03-13-2014, 23:02 | #1 |
Özlem Albayrak - Neden mi Düşmüyor Bu Oylar?
Özlem Albayrak
Neden mi düşmüyor bu oylar? Marxist arkeolog Gordon Child, 'fiziksel çevredeki zamansal değişikliklere hayvanlar biyolojik evrimle, insanlar ise kültürel gelişmeyle uyarlar.' der. Önermenin ilk bölümüne itiraz edebilirsiniz, ama Child'in kültürel gelişme dediği, yeni şartları, dünyanın birikimini, insanlığın vardığı noktayı kültürel olarak içselleştirmek gibi bir şey olsa gerek; yoksa kültür dediğin öğrendiklerini üst üste koymak ve bu birikimle amel etmekten başka ne olabilir ki? Ergenekon tutukluları salıverilmişken, Berkin Elvan'ın üzücü ölümü Gezi'nin ortak öfkesini yeniden havalandırmaya namzetken, 'Berkin Elvan üzerinden hükümete vurmaya çalışan cemaatçi kalemler' diye bir kategori türemişken, mümbit birer kaynak olarak bir Sarıgül, Kılıçdaroğlu portreleri yazabilecekken, neden 'kültürel değişme' dediğime gelince... Türkiye'nin ilk darbesinden bugüne dek darbecilerin ağzındaki değişmeyen sakız, 'halk cahil' cümlesi, toplumun iradesinin aksine hareket etmeyi neredeyse haklılaştıran bir argüman olarak kullanıldı bugüne dek. Bugün de durum değişmiş değil. Vaktiyle 'Bu ülkeyi biz kurduk.' diye diye siyasete müdahale eden askere 'Halk cahil, onun için neyin iyi olacağına ancak biz karar veririz.' jargonuyla destek veren güya aydının ve avanelerinin baskısı altında ezim ezim ezilenler, bugün devraldıkları rolün, dilini de ödünç almış gözüküyorlar. Başbakan'a yolsuzluk adlı savaşı açanlar yani; sosyal medyada, gazete ve televizyonlarda, kişisel sohbetlerde ama açıktan ama imaen, 'AK Parti'nin seçmeni cahil, biz eğitimliyiz.' cümlesini tekrarlıyorlar. Bunun adı seçkinciliktir; bugün gözümüzün önünde sahnelenen şey de, bürokrasinin ve 'eski' aydınların desteğini alarak, hukuk içindeymiş gibi durarak ama hukuku ezerek, bükerek, yuvarlayarak toplumun iradesine karşı pozisyon almaktır. Kimse 'biz daha akıllıyız, biz daha eğitimliyiz, biz daha becerikliyiz, o yüzden toplum olarak bizim işaret ettiklerimize yönelmelisiniz.' demiyor ama, böyle davranmak çok arkaik olacağı gibi, başarısızlığı da defalarca tescillenmiş bir yöntemdi. 17 Aralık'la yapılan şey çok daha sofistikeydi ve onu klasik darbelerden ayıran da buydu. Darbelerle devrilmeyen bilakis daha da yükselen bir siyasal iktidarı, yolsuzluk gibi bütün iktidarlar için 'olağan şüphe' ihtimali taşıyan ve atılan şey çamur bile olsa izinin temizlenmesi çok zor olan bir silahla vurmak, dolayısıyla Erdoğan'ı parti kapatma yoluyla değil ama yolsuzluk suçlamasıyla siyasetten elimine etmek... Bu yolla seçmenlerin seçim hakkına saygısı varmış gibi yapmak, ama aslında seçmenin oy vereceği partileri gücüne güvenerek kendisinin belirleyebileceğini vehmetmek ve böyle bir amacı olmadığını düşündürmek için de yaptığını halkın geleceği için yapıyormuş gibi gözükmek... Yani, seçmenler oy versin elbette, ama sadece AK Parti dışında seçeneklerden birine versin, bu CHP olur, MHP olur ya da bir başka siyasi parti olur, mühim değildir, amaç AK Parti gitsindir. Yolsuzluk operasyonu görünümlü o kalkışma bu yüzden klasik darbelerden farklıydı, zira halkın yararını gözetiyormuş gibi yaptı, oysa aynı operasyonu yürütenler arada ağızlarından kaçırdıkları gibi 'halkın cahil olduğuna' inanıyorlardı, tıpkı tarihte bin kez filan görülmüş halefleri gibi... Cahilliğe gelince, gayet felsefi bir noktadan bilgi ve hikmet karşılaştırması yapılabilir, çalınmış sorularla sınav kazanmanın insanı ortalama sokaktaki vatandaştan daha üstün değil, bilakis daha alt bir kademeye ışınlayacağı söylenebilir, bir zamanlar köşe bucak saklandıklarınla bugün kolkola girmenin kesişim kümesinden girilip ilginç sonuçlara varılabilir, ama konumuz bu değil... Konumuz, içten içe, halkı AK Parti'nin gitmesi gerektiğini anlayamayacak kadar basiretsiz ve hatta aptal olarak görmenin; kendini (grubunu) ise bilgi, kültür ve teknik düzeyiyle üst bir klasa yerleştirmenin adı modern seçkinlikse, önümüzdeki eylemin adının da update edilmiş, yani güncellenmiş darbecilik olduğudur. Kültürel değişme dediğimiz şey ise, bir yandan siyasete müdahaleyi modern biçimde yeniden kurgulamak, öte yandan kendine 'Tanrım, ne kadar demokratım' payeleri vermek değil, siyasete herhangi bir tür müdahale biçiminin demokrasilerde yeri olmadığına uyanmak 'basireti' gösterebilmektir. Kültürel gelişme dediğimiz şey, 'çevre bilinci', 'şeffaflık', 'hukuk' gibi son derece modern olan ve aklı başında kimsenin itiraz edemeyeceği kavramlar çerçevesinde üretilen AK Parti muhalefetine rağmen, bu partinin oylarının neden bir türlü düşmediğinin sosyolojik gerekçelerine uyanabilmek ve duruma uyum sağlama becerisi gösterebilmektir. Gerisi laftır, güzaftır, hikayedir, teranedir. Kaynak Yeni Şafak 12.03.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|