|
![]() |
#1 |
![]() Öyle bir bayram olsun ki! Bugün bayram... İsterdim ki; “sevgi” dolu, “huzur” ve “coşku” dolu bir yazı yazayım.. Ama, “bayram gelmiş neyime” diyen türkü gibi, ben de “buruk bir bayram” geçiriyorum.. öyle bir “bayram” istiyorum ki; “işgal”ler, “gözyaşları”, “kan” ve “barut” olmasın!.. öyle bir bayram istiyorum ki; “taciz”, “tecavüz”, “şiddet” olmasın!.. öyle bir “bayram” istiyorum ki; başörtülü öğrenciler “ödül kürsüsü”nden indirilmesin!.. öyle bir bayram istiyorum ki; okullarda “herkes” okuyabilsin!.. öyle bir bayram istiyorum ki; fikirler de, kıyafetler de “özgür” olsun!.. Böyle bir bayrama kavuşmak dileğiyle, bütün Müslümanların “Kurban Bayramı”nı kutluyor, selâm, sevgi ve saygılar sunuyorum... Aslında bekliyordum.. Bu işin içine ne zaman "Müslüman"ı sokacaklar, ne zaman "cami"yle, "namaz"la, "imam"la bağlantı kuracaklar diye, günlerdir bekliyordum... Daha "ilk gün" yaparlar diye bekliyordum ama, her ne hikmetse, bu defa "geç" kaldılar... Oysa, "bıçaktaki kan" kurumadan başlık atmalıydılar; "Papazı vurdu, namaza koştu" diye... Ama, dedim ya; "geç" kaldılar... Oysa, diğer olaylarda "sıcağı sıcağına" atmışlardı başlıkları... Daha, "kurşun namludan çıkıp da, hedefe ulaşmadan" ya da "namlunun ucundan duman tüterken" başlıklar hazırdı: "Tetiği çekti, camiye koştu!.. Tetiği çekti, namaza durdu!.. Papazı vurdu, kıyama durdu!" Evet; İzmir'deki olaya "cami"yi ve "imam"ı bulaştırmakta çok geç kaldılar... Kimbilir, belki de "sefer görev emri"nin gelmesi gecikmiştir!.. Ya da, henüz "senaryo" yazılmamıştı!.. Oysa; gerek Hrant Dink cinayetinde, gerek Rahip Santoro cinayetnide ve hatta Danıştay cinayetinde, "anında görüntü" yapmışlardı!.. Sanıklar daha yakalanmadan "başlık"lar hazırdı!.. Bu işi "İslâm için" yapmışlardı!.. Bu işi "misyonerlere öfke"lerinden yapmışlardı... Bu işi "din elden gidiyor" kaygısıyla yapmışlardı!.. Bu işi "türban yasağını protesto" için yapmışlardı!.. Ama, ortaya çıkmıştı ki; Yakalanan katil zanlıları; "elif"i görse "mertek" zannedecek kadar "din cahili" idi!.. İslâm'dan o kadar "habersiz"dilerdi ki; Bu kadarını ancak "Nobel ödüllü Orhan Pamuk" söyleyebilirdi!.. O da öyle yapmıştı ya; "İmam, caminin balkonundan ezan okuyordu" diye yazmıştı da, "Nobel ödülü" almıştı ya, "cinayet" işleyenler de; birer "meyhane ve birahane müdavimi"ydi ama, her nasıl olmuşsa olmuş, adları "radikal dinci"ye çıkmıştı!.. Zaten, öyle olmasa olmazdı!.. Bu ülkede; "Müslüman"a çamur atmak, "İslâm"ı şiddet dini olarak göstermek için mutlaka "kukla"lar ve "piyon"lar bulunmalı, "senaryo"lar onlara göre yazılmalı ki; amaç hasıl olsun!.. İsterse, adam senaryoya uymasın!.. Kartel, uydurur!.. Uysa da uydurur, uymasa da uydurur!.. SAPLA BIçAĞI, GİT CAMİYE!!! İşte, yine uydurdular!.. Dünkü Milliyet, "derin"lerden gelen bir talimatla olsa gerek; hem "sığ", hem de "çiğ" bir başlık atmış: "Rahibi bıçaklayıp namaza gitmiş!" Ancak İtalyan rahip Adriana Franchini'yi bıçaklayan Ramazan Bay'ın; öğle mi, ikindi namazı mı kıldığı, ya da namazdan önce "abdest" alıp almadığı haberde yok!.. Zaten, olması da gerekmiyor!.. çünkü amaç, ona "namaz" kıldırmak!.. Yani, bu işi "İslâm" için yaptığı imajını vermek!.. Şu işe bakın ki; Ramazan Bay, olaydan sonra Altıntepe Camii'ne gidiyor, orada "namaz kılıyor"(!) ama, onun namaz kıldığından cami imamı Ali Sakar'ın haberi yok!.. İmam, onu, namaz kılarken görmemiş!.. Peki, bu çok mu önemli?.. Evet, önemli.. çünkü, rahibi bıçaklayan Ramazan Bay, namazdan sonra (!) imam Ali Sakar’la görüşmüş; “Bir günah işledim, rahip bıçakladım” demiş, imam da onu “teslim olmaya” ikna etmiş!.. Düşünebiliyor musunuz; Adam camiye gidiyor, imamla görüşüyor ama imam, onu “namaz kılarken görmüyor!” Buna rağmen Millİyet başlık atıyor: “Rahibi bıçaklayıp namaza gitmiş!” AMAç, YAŞAM TARZINI KORUMAK Hayır... Haberin bu şekilde verilmesi “ilk defa” olsa dert değil... Ama bütün “cinayet”lerden önce veya sonra, sanıklar her ne hikmetse hep “cami”ye, “imam”a ve “şeyh”e götürüldü!.. Böylece