12-27-2013, 18:39 | #1 |
Fikri AKYÜZ "Erdoğan niye uzlaşmıyor?"
Bugünden itibaren uzlaşmak istiyorum, sakin olmak istiyorum, bir adım geri atmak istiyorum. “Oh be...” demek istiyorum... Çünkü dayatanlar, azanlar, fazla ileri gidenler, “Yuh be...” diyenler öyle istiyor. Mao’nun “Büyük Yürüyüşü” gibi Türkiye de artık “Büyük Uzlaşı”ya hayatiyet kazandırmalıdır. Öncelikle uzlaşmak kavramı üzerinde uzlaşmak gerekiyor. Uzlaşmak; bazı medya organlarına göre “teslim olmak”, “biat eylemek”, “şahsiyeti kaybetmek” olarak tanımlanmaktadır. Evet, bende acayip derecede bir uzlaşma hastalığı nüksetmiş bulunmaktadır. Bu hastalık bulaşıcı mıdır bilmiyorum ama birisine “bulaşmayı” artık istemiyorum. İnsan psikolojisini tahlil edip “ruhun labirentlerinde dolaşmak” yerine “karanlıklar dehlizinde at koşturulmak” istiyorum. Aklımın bir karış, bilemediniz iki karış havada olmasını istiyorum. Hatta aklımın kafatasımın iki karış üstünde bile kalmasını değil uçup gitmesini istiyorum. Nereye gittiğini ise aklı başında olanların dahi bilemeyecek durumda olmasını bekliyorum. Ben de artık uzlaşacağım Yabancı sermaye ve özelleştirme düşmanı olup “liboş” diye anılmaktan kurtulmak istiyorum. En azından Hollanda sermayesine evet deyip Arap sermayesine hayır demek istiyorum. Çünkü acayip derecede uzlaşmak istiyorum. Kan akmasın diye açılım sürecini desteklemek gibi bir garabetin ayıbını taşımak istemiyorum. Merkezi yönetimin yetkilerinin kısılmasını ve yerel yönetimlere daha fazla yetki tanınmasını isteyerek “ayrılıkçılığı teşvik” eden bir müşevvik olmak istemiyorum. Bazen kullandığım “mutabakat” sözcüğünün Arapça olması nedeniyle benimle uzlaşmak istemeyenlerle mutabık kalmak istiyorum. Çünkü “uzlaşı” içinde kalmayı arzu ediyor, dolayısıyla biriyle “tartışı” içine girmeyi istemiyorum. Fener Patriği’ne Hıristiyanlardan bazılarının “ekümenik” demesi karşısında buna şiddetle muhalif olacağımı aha buradan ilan ediyorum. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasının laik Türkiye’yi yerle yeksan edeceğini haykırıyorum. Rüzgâr, kömür, su “Nükleer enerji” santrallarına karşı çıkacağım; çünkü bunun peşinden “rüzgâr enerjisi” santralları kurulacağını bildiğim için bunun “ulusalcılık rüzgârına” zarar vereceğini dile getireceğim. “Hidroelektrik enerji”ye de, bunun laikliği sulandıracağını düşünerek itiraz edeceğim. Hatta “kömür enerjisi”nin asıl amacının, küllenmiş fikirlerin tedavüle sokulması olduğunu; “jeotermik enerji” ile de ısıtılacak temcit pilavını anlayacağım. Üniversitelerde başörtüsü özgürlüğünü savunmayacağım; savunmak zorunda kalırsam, “Anneannemin de başı örtülü...” cümlesi yerine “Torunumun anneannesinin de başı açık...” diyeceğim. Uzlaşmadığı için başardı Kuran kursu çöküp 18 evladımız öldüğünde müteahhit ya da aptal bir görevlinin hatası yerine “Dağ başındaki Kuran kursunda cahilleri toplamışlar, hurafe öğretiyorlar” diye güzel bir makale yazacağım. Bir “normal” lisede İnkılâp Tarihi dersi verilirken bina çöktüğünde suçu müteahhide değil Nutuk’a bağlayanlara ağzının payını vereceğim. Diyeceksiniz ki: “Ne uzlaşması kardeşim? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bazı gazetelerle, bürokratik oligarşiyle, uluslararası haydutlarla uzlaşmayarak bu başarıyı elde etti, uzlaşarak değil... Farkında değil misin?” Doğru diyorsunuz; işte bakın burada sizinle “mutabıkım”!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|