02-11-2014, 00:33 | #1 |
Bülent Orakoğlu - Çözüm Süreci Neden Hedef?
Bülent Orakoğlu
Çözüm süreci neden hedef Taşeron Paralel Yapı'nın küresel merkezli 17 Aralık darbe girişiminin devlet tarafından deşifre ve tasfiye edilmesi neticesinde başarısızlığa uğraması, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin bozulmasına, kaos ortamı ve kardeş kavgası yaratılmasına yönelik senaryo ve provokasyonları gözler önüne serdi. Hedefin ise, Oslo görüşmelerinden sonra başlatılan yeni ve yerel ''Çözüm Süreci'' ve bu sürecin arkasındaki Başbakan Erdoğan'ın siyasi iradesi ve Öcalan olduğu ortaya çıktı. Yolsuzluk ve rüşvet kılıfı altında Başbakan Erdoğan ve Ak Parti'nin kamuoyunda itibarsızlaştırılması ve seçimlerde oy oranının düşürülerek iktidardan uzaklaştırılması amacıyla birçok ilde eş zamanlı olarak devletten gizlenen hukuka aykırı soruşturmalar ve darbe girişimi, hükümet tarafından alınan idari ve hukuki tedbirlerle engellenmişti. Paralel Yapı'nın polis ve yargı başta olmak üzere tüm devlet kurumlarında ''devlet gücünü'' kullanarak millet iradesinin gaspına yönelik illegal faaliyetleri, istihbarat birimlerince kısmen deşifre edilerek ortaya çıkarıldı. İllegal yapının devlet gücü ve yetkisini kullanmasının önünü kesmek amacıyla bir dizi acil kodlu güvenlik önlemleri tespit edilerek hayata geçirildi. 17 Aralık'tan günümüze kadar yapılan kamuoyu araştırmalarının genelde, Ak Parti'nin 2011 genel seçimlerindeki oy oranını koruduğunun anlaşılması, operasyonun arkasında uluslararası güçlerin olduğuna inananların oranının % 70,6 olması ve ankete katılanların % 63,3'ünün son hadiselerin, büyüyen Türkiye'nin önünü kesmek için yapıldığına inandıklarını belirtmeleri, millet iradesinin darbecilerin hedef ve amaçlarının aksine Erdoğan ve Ak Parti'ye sahip çıktığının önemli bir göstergesiydi. Barış ve Kardeşlik projesinin başarıya ulaşmasını Türkiye'nin Ortadoğu'da ve dünyada bölgesel ve küresel aktör olma yönünde önemli bir parametre olarak gören Batılı ve küresel güçler, bu durumu kolonyalist politikaları açısından bir tehdit olarak algılamışlardı. Bu nedenle Türkiye'yi içine kapatmak, Ortadoğu ve dünyada söz sahibi olmasını engellemek amacıyla yerel iş birlikçilerini de harekete geçirerek; kutuplaşma, kamplaşma ve kardeş kavgası çıkarmak amacıyla çözüm sürecini hedefe koymuş görünüyorlar. Barış ve Kardeşlik projesinin ikinci önemli ayağını oluşturan Öcalan'a yönelik olarak geçmişte, sürece olan güvenini sarsmak ve bozmak amacıyla yapılan ajite eylem ve dezenformasyonlara rağmen Öcalan'ın çözüm süreci iradesi devam etmişti. Bu kez değişik bir strateji ve taktik izlenerek, Öcalan'ın PKK içinde ve Kürt halkı nezdinde nüfuz ve otoritesini kırarak, itibarsızlaştırmak suretiyle bertaraf edilmesine yönelik komplo ve kara propaganda içeren psikolojik harp yöntemlerini uygulamak amacıyla derin yapının legal unsurları öne sürüldü. Bu amaçla İşçi Partisi'nin, Öcalan'ın Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye teslim edildiği 1999 yılına ait, JİTEM'ci H. Atilla Uğur tarafından yapılan sorgu görüntüsü ve ses kayıtlarını 15 yıl sonra kamuoyuna açıklaması, Öcalan üzerinden çözüm sürecini sonlandırmak ve seçimler öncesi ülkede çatışma ortamını yaratmak gayesi güden açık bir provokasyon niteliği taşıyor. Ancak görüntü ve ses kayıtlarının kurgulanmış montaj ve gerçek olmama ihtimali çok yüksek, zira Aydınlık dergisi ve Ergenekon hükümlüsü Perinçek'in yalan haber üretme sebebiyle Mehmet Eymür'ün atin.org sitesinde ''Fabrikatör'' lakabı ile yaftalanmasına yönelik geçmişe ait birçok olay, delilleri ile birlikte yer alıyor. Aynı şekilde, Kılıçdaroğlu'nun 27 Eylül 2012 tarihinde yaptığı basın toplantısında okuyarak Başbakan Erdoğan'a ''Hain'' dediği belgenin sahte çıkması üzerine Aydınlık kaynak gösterilmişti. Ancak yapılan araştırmada gazetedeki çeviri belgenin Wikileaks'teki orijinal metinle uymadığı anlaşılmıştı. Erkam Tufan Aytav'ın kaleme aldığı ''Aydınlık'tan Kaçanlar'' kitabında Cengiz Çandar'ın Perinçek için üst düzey bir istihbaratçıdan aldığı bilgi ile ''JİTEM'in sözleşmeli personeli'' iddiası da oldukça ilginç! Güneydoğu'da JİTEM'in yerine kurulduğu iddia edilen yeni illegal yapının Diyarbakır, Batman, Van, Malatya ve Bitlis'te istihbarat çalışması yaptıkları, bölgede ajanlaştırma çalışmalarına ağırlık verdikleri, Hizbullah-PKK çatışmasını geçmişte olduğu gibi yeniden tırmandırmaya yönelik kışkırtıcı faaliyetlerde bulundukları yönünde iddialar öne sürülüyor. 2011 yılında tutukluluk sürelerini sınırlandıran kanunun yürürlüğe girmesiyle cezaevlerinden tahliye edilen Hizbullah yöneticileri Edip Gümüş, Cemal Tutar ve askerî kanat sorumlusu Mehmet Varol'un adli kontrol kapsamında karakola gidip imza vermedikleri ve firar ettikleri anlaşılmıştı. Geçmişte derin yapının cezaevlerinden firarını sağladığı Mehmet Ali Ağca, Dursun Karataş, Kartal Demirağ, yurt içinde ve dışında önemli suikastlarda kullanıldılar. Cezaevlerinden tahliye edildikten sonra tekrar tevkif kararı çıkartılan ve hâlen firarda olan Hizbullah'ın üst düzey yöneticilerinin de derin yapı tarafından aynı amaçlar doğrultusunda kullanılmaları kuvvetle muhtemel. Ancak Güneydoğu'da silahları susturan çözüm süreci, paralel ve derin yapıların kaos plânları önünde önemli bir engel olarak duruyor. Kaynak Yeni Şafak 10.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|