![]() |
#1 |
![]() İngiltere OUT, Türkiye IN ve FİLİSTİN!
Bir buçuk ay sonra İskoçya referanduma gidiyor. İskoçya eski sağlık bakanı bağımsızlık sağlığa iyi gelecek açıklaması yapmış Ayrıca gözler Kuzey İrlanda'ya çevrildi. İngiltere'nin korkusu İskoçya eğer bağımsızlığını kazanırsa İskoçya ile kültürel bağı olan Kuzey İrlanda'nın İskoçya ile bir birlik kurması ya da İrlanda ile birleşme hevesine tekrardan girmesi. İskoçya ve Kuzey İrlanda'nın ardından gözler bir de Galler'e çevrildi. İskoçya Britanya adasının en yukarısında, İngiltere'nin kuzeyinde, Kuzey İrlanda Britanya adasının batısındaki İrlanda adasının kuzeyinde kalıyor. Galler de Britanya adasının ve İngiltere'nin batısında küçük bir coğrafya. 100 yıl önce emperyal imparatorluk gücünü kaybedip yerini ABD'ye bırakan Birleşik Krallık bölünme korkusunu hala yaşıyor. Kuzey İrlanda'nın IRA örgütünden henüz yeni kurtulmuşken, şimdi hepten bu özerk ülkeleri kaybetme korkusu var İngiltere'nin. Bir tek küçük bir bölge olan Galler toplumunun bağımsızlık isteyenleri %10 civarında yerinde sayıyor 15 yıldır. Galler yönünden bir korku yok. Asıl korku İskoçya bağımsızlığı sonrası Kuzey İrlanda'nın tekrar İrlanda ile birleşmeye heveslenmesi ve ardından bunlar gerçekleşirse Galler'de de buna benzer fikirlerin uyanması. Bir buçuk ay sonra İskoçya bağımsızlığını elde ederse Birleşik Krallık bayrağındaki mavi zemin ve beyaz çapraz kaldırılacak ve geriye sadece St. George haçı olan beyaz zemin üzerine kırmızı haç ve Galler bayrağının kırmızı çaprazı kalacak. Eski İngiltere başbakanı Tony Blair'in anılarını anlattığı bir kitabı var. Orada IRA sorunu nasıl çözüldü gayet iyi anlatılıyor. İngiliz halkının olgunluğu ile bu sorun çözülmüştü. Ama öyle bir çağdayız ki, işte görüldüğü gibi örgütsüz, savaşsız özerk İskoç bölgesi referandum ile isterse ayrılacak. Kuzey İrlanda da bunu talep ederse yapılabilecek bir şey yok. IRA örgütü olmadan ayrılmış olacaklar. Bizde de Türkiye, Irak, Suriye bölgelerinin bir kısmını kapsayan Kürdistan bölgesi bugün gittikçe daha birlik olmaya başladı. Irak bir kere üçe bölündü. Kuzeyi Musul ve Kerkük'ü de kapsayan Kuzey Kürdistan, ortası IŞİD-Sünni Arap, güneyi ise Şii Arap. Erdoğan hem Öcalan ile hem de Barzani ile görüşüyor. Barzani Türkiye'ye yaklaşıyor ve Türkiye'ye katılmak istediğini söylüyor. Kürdistan bölgesi bağımsız devlet olsa tek başına barınamaz, ayrıca Türk ve Kürt halkları yüzyıllardır artık iç içe geçmiş durumda, eğer Kürtlerin hakları verilirse ki verildi, birlikte beraberce yaşamakta bir sorun yok, hatta daha da güçlü olunur. Başkanlık sistemi eyaletler sistemi ile birlikte yürüyebilen bir sistem. Başkanlık sisteminin istenmesinin sebebi sanki istikrardan çok Kürdistan bölgesinin tamamı ile birleşmeye uyumlanmak için. Turgut Özal da zamanında bu sorunun çözümü için başkanlık sistemini önermişti. Anıtkabir'den sonra en büyük anıt mezarı yapılan Demirel de bugün hala başkanlığı savunmakta. Tecrübeli siyasetçiler başkanlığa işaret ediyor. Her iktidar Atatürk'ün sözlerini kendi siyaseti için kullanmıştır. Atatürk pragmatist bir liderdi. Hilafetçi, şeriatçı