02-10-2024, 13:11 | #1 |
Karagöz İle Hacivat: İki Elin Nesi Var
KARAGÖZ İLE HACİVAT: İKİ ELİN NESİ VAR
Karagöz ile Hacivat yolda karşılaşır. Hacivat: Dur Karagözüm, nereye böyle? Karagöz: Oh, sen miydin Hacivat. Ben de seni arıyordum. Hacivat: Beni mi arıyordun? Karagöz: Evet, sizin eve gidiyordum. Hacivat: Bizim eve mi? Ama bizim ev o tarafta değil ki. Karagöz: Ya ne tarafta? Hacivat: Bu tarafta. Ters yöne gidiyorsun. Karagöz: Ters yöne mi? Hacivat: Belki de az önce bizim evin önünden geçtin. Karagöz: O zaman beni neden uyarmadın? Hacivat: Aman Karagözüm, evde değildim ki. Karagöz: Bir daha aradığımda evde ol. Hacivat: Sen de aradığında haber ver. Eve gelirim. Karagöz: Hacivat, bugün bir atasözü öğrendim. Hacivat: De bakalım , söyle. Karagöz: Bir elin nesi var, iki elin takkesi var. Hacivat: Böyle atasözü olmaz. Karagöz: Nasıl olmaz, var işte. Hacivat: Sen bunu kimden duydun, Karagözüm? Karagöz: Adamın biri söyledi. Hacivat: Söylemiş ama yanlış söylemiş, sonu yanlış. Karagöz: Sonu mu yanlış? Bir elin nesi var, iki elin tekkesi var. Hacivat: Yanlış. Karagöz: İki elin teknesi var. Hacivat: Takkesi, tekkesi, teknesi falan yok. Karagöz: .... Hacivat iki elini birbirine vurur. ( Hani clap, clap ) Karagöz: Buldum, iki elin alkışı var. Hacivat: Çok yaklaştın, alkışı ses olarak söyle. İki elin sesi gibi. Karagöz: Buldum. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Hacivat: Hah, şimdi doğru söyledin. Değil mi ya? Doğrusu bu. Karagöz: Ben onun öyle olduğunu biliyordum. Kafamı karıştırmasan doğrusunu söylerdim. Hacivat: Kafanı ben mi karıştırdım? Karagöz: Artık size gitmeme gerek kalmadı. Gitsem de evde bulamazdım. Belki yarın bulurum seni. Haydi, hoşça kal, Hacivat. Hacivat: Güle güle Karagözüm. ------------------------------------------------------------- KARAGÖZ İLE HACİVAT: SÜR EŞEĞİ BURSA'YA Hacivat, Karagöz'ün kapısını çalar. Karagöz kapıyı açar. Hacivat: Selam Karagözüm, gel tartışalım. Karagöz: Taşlaşalım mı? Ne gerek var. Hangi taş büyükse git kafanı ona vur. Hacivat: Öyle demedim. Tartışma başlatalım yani münakaşa edelim. Karagöz: Münaşaka ne demek? Cevizli lokum olmasın? Hacivat: Yok pastırmalı yumurta. Karagöz: Paspaslı yumurta mı? Yumurta paspasın üstünde mi pişti? Hacivat: Hayır, laf olsun diye bir şeyler söyle. Fikir yarıştıralım. Karagöz: Ha öyle söylesene. Geçti İnegöl'ün pazarı sür eşeği Bursa'ya. Hacivat: Kırk yılda bir laf ettin ama doğrusunu söyleyemedin. Karagöz: Yanlış laf ettiysem, doğrusunu sen söyle? Hacivat: Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye. Karagöz: Sen zor gidersin eşekle Bursa'dan Niğde'ye. Hacivat: Bursa'dan Niğde'ye neden gideyim? Karagöz: Demin dedin ya geçti Bursa'nın pazarı sür eşeği Niğde'ye. Hacivat: Bravo sana, tartışmayı nereden nereye sürükledin. Karagöz: Öyle olduğu doğrudur. Adım Karagöz. Adamı gözünden anlarım. Değer biçerim. Hacivat: Bana ne değer biçtin, hemen söyle? Karagöz: