|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak yeni şafak.com yusuf kaplan yazıları
Çanakkale ruhunu diri tutabilirsek, tarihi biz yaparız *Çanakkale ruhu bazı çevrelerde aşınmış olsa da, diriliğini koruyor ilham vermeye devam ediyor... İslâm dünyasının kalbi, hilâfetin merkezi İstanbul düşmesin diye, Müslümanların yekvücut Çanakkale’ye koştukları bir ruh bu...Ümmet şuuru, direniş ve diriliş ruhu...bu ülkede bu ruh yok edilmeye çalışıldı.Ama en sert kayaları aşarak gürül gürül akan ilâhî kaynaktan beslenen ümmet şuurunun, direniş ruhunun yok edilebilmesi, diriliş tohumunun önüne geçilebilmesi mümkün değildi elbette! Çanakkale ruhunu yitirdiğimizde toprakları yitiririz ama ruhu diri tutarak yeni ufuklara taşıdığımızda tarihi biz müslümanlar yapmaya başlarız*ÇANAKKALE, ULUSUN KURTULUŞ SAVAŞI DEĞİL, BİR ÜMMETİN*DİRENİŞ VE DİRİLİŞ RUHUDUR Çanakkale bir ulusun kurtuluş savaşı değildir mazlum ümmetin çocuklarının hilâfetin düşmemesi için verdiği ölüm-kalım savaşıdır Hilâfet, İslâm’ın bayrağıdır Osmanlı “insanlığın son adasıdır Osmanlı, 3 kıtada 6 asırlık barış yurdudur İstanbul düştü, dünya düştü asır cehenneme dönüştü.çanakkale İslâm bayrağının yere düşmemesi için dünyanın Çanakkale’ye koşması genç-yaşlı, erkek-kadın bütün ümmetin verdiği direniş destanıdır Çanakkale.Diriliş ruhunun tohumlarının ekildiği, bitmeyen ve bitmeyecek Bedir’in ruhunun yeşertildiği muazzez bir destandır *Osmanlı’nın cephede ölüm savaşı verdiği dondurucu kışta, islamın hakikatli çocuklarının hilâfetin düşmemesi, İstanbul’un düşürülmemesi için karda-kışta, binlerce yol katederek Çanakkale’de soluğu aldığı, yedi düvele tarihin en büyük direniş destanlarından birini yazdığı, Haçlılara, emperyalistlere, İslâm’ın bayrağının düşürülemeyeceğini haykırdığı diriltici bir ruhtur Çanakkale ruhu.Çanakkale’deki ümmet şuuru, direniş ve diriliş ruhu diri tutulduğunda, İstanbul, tarihin yapılmasında, insanlığın susuzluğunun giderilmesinde, dünyanın barış yurduna dönüştürülmesinde tarihî rolünü oynayacak biiznillah...ruhu yeniden kuşanabilirsek, tarihi yeniden biz, Müslümanlar yazarız Allah’ın izni ve keremiyle...*Yemen’de, yaşlı bir Yemenli şunları söylemişti İstanbul düştü, İslâm dünyası düştü. İslâm dünyasının ayağa kalkması, İstanbul’un yeniden ayağa kalkmasına bağlı.”İşte bu ruh yok edilmeye çalışıldı tarih şuuru, ümmet şuuru, direniş ve diriliş ruhu. Yok edilmeye çalışıldı Çanakkale yalnızca bir ulusun kurtuluş savaşı olarak zihinlere kazındı Oysa Bosna’dan Beyrut’a, Gazze’den Halep’e, Müslüman Hindistan’dan Kudüs’e kadar bütün Müslümanlar, hilâfetin merkezi İstanbul düşmesin diye Çanakkale’ye koşmuştu.Bir ümmetin emperyalistlere karşı ümmet şuuruyla yekvücut olarak gerçekleştirdiği, bizi ayağa kaldıracak yegâne direniş ve diriliş ruhuydu çanakkale *ÇANAKKALE RUHU’NU DİRİ TUTARSAK, TARİHİ BİZ YAPARIZ ruhu yitirdiğimizde, ne bu toprakları koruyabiliriz; ne de mazlum İslâm dünyasının umudu olabiliriz.Bunu aslâ unutma Çanakkalenin diriltici ruhu, 15 Temmuz’da hatırlandı ve şahlandı ümmet, son kale düşmesin, mazlumların umudu sönmesin diye göğsünü tanklara siper etti ve destan yazdı.Bize düşen ümmet şuurunu, direniş ve diriliş ruhunu diri tutmak; hayata yaymak, gergef gibi işlemek geleceği bu ruhla yetiştirmek...İşte o zaman toplum toparlanacak ve mazlum halkları toparlayacaktır inşallah...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak yeni şafak.com yusuf kaplan yazıları
