01-10-2008, 01:39 | #1 |
Kan Damlıyor
Sana ve aşka inat yine aldım kalemi elime. Kan damlıyor mürekkebimden, umrumda mı? Yüreğimi kanatma da… Ruhum bedenime dar geliyor bu aralar, boğuluyorum bu küçücük kafeste. Fikir ufkum daha bir genişledi sanki, beynimin duvarına çarpıyor artık düşünceler. Kırılıyor ve saçılıyorlar etrafa. Beynimin karanlık dehlizlerinden geçip sana gelirken hep o kırıklar batıyor yüreğimin ayaklarına. Ve ben artık kendi kanımla buluyorum dönüş yolumu. Bugünlerde daha az kanatıyorum yüreğimin ayaklarını, daha az düşünüyorum seni. Ama derimin altında kalmış bazı düşünce kırıkları, bazen basarken üstüne, acıyor. O kadar da doktora gittim, çok derinde olduğu için çıkaramadı hiçbiri. Ben de basmıyorum artık yüreğimle, artık acımasın! Sürgün etmek seni, ihanetse eğer; bak yüzümde taşıyorum o aldatanların utancının kızarıklığını. “Başka çarem yok anla!” Hayır, çare vardı. O kelepçeyi çıkarıp gelebilirdim belki, ama izi kalmaz mıydı? Etime oturmuştu biliyorsun, izleri o kadar derindi ki… İsterdim ki yüzüm ak geleyim sana, yazılmış bir kağıt gibi değil. Olmadı canem, o kadar örselediler ki… Şimdi sana gelemem, yüreğimin ayakları yaralı. Ama keşke sen, açsan da gönül gözünü, kanlı izlerimden bulsan beni. Bir tek senin elin mahirdir çıkarmaya yüreğimdeki kırıkları. Ama uzanamaz ki bana. Düşle gerçeği karıştırır oldum. Rüya mıydı, yoksa gerçekten duydum mu sesini? Yüzündeki çizgilere dokundum mu? Bilmiyorum artık. Ne olur, gel de öğret yolumu! Kirpiğinin keskin yüzüyle yardım bileklerimi bu gece. Bak! Hala kan damlıyor mürekkebimden…
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|