sözleri de rahatlıkla bulunabilir, katı laikçi sözleri de bulunabilir, vesaire her tür sözü vardır çünkü hepsi siyaset gereği yerine göre idare etmek için söylenmiştir. Bugünkü konjonktürde Atatürk'ün ya da devrine göre Kemal Paşa'nın 1920-23 Birinci Meclis devrine göre söylediği "Türk ve Kürt halklarının oluşturduğu Türkiye halkı" vurgusu ön plana çıkarılabilir. Kürdistan bölgesi Kuzey Irak dahil özerk bölge olarak Ankara'ya bağlanabilir. Ardından Esad da devrilirse Suriye Türkiye'nin uydusu bir ülke haline gelebilir. Ama bugün Esad'ın devrilmemesi ve Mısır'da darbe olmasıyla Sisi'nin başa geçmesi Suriye ve Mısır'ın bizim uydumuz olmasını engelliyor ve Türkiye'nin Elefterios Venizelos'u (Megali İdea'nın mimarı) olan Davutoğlu'nun coğrafya üzerindeki emperyal politikalarını şimdilik başarısız gösteriyor. Ama artık elbette coğrafyanın birlikteliği tarihteki gibi olamaz. Olabilecek şey AB oluşumu gibi, ulus devletlerin ve bu ulus devletler şemsiyesi altındaki özerk bölgelerin birlikteliği ile (ki bu kaçınılmaz olarak Türkiye liderliğinde olabilir ancak) bir Orta Doğu ya da İslam birliği kurulabilir. Bu İslam Birliği sadece Avrupa Birliği gibi bir ekonomik, siyasi birliktelik olacaktır fakat dini kısmı sadece gönül-manevi olarak olacaktır yoksa laik ve demokratik ilkeler konusunda bir sıkıntı olmayacaktır. AB'deki 12 yıldızın Hristiyanlıktaki 12 havariyi temsil etmesi ve üyelerin Hristiyan toplumları olmasının ötesinde laikliğe aykırı bir durumu yok AB'nin, buradaki birliktelik de öyle olacaktır İslami açıdan. Böyle bir çağdaş, demokratik, laik bir birlik coğrafyadaki Müslümanlara olan zulümleri bitireceği gibi, merhametten uzak İslami terör örgütlerinin de sonunu getirecektir ve Yahudi-ABD'ye satılık Arap şeyhleri tarafından umursanmayan bölgenin sivil halkı Türk'ün güvenilir kolları arasında insan gibi yaşamaya başlayacaktır. Bölge halkı şu anda kendisine eziyet eden İsraillilerle, umut olarak bağlandığı terör örgütleriyle ve kendilerini umursamayan Arap şeyhleri ile baş başa kalmış bir vaziyette. Demokrasi ve insan haklarının dünyadaki savunucusu olan ABD ve AB ise bu halkın çoluk çocuk ölmesini umursamamakta. Bu halkın rüyalarını süsleyen tek bir dilekleri var: OSMANLI! Filistin, Suriye, Mısır, Pakistan, vesaire insanlar bir Türk ile karşılaşında "bizi yalnız bıraktınız, ne zaman geleceksiniz, Osmanlı'yı özledik" diyorlar. Dünyada bu sivil halkı savunan, olayları protesto eden ülkeler var tıpkı bizim gibi ama bizi o ülkelerden ayıran bir şey var, bu topraklar ve halk ile bizim aramızda bir fark yok. Sadece Kemalizm ucubesi ile bize bu unutturuldu. Bugün Marmara bölgesindeki Türkler nasıl Ege bölgesindeki Türkleri ve coğrafyasını kendilerinden görüyorlar, arada bir fark görmüyorlar ya da Güneydoğu'yu... İşte aynen öyledir Suriye de, Mısır da, Filistin de, Irak da, Arabistan da ve hatta Rumeli de... Bu noktada idrak noksanlığı olan tefekkürsüz kişiler "Tek Millet" derken neyin kastedildiğini anlamamaktadırlar. Tek Millet T.C. sınırlarını sıkışmış olan insanlardan ibaret değildir. Millet kendiyle, tarihiyle, diniyle yüzleşiyor ve