 milyar doları hiçbir belge bırakmadan yurt dışına çıkaramazsınız Oğuz, sözlerine, "Varlık Barışı yapılmaya çalışılıyor. Yurt dışına çıkan, İngiliz kaynaklara göre 154 milyar dolar, geçtiğimiz gün Bakan beyin açıkladığı 130 milyar dolarlık servetten bahsediyoruz. Bunların, özel ve kamu bankalarından ne kadarı yurt dışına kaçırılmış olduğunu bilmiyoruz. Bunların ortaya çıkması ile Türkiye daha şeffaf toplum olma yolunda adım atacak." şeklinde devam etti. O dönemin belgelerinin arşivlerde olduğunu ve ne kadar uğraşmışlarsa da belgelerin tamamen yok edilemeyeceğini anlatan Oğuz, sözlerini, "Kamu bankalarından sorumlu biri aracılığıyla 35 milyar doların yurt dışına kaçırıldığını okuyoruz. 35 milyar doları hiçbir belge bırakmadan yurt dışına çıkaramazsınız. Bunlarla ilgili bir sürü tanık hayattadır. Ne kadar belge yok edilirse edilsin bir şekilde yine mevcuttur. Bunun hesabı mutlaka sorulmalı; ama asıl önemlisi bunun tekrar etmemesi konusunda bugüne ışık tutacak ilave tedbirler alınmalıdır. Bunun yeniden yapılmayacağını garanti eden yasa yok! Halbuki bütün dünya gizli zulalarını, vergi cennetlerini, sıcak paralarını şeffaflaştırdığı bir ortamda biz yakın geçmişteki bu gibi günahlarımızı inceleyerek tedbirler olması gerekmektedir" şeklinde tamamladı. ZAMAN GAZETESİ YAZARI İBRAHİM ÖZTÜRK: BAHÇELİ FIRSATI VERDİ BAŞBAKAN "TOPU 90'A ÇAKACAK" Prof. Dr İbrahim Öztürk, 2001 krizi için, "Muhalefetteyken kıyameti koparanlar iktidara gelince dediklerini unutur kaldıkları yerden devam ederler. 2001 krizi için de geçerli… Krizin üzerine tüm hukuki boyutları ile gidilmedi. Sadece "hiç" edildiği varsayılan özel sektör üzerinden bir paranın geri alınması için bir hukuk mücadelesi yapıldı; Ama kamudaki boyutuna dokunulmadı. 28 Şubat'ın askerle ilgili kısmına dokunuldu; ama medya ve sermaye ile ilgili boyutuna dokunulmadı." dedi. Bahçeli'nin tetiklediği süreci Başbakan Erdoğan'ın çok kritik bir zamanlama ile devreye aldığını ve devri sabık yaratmaya karar verdiğini söyleyen Öztürk, "Buradan başka beklenmedik süreçler de çıkabilir. O dönemde kamu bankalarında çalışan bürokratlara, yargıya, iş dünyasına ve medyaya kadar süreç uzanabilir. Sanki Başbakanın beklediği fırsatı Bahçeli ona vermiş gibi, topu aldı gollük pas olarak 90'a atacak gibi gözüküyor. Bu da Erdoğan'ı Kürt sorunu cephesinde kıstıracak rakiplerini çok daha kritik yerden köşeye sıkıştırmış gibi görünüyor. Bunu pazarlık süreci olarak kullanılacağı tahmin ediliyor." dedi Cem Uzan gibi operasyonlar gelecek Öztürk, bu olaydan Cem Uzan gibi operasyonların devamının geleceğinin anlaşıldığını ifade etti. Öztürk, Erdoğan'ın bazı çevrelere "Kürt sorununu çözmeme müdahale etmeyin" uyarısı yaptığını belirtti. Öztürk "Erdoğan'ın ‘Askerî alanda açılan cepheleri, başka alanlarda da bana açtırmak zorunda bırakıyorsunuz; ya destek verirsiniz çözeriz ya da ben millet adına hesap sormasını bilirim" diye inanılmaz güçlü bir siyasi manevra yaptığını düşünüyor. "Erdoğan, siyasetin dili açısından çok güçlü bir hamle yaptı." diyen Öztürk, "Benim açımdan bu zaten yapılmalıydı, geç kalmış bir hareketti. Bence Başbakan bu konunun üzerine gitmeyi pek düşünmüyordu. Ben her halükârda olumlu buluyorum." dedi. Başbakan "dışarıda parası olanın" borçlanmasını engellemeli Öztürk, "O dönem