Üç Aylar’da bütün yollar yürek ülkesi’ne çıkar... *Rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi üç aylara girdik Allah’a (cc) hamd olsun.Dün Regâib Gecesi'ydi; önceki gün, baharın ilk günü... Bahar mevsimiyle başlıyor üç aylar: Çiçeklerin açtığı, yüzlerin güldüğü, Rahmân’ın Rahmet kanatlarını yeryüzüne bütün cömertliğiyle gerdiği bir toparlanış ve diriliş mevsimi bu.üç aylar, aslında manevî bir bahar mevsimidir Bizi dünyanın kirlerinden arındıran, Rahmet-i Rahmân’a yaklaştıran, diriltici, saflaştırıcı, safları sık tutmamızı sağlayıcı, kalbimizi yumuşatıcı, yüreğimizi açıcı ulvî iklime ulaştıran bir biliş, oluş ve varoluş mevsimi...*kadri kıymeti bilmeli, Rabbimize hakkıyla şükretmeli.Üç aylar: Çok katmanlı, nefis bir mânâ iklimi; diriltici, leziz bir “bahar” mevsimi...Hakk’ı tesbih eden, teslimiyetin zirvesi dağın-taşın...tohuma kucak açan toprağın... ruh aşılayıcı bir nefesle ince ince, sessizce esen rüzgârın...gürül gürül akan her yeri sulayan, arındıran ve toprağı tohuma gebe bırakan ırmağın...taptaze meyveler veren, yemişler armağan eden ağaçların...hep birlikte, kendi dillerince, kendilerince eşlik ettikleri yeniden-doğuş, yeniden-doğruluş merasimi...toparlanış, arınış ve direniş, muazzez bir diriliş bestesi. herkese ruh üfleyici, herkesi kendine getirici, yol gösterici derin bir mânâ atmosferi...SONSUZLUK DERYASI... *Mânâ” kelimesi ile “manevî” kelimesi, aynı köktendir.Ruh ikizidir.aynı kökten gelir, aynı kök’e yönelir, bizi aynı köke Göğe yöneltir Müslümanın fikrinde de, zikrinde de, şükründe de aynı Gök aynı Ulvî Kaynak, meyve verir: Hayatın mânâ’sı zâhir’e bakar, bâtın’a akar çok katmanlı bir dünya sunar... insanı sonsuzluk deryasına taşır...hayatı, kavrayan ve kucaklayan tevhîdî üç aylarda hayata geçirilir... Mânâ ile madde, enfüs’le âfâk, bâtın’la zâhir, birleştirilir. Üç aylar HİCRET RUHU VE “BAHAR” ŞARKILARI hicret” aylarıdır.Hicret, “göç”tür Çürütücü eskiyi terketmek; ümmîleştirici, kirlerden arındırıcı kemâl derecelerine erişmektir ruh ışıması ruh kıvılcımı demektir hicret, kemâl merdivenlerini tırmanma yolculuklarıdır *Hicret, bir “bahar” mevsimi şarkısıdır: hicretler, bahar mevsimidir, direniş ve diriliş şarkıları besteler.yeniden-doğuş, ve yenilenmektir Tarihi yapan, insana kanatlandırıcı bir yolculuk yaptıran melekût âleminden süt emerek, melekelerle doğrularak mülk âleminden yurda, umuda melekût âlemine doğru yolculuğa çıkılmasını sağlayan hicret ruhudur.üç aylar, melekût âleminden leziz, meyvelerin tadıldığı, ve herkese tattırıldığı, hicret ruhuyla yaşanan kutlu bir yolculuktur.YÜREK-ÜLKESİ’NE ÇIKAN YOLLAR...dır Recep ayı, rahmet ayıdır: Tohum düşer toprağa Recep ayında...İnsan, Hakka rağbet eder, yalnızca O’na yönelir,Ve Direniş başlar Kişi, dünyaya direnir. Hakikat tohumu ekilir... *Şaban ayında Rahmet yağar, gökten melekler ağar yeryüzüne saf saf...Ağaç, meyveye durur... Ramazan’da müminlerin kalbi yıkanır melekler; kirleri temizler.Diriliş, gerçekleşir Ağaç, leziz meyveler verir...yürek-ülkesi’ne varılır: Hakikat tadılır ve tattırılır.