03-15-2014, 20:50 | #1 |
Emin Pazarcı - Çetenin Paralel Askerleri
Emin Pazarcı
Çetenin paralel askerleri Sanıyorum 2008 yılıydı. Bir televizyon programında Ergenekon için "doğrularla yanlışların karışımı" demiştim. Çok bozuldular. Devam edip bazı olayları değerlendirirken, "çetelerin savaşı" ifadesini kullanmıştım. Mesajı aldılar ve gereğini yaptılar… Zaten beni pek sevmiyorlardı, bu defa düşman oldular. Yukarıda Allah var, doğruları söylemek gerekir. Hep "abi, abi" deyip etrafımda dolaştılar. Yüz yüze geldiğimizde saygıda kusur etmediler. Ama arkamı döndüğümde yapmadıkları kalmadı. Sürekli olarak yollarıma diken döşediler. Sinsi ve kaypak bir yapıları vardı! Şimdi de o yapının kalıntıları devam ediyor. Bir yandan ret ve inkâr politikalarını sürdürüyorlar. Diğer taraftan ölümüne bir mücadele veriyorlar. Çünkü, artık deşifre oldular. Görmeyenler gördü, tanımayanlar tanıdı. Üzerlerine gidilmeye başlandı. Öyle bir noktaya geldiler ki… Ya yok olacaklar, ya yok edecekler! O yüzden canlarını dişlerine takıp saldırıyorlar. İçinde bulunduğumuz süreçte yaşadıklarımız budur. Kendi açıklamalarına bakılırsa, yıllarca aşüftelerin peşinden koştular. Onlardan bilgi ve belge temin etmeye çalıştılar. Saunaları dikizlediler, görüntüler topladılar. Yatak odalarına kadar girip kameralar ve dinleme cihazları yerleştirdiler. Her türlü mahremiyetin içine daldılar. Yıllar boyunca tehdit ve şantaj için kullanmak üzere malzeme derlediler. Gizli ve son derece kirli bir arşiv oluşturdular. Şimdi de yok olmamak için o kirli arşivden medet umuyorlar. Plânlı ve sistemli bir şekilde ellerinde ne varsa ortalığa döküyorlar. Tabii medyadaki uzantıları da boş durmuyor. İçine girdikleri savaşta onların görevi ise, açıktan saldırmak. Dikkat edin, düne kadar suret-i haktan görünenler bir anda değiştiler. Karşısında secde etme konumuna kadar düştükleri insanlara kin kusuyorlar. Üsluplarını bozdular, işi küfür ve hakarete götürmeye başladılar. Ama başka çareleri de yok. Mecburlar, hatta mahkûmlar. Yok olmanın korkusu ve paniği içinde saldırıyor, saldırıyor, saldırıyorlar… Ve bu savaşta her şey mubah!.. Din, iman sömürüsü zaten vardı, devam ediyor. Gırtlaklarına kadar siyasetin içindelerdi. Yine aynı. Ama bu defa saf değiştirdiler. Daha düne kadar ezmek ve yok etmek istedikleri çevrelere şimdi gülücükler dağıtıyorlar. Onlarla ittifak yapıyorlar. Onlar da buna zaten dünden hazır. Üstelik, bu defa çete ile iş birliği yaptıklarından kendilerini daha güçlü hissediyorlar. İçinde bulundukları psikolojinin dışa yansıması olsa gerek, onlar da ağızlarını bozdu. El ele omuz omuza aynı hedefe yöneldiler. Şu tabloya bakın: Referansı din olan çete, "din afyondur" diyen TKP gibi kuruluşlara dolaylı da olsa destek veriyor. "Karıncayı bile incitmeyin" nutukları atanlar, kanlı sol örgüt DHKP-C ile aynı safta görünüyor. İlginçtir, yıllar boyunca "anti-emperyalist" olmakla övünenler, emperyalizmin kucağına oturanlarla yan yana. Onlar da çetenin paralel askerleri olmak için yarışta. Kısacası at izi, it izine karışmış durumda! Ama halkın öyle bir feraseti var ki… Bizim, bugün gazetelerde ve televizyon ekranlarında tartıştıklarımızın çoğunu, vatandaş kafalarında çözmüş. Herkes her şeyin ve neyin ne olduğunun farkında. Zaten bu ülke peş peşe gelen salvoları atlatıyorsa, onların sayesinde. İstanbul'da, DHKP-C'li teröristlerin kurşunları ile hayatını kaybeden Burak Can'ın babası Halil Karamanoğlu, herkese nasıl da ders verdi? Üstelik, bu ülke Halil Karamanoğu gibilerle dolu! Belki sıkıntılar yaşıyoruz. Belki önümüzdeki günlerde de başka bazı sıkıntılar çekeceğiz. Ama Türkiye normalleşiyor. O 2008 yılında dikkati çekmeye çalıştığım çete, büyük çatırtılar çıkararak çöküyor! Kaynak Akşam 14.03.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|