yurt dışına kaçırılan paralar, düşük vergi koymak suretiyle geri getirilebilir. Ama büyük miktardaki para geri gelmez. Zaten Türkiye'de hükümetten çekiniyorlar. O paralar korku nedeniyle yurt dışına kaçırılmış bir paradır. Başbakanın o paraları getirtebilmesi pek mümkün olmayacak. Ama Başbakan'ın, parasını yurt dışına kaçıranların paralarını ipotek göstererek karşılığında borçlanmaları mekanizmasını durdurması gerekiyor. Paralarını yurt dışında tutuyorlar, ipotek gösterip vergisel avantaj da kazanarak yurt içine getiriyorlar. Cari açığı, tüketimi tetikliyorlar. Birkaç kanaldan kazanıyorlar. Bu yüzden "Para lazımsa gidin paralarınızı getirin, borçlanmanıza izin vermiyoruz." demek lazım" dedi. Maliye Bakanlığı kaynaklarının o dönemi araştırmada ne kadar faydası olacağı konusunda bilgisi olmadığı söyleyen Öztürk, "Minareyi çalan kayıtları yok etmişse ne yapılabilir bilmiyorum." diye sözlerini tamamladı. RADİKAL GAZETESİ YAZARI UĞUR GÜRSES: BENCE YARGILAMA TRENİ KAÇTI Radikal gazetesinden Ekonomist Uğur Gürses, sürecin iki boyutu olduğunu, eğer amacın 2001'de uygulanan ekonomik politikaları eleştirmekse kararlarda tamamen politik iradenin imzası olduğunu vurguladı ve sorumluların orada aranması gerektiğini aktardı. Gürses, "Bunlar yargılanabilir mi orası soru işareti… Yargılamada "bilirkişilik nasıl olacak, kararlar doğru mu, yanlış mı, alınan kararlar nasıl yürütüldü" bu konular net değil! Kimin bilirkişilik yapacağı da diğer bir soru… Bir IMF programı uygulandı ve o programın devamı geldi. O programı da bugünkü hükümet de uyguladı. Politik iradeyi yargılama, suçlamak zor." dedi. Kamu bankalarının defteri o dönemde kapatıldı Krizin bir de bankalar tarafının olduğunu belirten Gürses, "Bir de yaşanan krizin kamu bankaları ve özel bankalar boyutu var. Kamu bankalarının zararları kamuoyuna ya da hukuki sürece açılmadı. 2001 krizinde verilen ekonomik zararın yarısından fazlası kamu bankalarınındı. Kamu bankalarına devlet kâğıdı ve para verildi ve o defter kapatıldı. Özel bankalar konusunda BDDK ve TMSF'nin müdahil olduğu yargılamalar devam ediyor. Hem hukuk hem de ceza davaları devam ediyor." dedi 12 yıl sonra yargılamak politik bir yargılama izi bırakabilir "2001 krizinin nesini yargılayacağız?" diye de kendine sorduğunu ifade eden Gürses, geriye sadece kamu bankaları ile ekonomi politikalarının yargılanmasının kaldığını söylüyor. Gürses, "Bunun da 10-12 yıl sonra yapılması bana politik bir yargılama izi bırakır gibi geliyor. Kamu bankalarının 2001 krizi henüz sıcakken soruşturulması gerekiyordu. Kamu bankalarına verilen krediler, görev zararları, bunların nasıl ortaya çıktığının sorgulanması gerekirdi. Ama 10 yıl boyunca hiçbir şey yapmadık. Şimdi geri dönüp baktığımız zaman bunların yargılaması "yapılabilir mi, yapılamaz mı" şüpheliyim. Deliller bile ortadan kaybolmuş ve karartılmıştır." dedi. Bazı bankalar batırılmayıp yüzdürülseydi kredi tahsil kabiliyetinin fazla olabileceğini öne süren Gürses, "Bankaları fona almanın da mali yük üzerinde etkisi var. Mesela bu bankaları fona almadan da yüzdürürsünüz. Bugün Avrupa Birliğine bakın, kaç banka batırdılar ki, bugün yüzdürmeye çalışıyorlar. Bazı bankalar yüzdürmeye çalışılsaydı belki portföyündeki kredilerin tahsil edilme kabiliyeti daha yüksek olabilirdi. O