Üç aylar bir Bahar iklimidir doğuş, ve kök’ten doğruluştur Üç aylarda bütün yollar, yürek-ülkesi’ne çıkar...Üç ayların yeniden toparlanışımıza kardeşlik birlik ve dirliğimizin pekişmesine, sarsılmazca köksalmasına Cenab-ı Hak’tan niyaz eder, üç aylar mevsiminin bizi ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiğimiz huzur sükûn, sürûr ve kurtuluş iklimine eriştirmesini dilerim. Vesselâm. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak yeni şafak.com yusuf kaplan yazıları
İşte bir maarif inkılabı taslağı... *Okumak’tan maksat, bilmek değil, olmak’tır. Bilmek, İlim yolculuğunun, olmak’sa Hikmet yolculuğunun meyvesidir.Kuru bilgi, zihni dondurur, kalbi durdurur, ruhu soldurur...Bize zihni açacak ilim, kalbi arındıracak irfan, ruhu kanatlandıracak hikmet pınarları gerek...Gazâlî, ilimle uğraşan kişiyi “avam”, irfan’la hemhâl olan kişiyi, havass; hikmet mertebesindeki kişiyi “havassü’l-havass” olarak tarif ediyordu.zihnimizi ve önümüzü ufkumuzu açacak, insanlığın insanca bir hayat sürdürmesini mümkün kılacak yegâne yol vr geleneğimizde, tefekkür tarihimizde, kişi, irfan mertebesine vasıl olmak için önce ilim talim eder. *İrfan ilmin amele dönüştürülmesi, hayata aktarılması, ve karşılık bulması için gayret sarfedilmesidir.Kişi, ilmini, irfan’la amele dönüştürdüğünde, bilgi, kuru bilgi olmaktan kurtulur, kurucu, koruyucu ve kurtarıcı bilgiye dönüşür bilgi’nin kuru bilgiden kurtarılıp, kurucu, koruyucu ve kurtarıcı bir bilgiye dönüşmesi, gerekir.Hikmet mertebesi, Rahmet Peygamberi Efendimiz’in kişi, ilmiyle amel ederse, Allah ona bilmediklerini öğretir lûtfeder” buyurdu Gazâlî, İbn Arabî, İmam Rabbânî Yunus, Mevlânâ, Sinan, gibi hikmet adamları yetiştirseydik İslâm dünyalara medeniyetlere, bilgiye açılmamızı sağlayacak köklü, güçlü bir sistemi”n tohumlarını ekecek geleceğimizi kurtarıp insanlığa umut olacaktık *Biz, hakikate teslim olmuş insanlar, vâkî olanda hayır vardır, diye inanırız.şikâyet yerine, gelecek inşa etmeli zorlu ve umutlu yolculuğun yapıtaşlarını hayata geçirmeliyiz karınca kaderince...Batı’da bilim tavan yaptı: Genetik yapay zekâ ve robotların, hayatımıza çeki düzen vereceği ruhsuz bir dünyaya sürükleniyor insanlık... Bilgi’yi, dünyayı, doğayı, ve, hakikati bilmek doğaya ve insana saldırı olarak gören Batı ile araç amacın önüne geçti hayat anlamını yitirdi, orman kanunları teknolojik silahların tehdidiyle dünya cehenneme çevirildi çıkmaz sokağa girdik Bilim, düşünemez, Bilim araçtır Araç amacın önüne geçerse insan düşer, düştüğü yerden de kalkamaz BİZ BESMELE’Yİ ÇEKELİM, RAHMET TECELLÎ EDECEKTİR...*irfandan, hikmet’ten nasibini almayan kuru bilgi, kör bilinç insanı linç etti dünyayı çölleştirdi cehennemin ortasında, inşa edeceğimiz insanlığa hediye edeceğimiz ilim, irfan ve hikmetle geliştireceğimiz hakikate medeniyete insanlığa ekmek kadar su kadar ihtiyaç var bir geç olmadan kuşatıcı ve kucaklayıcı, hayata anlam katıcı, insanlığın zihnini açıcı muazzez modelimizi adım adım hayata geçirmek boynumuzun borcudur.İnsanı insanın kurdu yapan kapitalist saldırı Darwinyen orman kanunlarının insanlığı sürüklediği cehennemden çıkaracak, insanı insanın kurdu değil, insanı insanın yurdu, umudu ve ufku yapacak hakikat medeniyetinin tohumlarını hayata geçirmek için kollarımızı sıvamak zorundayız... niyetlenelim, besmeleyi çekelim, rahmet tecellî edecek, tohum toprağa düşecek ve meyve verecektir Allah’ın lütfu ve keremiyle. Eğer 100 yılın tohumlarını ekemezsek, yok olmaktan kurtulamayız. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak yeni şafak.com yusuf kaplan yazıları
Gençlerini ihmal edenler, geleceklerini imha ederler! *Gençliği kaybediyoruz, Genç kuşak, gözümüzün içine baka baka yok oluyor, zihnen intihar ediyor... genç kuşakların zihnen, ruhen, bedenen ve kültürel olarak karşı karşıya kaldığı tehlikeler, terör tehlikesinden büyük ve ürpertici Bu yakıcı gerçeği görebiliyor muyuz acaba Toplum ve devlet olarak geleceğimizi tehdit eden tehlikenin farkında değiliz Gençliğin zihnini, inancını, ruhunu, yerle bir eden saldırılar, ülkenin birinci derecede millî güvenlik sorunu biz durumun vehametini göremiyoruz ne yazık ki Gençlerini ihmal edenler, geleceklerini imha ederler *GENÇLİĞİ SUÇLAYARAK BİR YERE VARAMAYIZ... SUÇLU BİZİZ, GENÇLER DEĞİL! Manzara ürkütücü genç kuşak ülkeye, değerlerine, medeniyetine inancını yitiriyor Gençlerin dünyalarına, ilgilerine, ihtiyaç ve sorunlarına nüfûz ederek genç kuşağı anlayabiliriz gençlik, ülkeye medeniyetine yabancılaşıyorsa, nedeni biziz, gençliğin sorularına cevap veremeyen, kayıtsız kalan, gençliği terkeden biz yetişkinler! Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Gençlik, nasıl bir saldırıyla karşı karşıya sığ, yüzeysel, ayartıcı popüler kültür: küreselleşme Amerikan kültür saldırısı hakikat fikrini yok ediyor “her şey mübah” sözü, şeytanı, iyi ve kötü’yü eşitliyor sahte deist, pagan bir kültür bu. *pagan kültür, şimşek hızıyla yayılıyor dünyada. modernlikle hesaplaşmadan, postmodern saldırıyla karşı karşıyayız SÖMÜRGECİ EĞİTİM, YABANCILAŞTIRICI KÜLTÜR VE YOZLAŞTIRICI MEDYA’NIN SALDIRISI ile karşı karşıyayız sömürgeci, ezberci ve sığ eğitim sistemi yozlaştırıcı medya tarih bilincini silip süpürdü yabancılaştırıcı kültürü, sanat ve düşünce hayatımızı. yozlaştırdı işgaller yalnızca fiilen değil. zihnende gerçekleşiyor.Fiîlî işgal, görülebilir ve püskürtülebilir. zihnî kültürel / medyatik işgal zihnî işgalin boyutlarını tespit edebilmek zordur; zihnî işgalle mücadele edebilmek zordur.*zihnî işgalin boyutlarını görelim: ülkenin, eğitimi , kültürü, medya düşünce ve sanat hayatı işgal altında! çocuklarımızı el ele vererek katlediyorlar. Gençliğin inancı İslâm’ı anlayamayacak kadar sığ, yüzeysel, Batı ise iflah olmaz bir aşağılık gençlik arasında deizm, ateizm ve nihilizm çığ gibi yayılıyor...Sömürgeci eğitim sistemi; yoz, sığ, celladına âşık kültür ve sanatta sömürgeleştirici faaliyetler, zihnen, ruhen ve kültürel olarak katlediliyor çocuklarımızı, gözlerimizin önünde... Medeniyet bilinci ve tarih bilinci veremeyen, medeniyet bilincini, tarih bilincini, özgüveni yok eden, ezberci, sığ, sömürgeci eğitim ve değerlerimizi delik deşik paramparça eden yoz, medya rejimi; celladına âşık eden, özgüveni yok eden, ülkesine, tarihine, kültürüne, yabancılaşan genç kuşaklarımızı intiharın eşiğine