AK Gençliğin Buluşma Noktası
Makale & Deneme Makale ve deneme içerikleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-10-2008, 17:03   #1
Kullanıcı Adı
abdullahby
Standart “İYİLİKLER YEŞERTMEK!” (ÖYKÜ)
“İYİLİKLER YEŞERTMEK!”

Abdullah YILDIZ

Orta Anadolu’da, Kızılırmak kenarında, verimli topraklar üzerinde kurulmuş Yeşilce Köyü’nün yaşlı muhtarı, yakalandığı amansız hastalıktan, tüm çabalara rağmen kurtarılamaz ve vefat eder. Üç gün sonra, büyük oğlu, Muhtarlık mührünü İlçe Kaymakamına teslim eder.

Yeşilce köyü, çevresinde kötü bir üne sahiptir. Köyde hasetlik ve fesatlık yaygındır. Muhtarında, köyün bu kötü durumuna üzüntüsünden ve kahrından, amansız hastalığa yakalandığı söylentisi ortalıkta dolaşmaktadır.

İlçe Kaymakamı, tecrübeli, bir o kadarda temkinli, iyi bir yöneticidir.
Seçimler yapılıncaya kadar, geçici de olsa, Kaymakam’ın bir muhtar görevlendirmesi zorunluluğu vardır.
Hafta başı olan pazartesi günü, birinci azayı çağırır makamına ve der ki; “bak Hüseyin efendi, aslında mührü sana vermem lazım ama, diğer azalardan birine vermek istiyorum. Bu konuda görüşün nedir?” Mührü almak üzere kendini hazırlayan Aza Hüseyin’in beti benzi atar; “olur mu? Kaymakam bey, köyü benden başkası idare edemez. Üstelik diğer azaların içinde bu işten anlayacak bir kişi bile bulamazsın. Coruk Salih mi, Esat ağaların Nuri mi, Çökeleğin Necati mi, yoksa Çoban Celil mi bu işi yapacak? Hiç birisi yapamaz,” der. Kaymakam Bey, olmayacağını bile bile, bir soru daha sorar; “diyelim azalar olmadı, köyde başka biri yok mu? Mühürleri verebileceğim…” Aza Hüseyin hiç beklemediği bu öneri karşısında büsbütün yıkılır ve; “Kaymakam bey, bizim köyde benden liyakatli, benden daha layık, benden daha dürüst adam bulamazsınız… Hepsi üçkağıtçıdır. Kime isterseniz verin, ama sonunda pişmanlık duyarsınız,” der.
Kaymakam bey, Aza Hüseyin’e teşekkür eder ve; “biraz daha düşüneyim” diyerek yolcu eder.

Kaymakam bey, ertesi gün, ikinci aza Coruk Salih’i çağırır ve “hoş geldin” faslından sonra hemen söze girer; “mühürleri birinci aza Hüseyin’e vermek istiyorum ne dersin?” Coruk Salih çekingen tavırlar sergilese de, hafif çıkışır bir eda ile; “muhtarı da O hasta etti zaten, fitnecinin biridir, aman ona mühür filan vermeyin, köyü batırır” der. “Diğer azalardan birine versem nasıl olur” diye sorar. Coruk Salih yerinden kalkar, ellerini iki yana açar ve; “olur mu Kaymakam bey, benim gibi dürüst, tertemiz bir insan dururken, köyün en beceriksiz insanlarına nasıl mühür verirsiniz.” Kaymakam bey, daha fazla soru sormaz; “peki Salih efendi, biraz daha düşüneyim, hayırlısıyla bir karar veririz elbet” der ve Coruk Salih’i gönderir.

