Son zamanlarda “Ilımlı İslam Projesi” biraz rafa kalkmış durumda. Daha önce ABD, AKP gibi iktidarları destekleyerek bunlar üzerinden toplumlara "siyasal İslam" yerine "ılımlı İslam", yani siyasi iddiasından vazgeçmiş bir din öneriyordu. Bu önerilen hayat tarzının siyasal kısmını AKP, sosyal kısmını ise Cemaat temsil ediyordu Türkiye’de. Son gelişmelerle birlikte bu proje rafa kalkmış gibi görünüyor, Libya’da, Tunus’da ve özellikle Mısır’da. Ilımlı İslam projesinden ABD vazgeçmiş diyebilir miyiz? Yoksa bir dönem için mi ertelenmiştir?
Ondan asla vazgeçmezler çünkü çıkarlarını korumak için tek kurtuluş yolu odur. Yani İslam’ı tamamen yok edemezsiniz, bu bir vakıadır. O halde onu razı olacağınız boyuta indirgemeniz lazım. Mesela Mustafa Kemal de önce İslam şeriatına savaş açmıştır. Sonra onu yok edemeyeceğini görünce Diyanet üzerinden sistemin razı olacağı bir İslam algısı üretmeyi, İslam'ı ve Müslümanları bu algı üzerinden denetleyip yönlendirmeyi tercih etmiştir. Yani "dine karşı din" politikasını esas almıştır. Aynı şey küresel sistem için de geçerlidir. Önce yeni NATO konsepti içinde düşman ilan ederek bütün olarak İslam'a savaş açmışlardır. Huntington'un medeniyetler arası çatışma tezi öne çıkarılmış, soğuk savaş döneminin düşmanı olan komünizmin yerine İslam konmuştur. Medeniyetler arası çatışma olacak, İslam’la Batı medeniyeti (içinde Rusya ve Çin de olmak üzere, Batı İslam karşıtı seküler kapitalist zihniyet olarak düşünülmeli) çatışacak denmiştir. Sonra böyle topyekûn İslam'ı ve bütün Müslümanları karşıya almanın akıllıca bir strateji olmadığını ve bu şekilde galebe çalınamayacağını görmüşlerdir. Ondan sonra Kissinger’ın ürettiği tez şudur: “İslam kendi içinde çatışacak”.
Ondan sonra "Dine karşı din" projesi ABD ve batı hegemonyasının hiç vazgeçemeyeceği bir proje olarak gündemdeki yerini almıştır. Takip ettikleri politikanın özü şudur; "Ilımlıları destekle ve uzlaş, radikalleri düşmanlaştır, terörize et ve yok et". "İslam algısının ve Müslümanların bölünüp kendi içinde çatıştırılması" suretiyle küresel sömürü düzeninin devamı sağlanmak isteniyor. Yani "İslam ile Batı medeniyeti çatışacak" tezini terk ederek, "ılımlılarla" "radikaller" çatışacak demişler ve ılımlı saydıklarının arkasında yer almışlardır. Rand Corporation’ın önemli ve kapsamlı raporları var bu konuda. Sürekli şunu vurgulamışlardır: “ılımlıyı destekle, radikali vur”. Türkiye ve ABD dışişleri bakanlarının eş başkanı olduğu “Küresel Terörizmle Mücadele Forumu“ var, 2012’de kuruldu. Çok yakın bir süre önce 200 milyon dolar bütçe tahsis edilerek harekete geçirilen bir organizasyon bu. Kendilerine göre "radikal" ve "cihatçı" dedikleri İslam anlayışına sahip Müslümanları takip edip onlara bir takım iş vb. imkânlar sağlayarak kazanmaya yönelik, öyle olmayanları da ya İHA’larla vurarak ya da başka bir yöntemle tasfiye etmeye yönelik bir çaba başlattılar. Otuz ülke üye oldu bu foruma ve eşbaşkanları Türkiye ve ABD dışişleri bakanları. Bu çaba, Şeriati’nin güzel tespiti ile “Dine Karşı Din” projesidir. Zaten tarih boyu bu böyle olmuştur. Din ve dinsizliğin kavgası yoktur, dine karşı din vardır. Tevhid diniyle şirk dininin mücadelesi söz konusudur. Evet ifade ettiğim gibi, İslam coğrafyasında "doğrudan doğruya İslam’ın bütününü karşılarına almaları çok büyük bir kesimin de ''radikalleşmesine'' yol açabilir ve tam tersine kendilerine düşman olan kitleyi büyütür" endişesine kapıldıkları için "Uzlaşmacı İslam" algısı ve yandaş "Ilımlı Müslüman" taraftarlar oluşturulup, İslam'ın karşısına kendi içinden bir cephe açılmak istenmektedir. Evet, bir kısmını yandaş haline dönüştürürlerse, ılımlılık adı altında, sizler iyisiniz diyerek yanlarına çekerlerse, diğerlerini alt etmekte onları kullanırlar ve Kissinger’ın tezi işler. Şu anda yapılmak istenen de yapılan da budur.
|