barışıyor. Bu yüzleşme gerçekleştikçe millet kendiyle barışıyor, öz benliğini hatırlıyor ve öz saygısı geliyor. Sonuçta öz güveni yerine geliyor ve kendini hatırlıyor. Bugün İngiltere parça parça olurken, Türkiye parça parça söküklerini dikiyor. Neredeyse 100 sene önce II. Abdülhamid devrinde iken Siyonizmin kurucusu Herlz Filistin topraklarını satın almak istemişti ama Abdülhamid dik durmuştu, hayır demişti. Ama ardından darbe oldu, 33 sene ülkeyi ayakta tutan Abdülhamid sonrası darbeciler 8 senede ülkeyi bitirdi. Ardından darbeci hükümet altında savaşan Kemal Paşa Filistin topraklarından ordusunu alıp aniden geri çekildi, böylece yanındaki diğer iki orduyu İngilizler sarıp yok edebildi. İsmet Paşa'yı sokaklarda tellallarla aradılar. İşte 1. Dünya Savaşı'nın son çarpışması da bu idi. Buradaki hezimet Atatürk'e dokunduğu için konuşulmaz. Aslında hezimet de değil bu, bilerek yapılan bir geri çekilme. Ve ardından İngilizler Yahudilere Filistin'in sözünü verdiler, Yahudiler azar azar buraya yerleştiler fakat tamamen yerleşip de İsrail'in kurulması 2. savaşın sonrasına kaldı. Selanik çoğunluğu Yahudi ve Masonlardan oluşan bir şehirdi. Ne kadar hain var ise oradan çıkmıştır. İttihat ve Terakki orada kurulmuş, ve oradan çıkıp İstanbul'a gelerek darbe yapmış ve ülkeyi batırmıştır. Savaş kaybedilmiş, ülke paramparça edilmiş ama sadece ülkenin Anadolu bölgesinde canımız zor kurtulmuştur millet ve paşaların eliyle fakat sonradan kurulan diktatörlüğün propogandaları ile VATAN'ın 4'te 3'ünün kaybedilip 4'te 1'inin kurtarılması zafer olarak millete yansıtılmıştır. Bir de üstüne Lozan Antlaşması ile İsmet Paşa birçok toprağımızı ve hilafeti peşkeş çekince tam olmuştur. Ama Anadolu'ya giren Yunan'a birden İngilizlerin desteğini kesmesi, desteğini Kemal Paşa'ya vermesi ve tek kurşun atmadan İngilizlerin İstanbul'dan ayrılması hep soru işaretleri ile ortada kalmıştır. Sorular sorular sorular... Bu tür bazı tabuların kırılması için artık vakit geldi. T.C. tıpkı diğer Orta Doğu ülkeleri gibi oluşturulmuş Yeni Dünya Düzeni'nin bir kısmıydı sadece. Büyük devletler politikalarını değiştirmişti, askeri ile bayrağı ile işgal, sömürgeleştirme yerine kendinden olan yerlileri yönetici olarak oralara bırakıp oraları yönettiler hep. İnsan hakları diyen Batı neden Filistindeki çocuk katliamlarını görmüyor da Türkiye'deki polisin su, gaz olaylarını büyütüyor? Demokrasi diyen Batı neden seçimle başa gelenleri deviren darbecileri Mısır'da destekliyor? Dünya'yı yöneten Uluslararası Yahudilik önümüzdeki yani bu toprakların birliği ve barışı için kurulması gereken birliğin önündeki en büyük engeldir. Ve bu Yahudiliğin arkasında Batı durmaktadır çünkü Kapitalizm'in yöneticileri Batı'da ikamet eden dünyanın en zengin ve bankaların sahibi olan Yahudilerin ta kendileridir. Daha anlatacak çok şey var ama satırlar, sayfalar yetmez... Ama sonuçta bölgede birliğe doğru bir gidişat var ve bu gidişatın öncülüğünü Türkiye yapacaktır. Türkiye kendisiyle ne kadar yüzleşir ve özgürleşirse o derecede birlik ve refah sağlanabilir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|