tarihte el konduğu için canlı krediler bile batık vaziyete geçti. Zararın analizinin yapılması lazım. Hangi karar hangi zararlara yol açtı incelenmesi lazım." dedi. Bana kalırsa sanki yargılama treni kaçtı Gürses, soruşturma zamanında yapılsaydı, hem yargılayan hem yargılanan açısından daha sağlıklı olabileceğini belirtti. Gürses, "Yargılanmasınlar demiyorum; ama bugün biraz bu konunun alevlenmesi politik çekişmeden dolayı gündeme geldi. Her halükârda üzerine politik dava damgası yiyecek. Çünkü zaman geçtikçe kamuoyu vicdanında, atılan adımlar her zaman tartışmalı oluyor. 2004'de zarar 30-35 milyar dolar civarındaydı. Bana kalırsa sanki yargılama treni kaçtı. Bankalardaki sorgulama bile çok çalakalem yapıldı. Zamanında yargılamayı yapan mahkemeler de pek uzman değildi. Aradan zaman geçti; dosyaların içinden çıkmak çok zor olacaktır." diyerek sözlerini tamamladı. STAR GAZETESİ YAZARI CEMİL ERTEM: HÜKÜMETLE (ANASOL M) DANIŞIKLI DÖVÜŞ YAPARAK GÖZ GÖRE GÖRE SOYDULAR Star gazetesinden Cemil Ertem, batık bankalar ve 2001 krizini soruşturmak için arşivlere bile gerek olmadığını, soygunun göz önünde yapıldığını söyledi. Ertem, "Merkez Bankası'nın bunu göz göre göre yapması bellidir. Sabit kur sistemi uygulanmıştır. Para sisteminde uygulanmıştır. Türk Lirası devalüe edilmesi gerekirken edilmemiştir. TL özellikle değerli tutulmuştur. Dışarıya büyük ölçüde sermaye çıkarılmıştır." dedi. Banka işlemlerini denetleyen kesimin, tekelci sermayenin ve yapılanların arkasında olan hükümetin (Anasol M) danışıklı dövüş içinde olduğunu söyleyen Ertem, "Şu anda İsrail Merkez Bankası Başkanı olan Stanley Fisher'ın da parmağı vardır. Bu uluslararası bir komplo ve operasyondur. IMF anlaşması yapılmış ve o çerçevede Türkiye'ye bir yol haritası çizilmiştir. Kemal Derviş, Amerika'dan ithal edilmiştir. 28 Şubat sürecinin devamıdır 2001 soygunu… Ekonomik olmaktan ziyade politiktir. Dolayısıyla o zamanki hükümet sorumludur, Merkez Bankası başkanı, Maliye Bakanı, özetle ekonominin başında olanlar sorumludur. Rahmetli Ecevit sorumludur. Dolayısıyla bunların ortaya çıkması lazımdır." dedi. Her ülkede Cem Uzan gibi soyguncular çıkar "Kamu bankalarının nasıl soyulduğunun üzerine gidilmelidir." diyen Ertem, "Banka patronlarına dava açılması ekonomik suçtan dolayıdır. Banka sahibinin kendi bankasını, müşterilerin yatırdığı mevduatı soyması ekonomik suçtur. TMSF bu kimselere dava açmış, zararı tahsil yoluna gitmiştir. Bazıları sonlandı, bazıları devam ediyor. Bunlar ekonomik davalar… Her ülkede böyle Cem Uzan gibi soyguncular çıkar." yorumunu yaptı. Ertem, asıl olanın o dönemin koalisyon hükümeti DSP, MHP ve ANAP'ı sorgulamak olduğunu vurguladı. Ertem tespitinde, "DSP tarih oldu. ANAP ve Mesut Yılmaz tarih oldu. Bütün sorumluların yargılanması lazım! Bunlar yargılanmadan olmaz. Yaptıkları danışıklı dövüştür. Ekonomik suç değildir. El birliği ile Türkiye'yi soymuşlardır. 2001 krizinin üzerinden 12 yıl geçmiş olabilir. Bu demokrasi sorunudur. İsterse 100 yıl geçsin önemli değildir; etik olarak zaman aşımı olmaz. Biz hesap sormak istiyoruz. Demokratikleştikçe bunların hesabı sorulur." diyerek sözlerini tamamladı. Kaynak Haber 7 19.04.2013
Konu Cihannur tarafından (04-23-2013 Saat 16:59 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|