07-17-2014, 03:24 | #1 |
Özlem Albayrak - Gazze
Özlem Albayrak
Gazze Dünya genellikle güçlünün güçsüzü ezdiği bir yerdir, biliyorsunuz. Bu ezme-ezilme hiyerarşisi, iki kişilik ilişkilerden tutun, aileye, iş hayatına dek aklınıza gelebilecek her türlü insan etkinliğinin bulunduğu yerde potansiyel olarak mevcuttur. Söz konusu potansiyelin açığa çıkması ise; vicdan dediğimiz, beş duyuyla algılanamayan, dışarıdan dayatmayla asla çalışmayan, bireyin ancak kendinden-özünden kaynaklanan fren mekanizmasının olmayışıyla mümkün olur. Bu durum, insanın neden esfeli safilin düzeyine düşebilecek bir kreasyon olarak adlandırıldığının, dünyanın sözlük anlamının neden düşüklük, alçaklık anlamına geldiğinin bence açıklamasıdır. Üstelik bu diyalektik, yani güçlünün ezmesi, güçsüzün ezilmesi durumu son derece yaygındır. Devletler arası ilişkileri de belirler, iş yerindeki müdürle çalışan pozisyonunu da domine eder, birbirini sevmeyen ve çocukları 'kendi tarafına çekmek isteyen' ebeveynler arasında da geçerli olabilir, silahsız Müslümanların üzerine bomba yağdırırken dünyanın geri kalanının başka tarafa bakıp ıslık çalmasını bekleyen terör ülkeleri için de kullanışlıdır... Güç neden mühimdir sorusuna gelince, genellikle gerçek olan o denklem, yani 'güçlü olan haksız olur' önermesinin tersine dönmesi için elzemdir. Güçsüz olanı dövmeye gücü yeteceği hâlde bunu yapmayan, yapanın da önüne geçebilecek kudreti olan insanlar da bulunsun bu dünya üzerinde diye, çocuklara ileride güçlü insanlar olmaları salık verilir. Zira işin bir de şahitlik tarafı vardır ve güçlü olan zayıf olanı pataklarken ama korkudan, ama çıkar kaygısından, ama vicdansızlıktan dolayı sesini çıkarmayan insanlarla doludur dünya. İşte bunlar olurken, sesini çıkaran birileri bulunsun diye, zalimin gözünün içine bakarak 'senden korkmuyorum' diyecek derecede gönlü sağlam, gözü pek durabilsin diye çocuklara güç öğütlenir. İşte bakın bir Ramazan ayında daha, İsrail'in bombaları altında can veriyor Gazze. Bir sonraki iftarı-sahuru göremeyecek Gazzelilerin, özellikle hedef alındıklarını düşündürtecek kadar yoğun şekilde avlanan küçük çocuklarının resimlerine bakarak geçirdik Ramazan'ı neredeyse. Çocukları yani, Filistin'in geleceğini özellikle öldürmelerini izledik. Oysa güçlü olanın genellikle neden haksız olduğunu bilmiş, aşağıların da aşağısına düşebilen insanları uyarma görevi edinmiştik. İslam dünyasından ya cılız çıkan ya çıkmayan seslere bakınca insan, düşünüyor, demek ki yeterince güçlü değilmişiz, çıkarlarımız ya da korkularımız ağır bastığından susarmışız. Ajanslardan ateşkes haberi aktı dün, sözlerini tutp tutmyacakları da, gerçekse bu ateşkesin ne kadar süreceği muamma; zira biliyoruz ki dönem dönem İsrail, Gazze'ye girer, dünyanın geri kalanının mahçup fısıltıları –olmaz ki artık- eşiğine çıkana dek öldürür ve bir süre sonra çıkar. Hepimiz biliyoruz ki bu döngü biteviye tekrarlanır, üstelik 'Arap öldürmek sorun değil'den 'anneleri öldürelim ki terrorist yetiştiremesinler' cümleleri arasında salınan küstahlıklarla taçlandırılarak... Oysa önümüzdeki şey kısmen etnik temizlik denilebilecek özellikler taşımakla birlikte asıl olarak soykırımdır ve sırf Müslümanlara yönelik olduğu için böyle sahipsiz, böyle sessizdir. Her şeyin başladığı zamandan bu yana güçlü güçsüzü dövüyor, üstünde tepiniyor, parçalıyor, yok ediyor; geri kalanlar bırakın engel olmayı pay kapabilme motivasyonuyla zayıfın yok edilişini izliyor. Dünya utanmazca dönüyor işte... Kaynak Yeni Şafak 16.07.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|