![]() |
#1 |
![]() Abant Platformu mükemmel bir zamanlama ile Anayasa tartışmalarını gündeme aldı.
Biliyorsunuz, bir konu güzide medyamızın gündemine düştüğünde, konunun içeriğinden çok şekli, özünden çok kabuğu konuşulur. Hatırlarsanız, Ak Parti tarafından Bilim Kurulu’na hazırlatılan Anayasa Taslağı ile ilgili koparılan fırtınalar da özle, esasla ilgili değil şekil ve yöntemle ilişkiliydi. Bu yüzden, günlerce yeni Anayasa konuşulmasına rağmen ne yazık ki pek az insan, taslağın “yeni” olarak neler getirdiğini öğrenebildi. Abant Platformu, işte bu kuru gürültünün geçmesinin ardından sakin ve sessiz bir ortamda ağırbaşlılıkla konunun enine boyuna tartışılması için gerekli ortamı oluşturdu. Seçilen mekân da kuşkusuz, böylesi ağır bir zihinsel çaba gerektiren Anayasa çalışmaları için uygundu. Sapanca gölüne tepeden bakan kayak merkezi Kartepe, sükûneti ve dinginliği ile hukukçu ve entelektüellere eşsiz bir çalışma ortamı sunuyor. Bir tebliğcinin aktardığı bir İngiliz atasözünün dediği gibi “Öyle geç, öyle geç ki, erken sayabiliriz” mottosu, yeni Anayasa tartışmalarının zamanlamasının doğru olduğuna dair önemli bir anekdottu. Zaman ve mekândaki ferahlık, tartışmaların uzun ve derinlemesine yapılmasına imkân tanıdı. Katılımcılardan biri olan Prof.Mümtaz’er Türköne’den alıntı yapan bir başka tebliğci şu ilginç ayrıntıyı aktardı. “1808’de Sened-i İttifak, 1908’de parlamenter sisteme geçiş ve 2008 yılında ise Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu daha özgürlükçü, daha demokratik, daha birey odaklı yeni bir Anayasa…” Katılımcılardan Gazeteci Nazlı Ilıcak 1961 Anayasası ile ilgili ilginç bir hatırasını nakletti. Ilıcak: “O zaman bu Anayasayı fazla özgürlükçü bulmuş ve bize bu kadar demokrasi fazla diye eleştirmiştik, şimdi yanıldığımızı çok iyi anlıyorum” diyerek yeni Anayasa’ya duyulan ihtiyacı dile getirdi. Kamuoyunda halen tartışılan tek taslak olan Anayasa taslağını hazırlayan ekipten Prof.Dr.Yavuz Atar’a şunu sordum: “1924 Anayasası 38 yıl, 1961 Anayasası 21 yıl, 1982 Anayasası ise yeni Anayasa 2008’de kabul edilirse sadece 26 yıl yürürlükte kalmış olacak. Peki, bu Anayasa bizi ne kadar idare edecek?” Atar, Türkiye’nin Batı ülkelerinden farklı olarak dinamik bir toplumsal yapıya sahip olduğunu söyledi ve “Gerekirse 20 yıl sonra o günün şartlarına uygun yeni bir Anayasa daha yaparız” dedi. Katılımcıların neredeyse tamamı, aslında nasıl bir Anayasa istediklerinden çok, nasıl bir Anayasa istemedikleri konusunda hemfikirdi. Kimse, otoriter ve totaliter rejimlerin izlerini taşıyan, bireysel hak ve özgürlükleri ikinci plana iten, güvenlik için özgürlükleri kısıtlayan bir Anayasa istemiyor. Herkesin ortak temennisi ise muhtemelen 2008’in ortalarına doğru referanduma sunulacak olan yeni Anayasa’nın toplumun bütün kesimlerini kucaklaması. Ama elbette Anayasa’dan mucize beklememek gerekiyor. Çünkü kanunlar kadar, onların ruhunu iyi anlayıp, doğru uygulayabilmek de önemli. Zaten Türkiye’nin en büyük problemi uygulamada görülen farklılıklar değil mi? Aynı davaya farklı zamanlarda bakan iki ayrı savcıdan biri idam cezası isterken, diğeri beraat talep edebiliyor. Yeni Anayasa en azından “Sağlıklı bir demokratik işleyiş” için önemli bir başlangıç olacak.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|