Kaymakam bey, Esat ağaların Nuri’ye köyün bekçisi Hasan ile haber salıp, Makama davet eder. O akşam, Bekçi daveti iletir; Esat ağaların Nuri Bekçiye verir veriştirir; “böyle köye Muhtarlık yapanın da ........” der ve devam eder; “Söyle Kaymakam bey’e bu köye ya Şehirden yada komşu köyden muhtar atasın. Bizim köyde muhtarlık yapacak bir ben varım bende kabul etmiyorum. Geçen seçim aday oldum oy vermediler, benim kıymetimi bilmeyen bu aptal köylüler, ne halleri varsa görsünler...” der. Ertesi gün, Bekçi, olan biteni Kaymakam bey’e anlatır. İnsan sarrafı olduğu her halinden belli olan Kaymakam bey, tebessüm eder… Ve Bekçi Hasan’a bir çay ısmarlar, istirahat ettikten sonra gitmesine müsaade eder.

Bir sonraki gün sıra dördüncü aza Çökeleğin Necati’dedir. Aza Necati ceketini düğmeler, Makama girer ve saygı sunduktan sonra kendisini tanıtır. Kaymakam bey’in biraz sonra toplantısı vardır, vakit kaybetmeden hemen söze girer; “senin dışındaki bir aza arkadaşına Muhtarlık mührünü vereceğim ne dersin?” Aza Necati boynunu büker; “valla, Kaymakam bey hiç iyi olmaz…” der. Kaymakam bey; “neden?” diye sorar… Aza Necati derin bir iç çektikten sonra devam eder; “birinci, ikinci, üçüncü azalar köyü satarlar, menfaatten başka bir şey düşünmezler, üstelikte; yeteneksizdirler. Birde beşinci aza var Çoban Celil. Çoban Celil kendi halinde biridir. Ondan da Muhtar olmaz. Sığır gütmekten ve eline geçen gazeteleri okumaktan başka bir işten de anlamaz. Bu işi bir tek ben yapabilirim. Sizlerle de, iyi geçinirim, ikramdan hoşlanırım, yaylamız güzeldir, beraberce yeriz içeriz.” Son cümlesine, Kaymakam bey’in canı sıkılır ama hissettirmez; “tamam Necati efendi, ben biraz daha düşüneyim, sana hayırlı yolculuklar,” der ve kapıdan uğurlar.

Kaymakam bey, Perşembe günü mesai başlangıcında görüşmek üzere Bekçi Hasan’a haber salar.
Bekçi Hasan gününde ve saatinde Makama girer. Kaymakam bey oturmasını söyler ve sorar; “beşinci aza Çoban Celil nasıl biridir.” Bekçi Hasan yutkunur ve alçak ses tonuyla söze girer; “köyün sığırlarını güder, oğlu, İlçe Merkezindeki Manifaturacı Şevket efendinin yardımları ve delaletiyle, Ankara’da tıp fakültesinde okumaktadır. Sığırların arkasından giderken, vakit buldukça, oğlunun gönderdiği günü geçmiş gazeteleri okur, kimsenin işine gücüne karışmaz. Dedi-koduyu sevmez, lüzumsuz söze girmez, sorulduğunda cevap verir ve hepte doğru söyler,” der. Kaymakam bey bir ara durakladıktan sonra Bekçi Hasan’a dönerek; “yarın köye geleceğim, Çoban Celil’le bizzat görüşmek istiyorum,” der.

