AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[ceyhanli]

Ne yazdıklarını biliyorlar mı?!

Anlı şanlı pek çok kalem sahibi, gaf üstüne gaf yapıyor; pot üstüne pot kırıyor. Akla tabii olarak şöyle bir soru geliyor: Bazı köşe yazarları, gerçekten ne yazdığının farkında mı? Yahut üzerinde fikir yürüttükleri konuları, gerçekten merak edip inceliyorlar mı? Ülkemizdeki yüzlerce köşe yazarının, yazmış olduğu binlerce, belki on binlerce yazı hakkında; çok ilginç hikayeler yazılabilir!.. Günün birinde, böyle köşe yazarlarının; ayağı yere basmayan yazılarını derlemeyi kendisine uğraş edinecek kişi veya kişiler; herhalde çok popüler bir iş yapmış olacaklar ve bu konuda yapacakları çalışma da büyük alaka toplayacak...
Medyamızda hemen her dönemde, aslı astarı olmayan; yahut doğru biçimde aktarılmayan olaylara dair, köşelerinde yorum üstüne yorum döşenen kalem erbabı eksik olmaz. Çoğu zaman bu yazılanlar, maalesef doğru kabul edilip ona göre de kamuoyunda yanlış kanaatler oluşur. Bazen bu yalanlara muhatap olanlar, zayıf konumlarından dolayı sesini duyuramaz ve büyük mağduriyetlere duçar olur! Ama sonuç değişmez. Çünkü şöhretli kalemler yanlış da yazsa, onları okuyan ve peşinen doğru kabul eden okuyucuları vardır... Son günlerde buna benzer trajikomik birçok hadise yaşandı. Bugün yalnızca bir tanesine temas edeceğim.
Olay, Edirne’nin Keşan ilçesindeki bir ilköğretim okulunda; yarışmaya konu olan ve derece dahi alan bir kompozisyon üzerine patladı. Medyada yayılan haberlere göre, bahse konu kompozisyonda, isim verilmeden Son Osmanlı Padişahı Vahideddin Han’a, “Hain” denildiği için Keşan Kaymakamlığı tarafından soruşturma başlatılmıştı. Her konunun uzmanı olan meşhur köşelerden de bunun üzerine salvo atışı başlamıştı. Tabiatıyla hedef hem Kaymakam, hem Vali idi...
Sabah’tan Hıncal Uluç 13 Kasım 2007 tarihli köşe yazısına şu başlığı atmıştı: “10 Kasım’da Atatürk’ü soruşturan Cumhuriyet Valisi!..” Breh Breh başlığa bakar mısınız?! Oysa soruşturmada, Atatürk ile ilgili uzaktan yakından bir ilişki yoktu... Ama olsundu. Uluç kendince “Gençliğe Hitabe”sinden yola çıkarak Atatürk’le olan bağlantıyı şöyle kuruyordu: “Hıyanet içinde bulunan, kişisel menfaatlerini istilacıların siyasi emelleriyle birleştiren” iktidar sahipleri derken kimi kastediyordu Atatürk acaba?.. O nutuk oraya süs olsun diye mi asılmıştı? Keşan Kaymakamı, Edirne Valisi, bu ülkenin entellerince “resmi tarih” diye kirletilen, küçültülen, aşağılanan Kurtuluş Savaşını, Cumhuriyetin Kuruluşunu, Atatürk’ü aynen böyle okuyarak yetişen çocukların şimdi öğrendiklerini anlatmalarından rahatsızlık duyuyor ve soruşturma açtırıyorlardı...” Vay vay vay! Rejime dönük tehlikelerin bini bir para...
Evet bu görüşleri serdeden kırk küsur yıllık gazeteci ve spordan siyasete, modadan magazine, yemek kültüründen adab-ı muaşerete kadar her konuda kalem oynatan bir köşe yazarı idi.
Fakat Edirne Valisi Sayın Nusret Miroğlu, bizzat meselenin aslını, esasını bu meslektaşımıza anlatınca; daha doğrusu üzerinde ahkam kesilen kompozisyonun orijinal metnini fakslatıp işin gerçeğini anlatınca; Uluç yaptığı hatanın büyüklüğünü anlayıp, yeni bir yazı yazdı. Bu yazının başlığı da şöyle idi: “İçinde olduğum bir gazetecilik ayıbı..” (16 kasım 2007 Sabah). Meğerse olayın boyutları çok daha başka imiş. İşte Uluç’un özür dileyen yazısından bir bölüm:
“İlkokullararası yarışmada derece alan kompozisyon, gazetelerde günlerden beri yayınlanan haberlerde yer aldığı gibi, son padişah Vahdettin’e değil, 1299’dan başlayarak tüm Osmanlıya “Hain” diyor ve imparatorluğu lanetleyerek Söğütteki kuruluş gününden itibaren Anadolu’ya ve Balkanlara bir karabulutun yayıldığını iddia ediyordu. O Söğüt’teki kuruluş ki, bugünün Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştı. Osmanlı, 1923’te Cumhuriyete dönüşen Türk Devleti’nin adıydı. Hangi tarih kitabında tüm Osmanlı, Anadolu’daki Türk Devleti böylesine böyle (ifade orijinal metinden) karalanabilirdi ki?.. Belki yanunasitan’da bir ilkokul öğrencisi böyle kompozisyon yazabilirdi, çünkü ona okutulan oydu. Şimdi bu çirkin, bu ayıp, bu utanç verici kompozisyonu çevirip “Vahdettin’e hain diyen için soruşturma açtırıldı” dediniz mi, ne olurdunuz?..” Sayın Uluç yazısının sonunu şöyle bağlıyor:
“..... Ama nereye varıyor sonu.. benim sayfamın tepesindeki manşete. “10 Kasım’da Atatürk’e soruşturma açtıran Vali..” Şimdi ben utanmayayım da kim utansın söyler misiniz?...”
Kıdemli meslektaşımız, hatadan dönme ve hatasını kabul etme erdemini gösterdi. Ama bu haber üzerine işkembeden atan bir çok yazar çizer, maalesef Hıncal Uluç’un yaptığını yapamadı...

Noktalar
İsmail Kapan

[Yâren]

çok güzel bir yazı.. emeğine sağlık arkadaşım +1

[ceyhanli]

teşekkürler

[Yâren]

paylşımlarını takip ediyorum.. emeğine saygıyı hakediyorsun gerçekten..