Benim paramla beş para etmezsin. Hacivat: O zaman dört para ederim. Ama sen benim gözümde hiç para etmezsin. Seni gidi beni bilmez seni diyen Karagöz Hacivat'ın üstüne hamle yapar. Hacivat geri dönüp kaçmaya başlar. Karagöz peşinden koşar ama yetişemez. Daha sonra Karagöz evine döner. ------------------------------------------------------------- KARAGÖZ İLE HACİVAT: SAKSI Hacivat: Karagözüm, senin evde fazla saksı var mı? Karagöz: Evde sakız var. Hacivat: Sakız değil, saksı. Çiçek dikecektim. Karagöz: Saksıya çilek mi dikeceksin? Hacivat: Saksıya çilek dikilmez.Çilek bahçeye dikilir. Karagöz: Senin bahçe çilek dolu o zaman. Hacivat: Yok Karagözüm, ne çileği ne bahçesi? Karagöz: Çilek kokulu çilek, bahçe armut bahçesi. Hacivat: Armut da nereden çıktı? Karagöz: Hamam kesesinden çıktı. Hacivat: Hamam kesesinden ne çıktı? Karagöz: Örümcek. Hacivat: Örümcek mi çıktı? Karagöz: He ya örümcek. Hacivat: Örümcek sonra ne oldu? Karagöz: Kaçtı, yakalayamadım. Hacivat: Bir daha kaçırma? Karagöz: Neyi kaçırmayayım? Hacivat: Keçileri şey yani örümceği. --------------------------------------------------------------- KARAGÖZ İLE HACİVAT: EN BÜYÜK KARAGÖZ Hacivat gelir, kapıyı çalar. Karagöz pencereye çıkar. Hacivat seslenir: Karagözüm, senin evde çaydanlık var mı? Karagöz: Gerdanlık hanımın boynunda. Hacivat: Hanımın boynunda olan nedir? Karagöz: Gerdanlık. Var mı diye sordun ya. Hacivat: Gerdanlık demedim, çaydanlık dedim. Anla işte misafir geldim. Karagöz: Safir gerdanlık mı? Bizimkisi o kadar pahalı değil. Hacivat: Aç Karagözüm, aç Hemen kapıyı aç Çay demle içelim Sohbet edelim. Karagöz pencereden Hacivat'ın yanına atlar. Sus, Hacivatım sus Hemen şimdi sus Kavgalıyız hanımla Anla halimden. Halden anlayan Hacivat koşar adım oradan uzaklaşır. Karagöz duvardan tırmanır, pencereden eve girer. Karagöz'ün Hanımı sorar: Kimdi o, Hacivat mıydı? Karagöz: He ya Hacivat. Gelmiş kafa ütülüyor. Neşesi yerinde. Tuzu kuru tabi. Hanımı: Onun tuzu kuru da seninki yaş mı? Karagöz: Aramızda iki yaş fark var. Ben büyüğüm! Hanımı: Sen herkesten büyüksün. Haydi, gel sofraya. Şu bulguru kaşıkla, daha da büyü. Karagöz sofraya oturur. Bulgura çala kaşık girişir. Bir tencere bulgur pilavını bitirir. Üstüne yayık ayranı içer. Sonra yatar uyur. Bu güzel hikaye de burada sona erer. ----------------------------------------------------------------- KARAGÖZ İLE HACİVAT: ÇAM YARMASI Ayla ile Bursa Kapalı Çarşı'da Kozahan'a gittik. Çay bahçesine oturduk, çay içiyorduk. Ayla cep telefonumla bir fotoğrafını çekeyim, dedi. Çekti. Bir daha, bir daha çekti. Fotoğrafını Facebook’a koyayım, dedi. Ben, tamam, dedim. Fotoğrafın altına çam yarması ile birlikteyim, diye yaz. Bu sırada Karagöz ile Hacivat yanımıza gelmiş de haberimiz yokmuş. Karagöz: Çam yarması değil de biber dolması yaz, dedi. Hacivat: Olur mu Karagözüm, patlıcan musakka yazsın. Karagöz: En iyisi yaprak sarması yazsın. Bu müthiş ikili beni dolmalara doldurdular, yapraklara sardılar. Oysa benim çorbam iyi olur, deyince kahkahalarla güldüler. Ayla da onlarla birlikte güldü. Karagöz ile Hacivat gidince Ayla, iyi ki geldiler, bize neşe verdiler, dedi. Bu hikaye de burada bitti. --------------------------------------------------------------- KARAGÖZ İLE HACİVAT: SATILIK AKIL Karagöz ile Hacivat yolda karşılaşır. Karagöz: Selam Hacivat. Hacivat: Selam Karagöz. Karagöz: Hacivat bana on akçe borç versene. Hacivat: Aman Karagözüm, on akçeyi ne yapacaksın? Karagöz: Pazarda adamın biri, kiloyla akıl satıyor. Hacivat: Akıl para ile satılmaz. Karagöz: Ya ne ile satılır? Hacivat: Akıl doğuştandır, sonradan elde edilmez. Karagöz: Kilosu bir akçe. Hacivat: Senin aklın var ya Karagözüm. Karagöz: Var ama yetmiyor. Daha akıllı olmak istiyorum. Hacivat: Alıp da faydasını gören var mıymış? Karagöz: Köylü tarlada ırgatmış. Akıl almış, okumuş, kadı olmuş. Hacivat: Başka. Karagöz: Adamın oğlu akılsızmış. Oğluna akıl almış. Şimdi çalışıyormuş, yakında evlenecekmiş. Hacivat: Vay canına! Doğru mu bütün bunlar? Karagöz: Doğru. Komşularıyla konuştum. Hacivat: Olay gerçek ha. Karagöz: Yürü Hacivat, bitmeden şu akıldan alalım. Hacivat: Bana bir kilo al, kendine de bir kilo al. Karagöz: Yetmez, bana bir kilo yetmez. On kilo alacağım. Hacivat: On kilo mu? Sen o kadar akılla aya gidersin. Karagöz: Aya da giderim, güneşe de giderim. Yeter ki daha akıllı olayım. SON Yazan: Serdar Yıldırım
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
06-01-2024, 13:58 | #2 |
KARAGÖZ İLE HACİVAT: MİRAS
Karagöz’e Mısır’daki amcasından bir sandık altın miras kalır. Bunun üzerine Karagöz yakın arkadaşı Hacivat ile beraber bir ticaret gemisine binip Mısır’a giderler. Miras işlemlerini hallettikten sonra yine bir ticaret gemisine binip geri dönerler. Ama Marmara Denizi’nde kürekçilerin isyanı sırasında su alan gemiden yolcular kayıklara binerek kurtulurlar. Karagöz ile Hacivat altın dolu sandıkla Mudanya kıyılarına, bindikleri kayıkla ulaşırlar ama sahilde konuşmaya daldıklarından iskeleye iyi bağlamadıkları kayık dalgalara kapılır ve gözden kaybolur. Daha sonra bir at arabasına binerler ve Bursa’daki evlerine dönerler. Bırak bir sandık altını ceplerindeki para da bitmiştir. İş bulup çalışarak para kazanmaları gereklidir ama nasıl bir iş? Onlar aralarında bu konuyu konuşurken tatlı bir sohbete dalarlar. Giderek sohbet koyulaşır, şakalaşmalar artar. Karagöz: “ Sence nasıl bir iş tutayım Hacivat. Ama tutacağım iş de az emek harcayıp çok para kazanayım. “ Hacivat: “ Öyle iş olmaz Karagözüm. Ne demek az emek çok yemek. Az emek az yemek. “ Karagöz: “ Sen de amma yaptın be Hacıcavcav. Bana az yemek vere vere açlığa mı alıştıracaksın. Biraz insaflı olsan da tabağımı dolmayla doldursan. Pek severim dolmanın yanına köfteyi, ondan sonra pilavı ve şamtatlıyı. “ Hacivat: “ Bu kadar yeter mi Karagözüm? İstersen nohuttan, musakkadan, makarnadan ve cacıktan da alsan.” Karagöz: “ Onları sen ye Hacıcavcav. Benim istediklerimden ikişer porsiyon olsaydı, o yemeklerden birazı sabaha kalsaydı, ne güzel olurdu. “ Hacivat: “ Tamam Karagözüm, bu istediklerin olur olmasına da, çok çalışırsan, çok kazanırsan, bu yemeklerden yersin. “ Karagöz: “ Ahh. Ah. Keşke kayığı iyi bağlasaydık ve altınlar kaybolmasaydı. Altınları bozdurur bozdurur harcar, yer içerdik. Keyifli bir hayat sürerdik. " Yazan: Serdar Yıldırım 5. Sınıf Türkçe Kitabı Üç Renk Yayınevi Soru Bankası Yayın Yılı: 2015 Sayfa: 168 |
|
06-01-2024, 13:58 | #3 |
KARAGÖZ İLE HACİVAT: HACİVAT’IN ATI
Hacivat’ın son zamanlarda işleri iyi gider. Çok para kazanır. Bu birikimi değerlendirmek için, bir yarış atı satın alır. Girdiği her yarışı kazanan meşhur bir at: Küheylan. Olayı duyan Karagöz, Hacivat’ın evine gidip kapıyı çalar. Hacivat pencereye çıkar ve sorar: “ Buyur Karagöz’üm, bir şey mi istemiştin? Karagöz: “ Evet Hacivat, bir şey istemiştim. Duyduğuma göre, Küheylan’ı satın almışsın. Onu bana satar mısın? “ Hacivat: ” Neden olmasın Karagöz’üm. İyi bir fiyat verirsen satarım. De bakalım, ne veriyorsun? “ Karagöz: “ Hı?..” Hacivat: “ Yani kaç para verirsin? Küheylan’ı kaça alırsın? “ Karagöz: “ On altın veririm. Sattın mı? “ Hacivat: “ Dur bakalım, Karagöz’üm. Hemen sattın mı olur mu? Bir pazarlık yapalım, değil mi? “ Karagöz: “ Nazarlık taktırırım, Küheylan’a. Anlaştık o zaman. “ Hacivat: “ Yapma Karagöz’üm. Alışverişi oldubittiye getirme. On altına Küheylan mı satılırmış? Çık biraz, çık çık. “ Hacivat’ın ne dediğini tam olarak anlayamayan Karagöz evin merdivenlerini çıkmaya başlar. Sonunda, burnu kapıya dayanır. Hacivat: “ Çık Karagöz’üm, çık çık. “ Karagöz: “ Kapıya kadar çıktım. Daha fazla çıkamıyorum. “ Hacivat: “ Ben sana merdivenleri çık demedim. Fiyatta çık, yani on altın dedin ya onu arttır, yirmi de, otuz de. “ Karagöz: “ Yirmi, otuz. “ Hacivat: “ Çık, çık. “ Karagöz: “ Elli, altmış. “ Hacivat: “ Çık, çık. “ Hacivat’ın çok para istemesine kızan Karagöz bağırır: “ Çık çıkı, çık çık. Sanki zil takıp oynuyorsun. Bre Hacivat, sen ne istiyorsun bu ata, onu söyle bakalım. “ Hacivat: “ Bak Karagöz’üm, ben atı yüz altına aldım. Üstüne kar da koy. Yüzü geç, yüzü geç.” Karagöz: “ Yüzgeç balıklarda olur, alık. “ Hacivat: “ Hemen sinirlenme Karagöz’üm. Şunun şurasında ne güzel pazarlık yapıyoruz. Bak Karagöz’üm, Küheylan’ı sana veririm ama yüz yirmi altınını alırım. Bir kuruş aşağı olmaz. “ Hacivat’ın konuşmasına içerleyen ve Küheylan’ı alamadığına üzülen Karagöz, Hacivat’a küser. Bir hafta ne Hacivat’ın evinin önünden geçer, ne de onunla konuşur. Daha sonra iki eski dost tekrar barışırlar. Yazan: Serdar Yıldırım 4. Sınıf Ata Tatilde Ata Yayıncılık Sayfa: 14-15 -------------------------- 4. Sınıf Tüm Dersler Gezegen Yayıncılık Soru Gezegeni Yayın Yılı: 2019 Sayfa: 39 |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|