Ertesi gün…
Cuma sabahı, Makam aracıyla Yeşilce köyüne doğru yola çıkar.
Köye bir-iki kilometre kala yolun kenarındaki merada otlayan sığır sürüsünü fark eder. Aracı durdutturur. Hemen ötede; yamalı ama tertemiz kıyafetli, lastik ayakkabılı, çuhasına sarılmış vaziyette; çördük ağacının altındaki bir taşın üzerine oturmuş, ufka bakmakta olan çoban gözüne çarpar. Heybesinin üzerinde de rüzgarın hafifçe kırpıştırdığı gazetesi durmaktadır. “Bu, adam Çoban Celil olmalı” der içinden ve yavaş adımlarla yanına doğru yürür… Bir adım kala; “Selamün Aleyküm,” der. Çoban, yerinden fırlar; “ve aleyküm selam bey” diyerek karşılık verir.
Aralarında şöyle bir diyalog geçer;
“-Ben İlçe Kaymakam’ı Azmi TEKOĞLU. Siz Çoban Celil misiniz?”
“-Hoş geldiniz Kaymakam Bey, evet ben Çoban Celil”
Biraz hoş beşten sonra, Kaymakam bey konuya girer…
“-Biliyorsun, Muhtarınız vefat etti. Mühürleri senin dışında bir Aza’ya vermek istiyorum, hangisine vereyim?”
“-Kaymakam bey hepsi biri birinden iyidir. Hangisine verseniz becerir. Rahmetli Muhtarımızda güzel insandı.”
“-Peki, azalar dışında bu köyden başka kime verebilirim Mühürleri”
“-Bekçi Hasan başta olmak üzere, herkes olabilir.”
“-Bu köyde kötü, sahtekar, fesat, haset insan yok mudur?”
“-Kaymakam bey, bu köyün en kötüsü benim. Bende bakın köyün sığırlarını güdüyorum. Kimsenin, hasetliğine, fesatlığına karışmam, benim gözümde hepsi makbul insandır. Eğer, uygunsuz düşüncelileri de varsa, düzelirler Kaymakam bey. Bize düşen, güzellikleri görmek, iyilikler yeşertmektir toplumda. Bizim işimiz sevgiyle olmalı, nefreti ve çirkinlikleri yüreğimizde barındırmamalıyız. Biz iyi olursak, herkes iyi olur.”
“-Ne kadar güzel konuşuyorsun Celil efendi.”
“-Kaymakam bey, sakın yanlış anlamayın, ben size hoş görünmek için bu sözleri söylemiyorum. İnanın yüreğimin sesi bunlar.”
“-Peki, sen köyün azalarından birisisin, mühürleri sana versem?”
“-Bana bir-iki gün müsaade edin Kaymakam bey; benimde danışacağım yerler var. Hanımla, çocuklarımla ve komşularımla bir istişare edeyim, Pazartesi günü şehre indiğimde, size bir cevap veririm.” Kaymakam Bey, ısmarlaşır ayrılır. Aracına doğru yürürken duygusallaşır, gözleri dolar, yüreği heyecandan kıpır kıpırdır. Hastalık derecesinde fesatlıkla yoğrulmuş bir köyün sığır sürüsünün ardında, böyle kültürlü ve insanlık değerleriyle dopdolu biriyle tanışmaktan haddinden fazla hoşnut olmuştur.

Pazartesi günü Çoban Celil Makama girer ve; “tamam Kaymakam bey mühürleri kabul ediyorum,” der. Kaymakam Bey, sevinç içinde yerinden kalkıp, çekmecenin gözünde muhafaza ettiği Yeşilce Köyünün Muhtarlık mührünü gönül rahatlığıyla Çoban Celil’e teslim eder. Ve şöyle der; “sana güveniyorum Celil efendi, köyün kötü imajını birlikte düzelteceğiz. Yeşilce, adından övgüyle söz edilen seçkin ve örnek bir köyümüz olacak.”

Çoban Celil, Şehirden köye dönüşünde artık Muhtardır. Köy meydanında davul zurna ile şenlik havasında karşılanır. Köyün kaderi o gün değişir…
Kaymakam bey’le birlikte, öylesine adil ve öylesine insanca bir yönetim sergilerler ki; gerçekten de, Yeşilce Köyü’nün güzellikleri dilden dile konuşulmaya; Yeşilce Köylülerinin birlik ve beraberliği çevre köy ve kasabalara örnek gösterilmeye başlar.
***

 

abdullahby isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-10-2008, 17:29   #2
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart “İYİLİKLER YEŞERTMEK!” (ÖYKÜ)
Çok güzeldi gerçekten.. : elinize sağlık..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-10-2008, 17:34   #3
Kullanıcı Adı
kanlıoğlu
Standart “İYİLİKLER YEŞERTMEK!” (ÖYKÜ)
İnsanların birbirine güveni olmayan yerde yapılan her işte bir sorun çıkarılır. Önemli olan kişilerin karşılıklı birbirlerine güvenmesi.
Selam ve Dua ile
kanlıoğlu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta