AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-23-2014, 17:39   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Vedat Bilgin - Özgür Olmadan Demokrat Olunur mu?
Vedat Bilgin



Özgür olmadan demokrat olunur mu?

İnsanlar, özgür olmadan demokrat olabilirler mi? Aslında bu sorunun cevabını, yıllardır söze "laik, demokratik..." diye başlayıp bilinen bütün kavramları arka arkaya sıralayanların tutumlarından bilmemiz gerekir.

Türkiye'nin "otoriter laiklik" geleneğini sürdürenler "laik-demokratik" vurgusunu yapmalarına rağmen, ne laiktiler ne de demokrat. Onların laik olarak tanımladıkları şeyin doğrudan doğruya bir özgürlük alanını yok saymaktan öteye geçmediğini, bu sebeple de pespaye bir din düşmanlığından öteye bir yere varamadıklarına şaşmamak gerekir.

"Otoriter laiklik" aslında bir ideoloji içinde bütün bireysel özgürlüklerini kaybetmiş, bir anlamda "resmî cemaatin" devlet üzerindeki hegemonyasını yansıtmaktaydı. Bu anlayışla bu ülkenin demokratikleşme sürecinde ilerlemesinin, yolunu kesmeye çalışıldığını ve ne kadar zaman ve enerji kaybedildiğini düşünüp, yazıklanmak mümkün değildir.

Birey ve özgürlük

Birey, "otoriter laiklik anlayışı" ve "resmî ideoloji" arasındaki ilişkiler düpedüz kapalı toplum "anti-demokrat" devlet yapısı gibi birbirine bağlı âdeta zincirleme bir halka yaratmıştır. Bu zincirin koptuğu durum, Türk toplumunun yaşadığı toplumsal değişmelerin yapısal bir nitelik kazanmasıyla görünür olmuştur.


Türkiye'de yaşanan toplumsal yapı değişmeleri, bu kapalı zihniyet ve özgürlükten korkan anlayışları açığa çıkardığı gibi, bu değişimin dinamiğini siyasete yansıtan aktörlerde problemin iyice görülmesini sağlamıştır. Son on yılda yaşanan gelişmeleri ve AK Parti tecrübesini bu bağlamda değerlendirdiğimizde bugün yaşadıklarımızı sanırım daha iyi anlayabiliriz.

Burada, iki hususu birbirinden ayırt ederek ele almak durumundayız. Birincisi, yaşanan toplumsal değişimin ortaya koyduğu probleme verilen cevap, "otoriter laiklik" anlayışının sürdürülemeyeceğini ortaya çıkardıkça, bu anlayışla kendi anti-demokratik taleplerini devlete yansıtmak isteyenler, darbe ve müdahale girişimlerine yönelince tasfiye edildiler veya en azından başarısız oldular. Şimdi onlar bu anlayışla devlet üzerinde zümresel iktidar talebinde bulunmanın en azından açıkça savunulmayacak kadar, kaybedilmiş bir dava ifade ettiğinin farkındadırlar. Dolayısıyla "otoriter laiklik", "kapalı toplum", "anti-demokratik devlet" projesi artık arkaik bir mesele hâline gelmiştir.

Devlet ve cemaat

İkincisi ise, daha güncel ve sorunludur. Bu defa dine referans vererek örgütlenmiş yapı ve yapıların devlet üzerindeki talepleri ne olacaktır? Buradaki sorunun Türkiye'nin geleneksel "otoriter devletçi" çizgiden farklı bir nitelik taşıdığı açıktır. Çünkü devlet üzerinde siyasal taleplerde bulunanların kimliklerini ifade ettikleri parametre sadece din değil "dinî bir topluluktur". Demokrasinin asgari şartlarının olduğu bir yerde, böyle bir zümresel-siyasal var oluşa devlet içerisinde yer verilemeyeceği açıktır. Şimdi yeni bir laiklik meselesi ortaya çıkmaktadır. Dinî bir topluluğun, devlet üzerinde komüniter kimliğiyle siyasal talepte bulunması veya konum elde etme iddiası, tıpkı "otoriter-laiklikte" olduğu gibi anti demokratik bir meseledir. Dindarların demokrasi içerinde özgürleşmesi, demokratikleşmenin önemli bir adımıdır. Dinî bir topluluğun devlet içerisinde siyasi bir "mevzi" kazanması ise anti-demokratik bir tutumdur.

Kısaca özgür insan olmadan, demokrasi meselesinin çözümü zordur. Bunun için, özgürlüğü bireysel olarak içselleştirmek gerekir. Birey olarak, zihniyet olarak komüniteye karşı özgürleşememek sadece demokrasi açısından bir sorun değil, aynı zamanda Yaratan'a karşı bir sorumluluk olduğu gibi, insanın vicdanının sesi açısından da gerekli olan bir durumdur. Erich Fromm özgürlük korkusunun kolektif kimliğe bağımlılık, ondan kopamamak olarak tanımlamaktadır. İnsanların bağımlılık ilişkileri içerisinde kurduğu münasebetlerin etkisinde kalması, birçok açıdan sorun çıkardığı gibi, demokratikleşme sürecinde de aşılması gereken bir zihniyet problemidir. Şunu unutmamak gerekir ki, bütün bu sorunlar Türkiye'nin yaşadığı yapısal değişimin tortularıdır. Eski zihniyetler, değişim hızlandıkça tasfiye olacaktır; fakat düşünen insanların, iradeleriyle bu sorunun çözümüne öncülük etmesi gerekmez mi?

Kaynak

Akşam 22.01.2014

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi