01-07-2014, 21:16 | #1 |
Nihal Bengisu Karaca - 'İstiklal Mücadelesi'
Nihal Bengisu Karaca
'İstiklal mücadelesi'' Bir şeyin çok sık tekrarlanması onun hakikat olduğu gerçeğini hükümden düşürür mü? Düşürmez. Türkiye'nin yaşadığı sorunların arkasındaki "küresel egemenler" ya da "dış güçler" gerekçesi de böyledir. Çok sık servis edilen her yemek gibi bayatlamış, sıkmış olabilir ama her defasında masaya konmasının tek bir nedeni var: Eldeki en mantıklı, en geçerli hakikat olması. Nedir o gerçek? Şu: 21. yüzyılda hiçbir ülke tam bağımsız değil. Ama Türkiye yakın zamanlara kadar yarı bağımsız bile değildi. Yeni yeni oluyordu. Olamasın diye çabalanıyor. Çağımızda örgün ekonomik bağlarla birbirine mahkûm ve mecbur edilen bütün ülkeler, bu yolla dünya barışını da kalıcı hâle getirmeyi varsayan bir dünya sisteminin parçalarıdır. Tam bağımsızlık hayaldir, ancak ekonomik açıdan güçlü olan kural koyabilir, şartları kendi lehine çevirebilir. Türkiye de "güçlü" devlet olmaya çalışıyor. "Güçlenme" yolunda mesafe kaydederek yarı bağımsız ülke olma hasletini kazanıyor-du. Bu değişimin Erdoğan eliyle olmasına yönelik bir direnç var. Aslında isteyebilirlerdi. Hep denildiği gibi, "stratejik bir konumu olan Türkiye'nin kabul edilebilir yarı bağımsızlığı" desteklenebilirdi bile. Ama bunun bir şartı vardı. Geçmişteki gibi Batılıların meselelerini satın almaya, onların perspektifinin hamalı olmaya devam etmek. Cezayir - Fransa savaşında hiç utanmadan Fransa'nın yanında yer almak. Misal İsrail - Filistin meselesinde hiç utanmadan İsrail'in şakşakçılığını yapmak. Sen hem bunları yapmayıp hem de Kürt meseleni çözemezdin! Suriye meselesinde İsrail'i memnun edecek çözümün yanında dursaydı, bütün savunma sistemlerini ABD'ye ve onun gösterdiği ülkelere ihale etseydi, küresel güçlerin Anadolu valiliği gibi davranmaya devam etseydi evet yarı bağımsız olmasına "izin verirlerdi" Türkiye'nin. Ama Erdoğan böyle güdümlü, yalancı ve onursuz bir yükseliş istemedi. Erdoğan uyumlu çalışmaya karşı değildi. Ama bu topraklarda bir şey olunabilecekse eğer kritik konularda "ayak diremeden" olmayacağına kanaat etti. Ekonomik ilişkiler bakımından sıkı network'ler kurarken, politik bağlamda hakikati söylemek gerektiğine inandı. Türkiye ekonomisini Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi hâline getirip dünya çapında 17. sıraya çıkarırken bir taraftan da İsrail'in hoyratlığından dem vurdu. BMGK'daki adaletsiz temsili eleştirmeye başladı. Afrika'ya açıldı, hem insani yardım hem ekonomik ikili ilişkiler bağlamında Batı'nın başka isimler altında süren sömürüsüne mâruz kalan bu ülkeler için daha kazançlı öneriler sundu. "Gazze" dedi, "Mursi" dedi, "Hamas" dedi. İyi ki öyle oldu. Daha on yıl önce Bush'un şer odak olarak ilan ettiği ve sürekli vurmakla tehdit ettiği İran şimdi ABD ile anlaşma masasına oturabiliyorsa eğer, bunun bir nedeni de Türkiye'nin "İran'a mesafe koy" baskısına onca yıl direnebilmiş olmasıdır. Bugün ABD, İsrail ile olan ilişkisini hiç değilse "görüntüde" tavsatmak zorunda kalmışsa bunun nedeni dünya devinin Türkiye'nin "kral çıplak" deme noktasındaki direncidir. CEMAAT 'GAYRİ MİLLİ' Mİ? Gelgelelim Türkiye'nin direnci, yaptığı şeylerden çok yapmadığı şeylerin maliyeti egemenleri gerdi. İçerde öteden beri var olan "Ne varsa Batı'da var"cı bazı liberal Batıcılarla "Batı'yı kızdırmayacaktın, gerek yoktu, bizim işimize yarıyordu" diyen Cemaat perspektifi de bu noktada birleşti. Kişisel ve grupsal kazanımlarına engel olmaya başlayan hükümet karşıtı cephe böyle büyütüldü. Liberallerin entelektüel üstünlükleri, Batı'daki lobi faaliyetleri vardı, cemaat ise hem bunlara hem de devlet içinde kadrolara sahipti. Bir işaretle bulundukları makamın verdiği gücü o devlete hükümet eden partinin aleyhine kullanabilecek kadrolar. Buna bakarak cemaat "gayri milli" denilebilir mi? Ben buradaki sorunun bir içtihat farkından kaynaklandığına inandım hep.Cemaat "milli olanın" dış güçleri küstürmemekten geçtiğine inanan bir yapıydı, şimdi olan ise öteden beri sahip olduğu bu yaklaşımı son derece güçlendiği AK Parti döneminde kuvveden fiile geçirmesi. Mesele bu. Burada sorun, yaklaşımın doğruluğu/yanlışlığı değil. Bir grubun fikrinin seçimle gelen hükümete dayatılmasının meşru olup olmaması sorunu. Kaynak Habertürk 29.12.2013
Konu Cihannur tarafından (01-07-2014 Saat 21:44 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|