fırlatıyor... *Batılı sömürgeciler tarafından sömürgeleştirilemeyen, dışardan ele geçirilemeyen ülkemiz, celladına âşık tasmalı çekirgelerin eğitim, ve medyaya babalarının çiftliği gibi hükmetmelerinden, ötürü, zihnen sömürgeleştiriliyor.emperyalistlerin dışardan saldırılarla yapamadıklarını, içimizdeki celladına âşık “yerli” sömürgeciler yapıyor.Devlet, eğitim, düşünce, kültür, sanat ve medya hayatını yeniden yapılandırmalı.Yunus, Gazâlî, İbn Arabî, Sinan yetiştirecek bir medeniyet toplumu kucaklayabilecek bir eğitim, kültür, sanat ve medya rejiminin temellerini atmalı, vakit geç olmadan... Cemaatler, hocalar özgüveni yüksek çaplı, öncü insan yetiştirmeye odaklanmalı ve kullandıkları dile dikkat etmeli, gençlerin sorularına cevap verecek çapta ve kalibrede bir dil geliştirmeli. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Kaynak yeni şafak.com yusuf kaplan yazıları
Türk askeri İslâmlaşıyor!” diye şikâyet eden celladına âşık tasmalı çekirgeler var bu ülkede! *Bütün Türkiye biliyor Afrin’e savaşmaya giden askerle muhabir arasında geçen o anlamlı diyaloğu...Muhabir, Mehmetçiğe soruyor: Nereye Mehmetçik: “Kızıl Elma”. Muhabir: Ailene mesaj gönder... Mehmetçik: “Beklemesinler!” Muhabir: Türkiye’ye mesaj ver... Mehmetçik: “Vatan bölünmez!” bu asker, tam bir “Mehmetçik”:*farkında olan, ölüme düğüne gider gibi koşarcasına giden İslâm askeri, İslâm’ın, yürek ülkesinin askeri. Anadolu çocuğu, masum ama asil çocuğu Anadolu’nun... İKİ CEPHEDE*MÜCADELE EDİYORUZ...*Kendinden geçen, bu dünyada ülkesini, ülküsünü, Kızıl Elma’sını, tanıyan, adalet, barış ve kardeşlik ve hakikat için hayatını feda etmekten çekinmeyen gönlübol, fedakâr, cefakâr ve vefakâr askerlerimizle*övüneceğimize, gurur duyacağımıza, aşağılamaya, “Türk ordusu İslâmlaşıyor” diyerek Türkiye’yi emperyalist Batılılara şikâyet etmeye kalkışan celladına âşık tasmalı çekirgeler var bu ülkede İki Türkiye’yi parçalamaya ant içmiş, terör ve emperyalist kukla teröristlerle savaş veriyoruz.ülke içinde, ülkesiyle kavgalı, ülkenin ruhunu kurutmaya ant içmiş, zihnen Batılı şizofren, zihinleri prangalı, celladına âşık sömürge aydını tasmalı çekirgelerle savaş veriyoruz *Ordusunun namaz kılmasından, tekbir getirmesinden rahatsız olanlar Türk askeri İslâmlaşıyor”*diyerek karalara bürünenler*ülkeyi emperyalistlere şikâyet*edecek kadar ülkenin insanına, düşmandır ruhunu yitirmiş,*metamorfoz edilmiş ülkeye, insanına, kültürüne yabancılaşmıştır ülke dışardan sömürgeleştirilemedi ama içerden zihnen sömürgeleştirildi. Türk askerinin, savaşda “tekbir getirerek toplu namaz kılıyor” diyerek İslâmlaşmasından şikayet eden ülkenin çocuğu olabilir mi? ülkeye hayrı dokunabilir mi? Bu toplumun askeri, İslâm’ın sancaktarıdır değerlidir, önemlidir, kıymetlidir. *Bu toplumun askeri,*bin yıldır, İslâm düşmanlarına karşı hakikatin, adaletin ve kardeşliğin yurdu, umudu ve ufkudur İslâm’ın bayraktarıdır müslümanlar, dua ediyor bu askere Burkina Faso’dan Bosna’ya, Üsküp’ten Filistin’e, Arakan’a ve Moro’ya kadar dünyanın en ücra köşelerinde askerimize dualar ediliyor askerden rahatsız olanlar ancak köle ruhlu, zihinleri prangalı türedi tiplerdir |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|