denilmek istendi ki; Kim ki “cami”ye gidiyor, kim ki “namaz” kılıyor; işte o bir “katil zanlısı”dır!.. Aynen, “Bush oğlu Bush” mantığı!.. O da öyle demiyor muydu; “Ya bendensin, ya bana düşman!” Şimdi, “kartel” de aynısını yapıyor!.. “Ya bendensin, ya da bana düşman” diyerek, bu ülkedeki Müslümanları “psikolojik baskı” altına alıp, “hak talebinde bulunamaz” hale getirmek istiyorlar!.. Yani, “başörtüsüne özgürlük” isteyemesinler!.. Yani, “Katsayı zulmüne son” diyemesinler!.. Yani, “Müslümanca hayat” süremesinler!.. Hep “baskı” altında olsunlar!.. Hep “aşağılık kompleksi” içinde kıvransınlar!.. Sussunlar!.. Pıssınlar!.. Sinsinler!.. Kafalarını yerden hiç kaldıramasınlar!.. Ki; Fazıl Say gibi baylar, Hande Ataizi gibi bayanlarla "düzeyli(!) beraberlik"lerini sürdürebilsin!.. öyle oldu ya; İslâm'a göre "zina" olan nikâhsız ilişkilerin adı "düzeyli beraberlik" oldu ya!.. İşte bu "çağdaş hayat tarzı" hep devam etsin istiyorlar!.. Tabiî, bunun devam etmesi için de; her olayın içine "Müslüman"ı sokacak, her fırsatta "İslâm"a saldıracak ve insanları sürekli "namazdan soğutmak" için her haltı yiyeceksin!.. Evet, "psikolojik savaş taktiği" uygulayacak ve "dindar" insanları psikolojik olarak çökerteceksin!.. Doğrusu, Milliyet, bunun "resmi bir görev" üstlenmişcesine yapıyor... Sedat Ergin yönetimindeki Milliyet herhalde "derin bağlantılar" içine girdi ki, "irtica"(!) haberlerini hiç sektirmiyor!. Ne yapıyor, nasıl yapıyor, "kimlerden" bilgi alıyor bilmem, ama her "cinayet/yaralama sanığı"nın yolunu "cami"ye çıkarmayı beceriyor!.. Rahibi yaralayan adamın yolunu da "cami"ye çıkardılar ya, söyleyecek sözüm yok!.. Hani var ya; Bir gün, yolda giderlerken kafalarına "saksı" düşse, onu da "Müslüman"dan bilecekler!.. "Görev"lerine bu kadar sadıklar!.. İMAM AçIĞINI GöREN YOK! Bilmem duydunuz mu... Dünyaca ünlü(!) piyanistimiz Bay Fazıl Say oturup da saymış gibi, "Türkiye'de 10 bin müzik öğretmeni açığı" olduğunu tesbit etmiş ve "hükümet, bu açığı gidermek için hiçbir girişimde bulunmuyor" demiş!.. Peki, "kartel" ne yapmış?.. Hiiiçç... "Hıyarım var" diyen birinin peşinden "tuzluğu" kapıp da seğirtenler gibi, koşmuşlar Bay Fazıl Say'ın peşinden!.. Oysa, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin çelik bangır bangır bağırıyor: "Bugün sistemde 6 bin küsur müzik öğretmeni çalışmaktadır. Bunun 2 bin 140'ı bizim hükümetimiz döneminde atanmıştır. Peki, daha önce çok fazla müzik öğretmeni vardı da biz onları işten mi attık ya da onları istifa etmeye mi zorladık?" Demek oluyor ki; ortada "açık-maçık" yok!.. Demin de söylediğim gibi; Maksat, hem "dindar" insanları, hem "hükümet" mensuplarını "baskı" altına alıp, "kendi dediklerini yaptırtmak!" Oysa, bu ülkede "10-15 bin imam açığı" var... Diyanet sendikaları bangır bangır bağırıyor, Diyanet İşleri Başkanı her fırsatta "açığın kapatılması" gerektiğini söylüyor ama, kartelin kulakları hiç duymuyor!.. Niye duymadıkları belli!.. Fazıl Say, "müziği" ile de "fiziği" ile de eskisi kadar ses getiremiyor!.. Evet, "sanat"ı ile gündeme gelemiyor!.. O halde ne yapmalı?.. "İdeolojik" konuşmalı ki, gündeme gelsin!.. Bir zamanlar, aynı taktiği Bedri Baykam da uygulamıştı... "Resim"lerinin yüzüne bakan olmayınca, "kendi yüzüne" baktırdı... "Solculuk, ulusalcılık" cart-curt deyince, bütün ekranlar açılıverdi önüne!.. Malûm "aykırı" olabilmek, "gündeme gelebilmek" için, "çamur dolu leğende karıları bile güreştirmişti!.." Ne yaptı etti, sonunda, gündeme geldi!.. Şimdi, Fazıl Say da Bedri'nin yolunda!.. Eh, kartel için, bunlar bulunmaz fırsatlar... Bir taşla, birkaç kuş birden vuruyorlar!.. Hem "adamlarını" gündeme getiriyorlar, hem de Müslüman'a "psikolojik baskı" uygulayıp, "çağdaş(!) yaşam biçimi"ni koruyor/kolluyorlar!.. Hem de; bilumum, kumarhanecilere, meyhanecilere, kerhanecilere "namaz" kıldırarak!.. İşte buna, "psikolojik baskı" derler!.. Tabiî, yiyene!.. Kalsın, ben almiimm!.. Hasan KARAKAYA / VAKİT 20/12/2007
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|