![]() |
#1 |
![]() MEM U ZİNE
Kim bilebilirdi ki, aynı isimde üç kişi olduğu ve bu üç kişilerin aşkları yüz yıllarca dillerde destan olacağını. Hiç kimse bunu bilemezdi, Mir Sévdin de buna hiç ihtimal vermiyordu. Mezopotamya topraklarında hep yaşanan ve gözle görülür bir şekilde gerçektir, ancak neredeyse bütün Mezopotamya halkı bu gerçeği görmezlikten geliyorlardı, halende görmezlikten geliyorlar. Her ne kadar erkek çocukları bir başka birine aşık olduğunu düşünseler de, kız çocuklarının ne birine nede birinin kızlarına aşık olduğunu veya olacağını da asla düşünmüyorlar. Aslında bir gerçeği görmezlikten geliyorlar. Erkek çocuklarının aşık olduğu kişi bir kız olduğunu ve bu kız da kendileri düşündükleri bir ebeveynlerin çocuğu olduğu nasıl da düşünemiyorlar. Adıyaman (Müğrüb) şehri geleceğin tek veliahttı olan Mem günün birinde hiç tanımadığı bir toprakta aşık olacağı kız yüzünden öleceğini asla bilmiyordu. Beyliğin tek evladı olan Mem daha yeni ergenlik çağına girdiğinde, onun yerine bir başkaları düşünüyordu. Mem daha dünyaya gelmeden önce de onun yerine bir başkası düşünüyordu. Hayatı boyunca bir başkası onun yerine kararlar verecek ve kendisi istediği değil de, başkaları istedikleri yere gidecek, kendisi istediği yerde oturmayacak, bir başkası istediği yerde oturacak. MEM en doğal hakkı olan gönlünü de kendisi istediği kişi değil, bir başkası istedikleri kişileri sevecek ve evlenecek. Aksi takdirde sevdiğine kavuşmadan ölecek. Nevroz; baharın başlangıcı, kanların hızlı dolaştığı ve gönüllerin coştuğu 21 Mart da Mezopotamya da hep bayram olarak kutlanmış. MEM Ü ZİN destanında Éhmedé Xané hep sevgiyle söz etmiştir. Günümüz Mezopotamya da bu bahar şenliğine siyasi duygular karışmış renklerin yasak olduğu bir ortamda kutlamaktadır. Böyle bir bayramda Mezopotamya da fanilerin coştuğu gibi, cinler de coşmuş olsa gerek. Hasankeyf’ın kuytu kayalıkların mağaralarında toplanıp Fanileri düşünmeye başladıklarında. Kendi çevrelerinde en güzel kız ve en yakışıklı erkeğin kim olduğunu bir birine sorduklar, her kes kendi düşüncesini söyleyip, sihir gücünü kullanarak sihirli ayna da güzel olarak düşündükleri kişileri bir birine gösterdiklerinde sonuç olarak MEM Ü ZİN gecenin en güzeli seçileceğini bir çok cinde bilmiyordu. Ancak MEM Ü ZİN gösterdiklerinde hiç birinin şüphesi kalmadı. Ancak cinlerin şahı sadece cinlere bir soru sordu ve ardında emir verdi. Müğrüb şehrinde MEM ve Cizre kentinde ZİN bir birini tanıyorlar mı. Şüphesiz toplantıda bulunan bütün cinler “Hayır” dediklerinde, Şah emir verdi. “Bu gece onları bir araya getirin” diye emir verdiğinde. Hemen cinler harekete geçtiler. Adıyaman şehrin üstünde ince bir duman tütüyordu. Mem ü Zin yaşadıkları vuslat bir gecenin ardında, artık yaşadıkları yaşantı onlara ait değildi. Kendi benlikleri onlardan alınmış, bir başkası tarafından kontrol ediliyorlardı. Kendi istedikleri gibi değil, başkaların istedikleri gibi de yaşayamazlardı da. Bir birini görmeden sudan çıkmış balık gibi, hayalları yaşamlarının bir parçası oldular. Ancak her ikisi de evrenin neresinde olduklarını bilmiyorlardı. Sadece sevdiklerin bulundukların şehrin adını biliyorlardı. Bütün müğrüb şehrin halkı MEM’e yalvarmasına rağmen, babasının kendisi için, görevlendirdikleri korumaların yanı sıra kendi atına binerek kale’nin etrafında yüksek duvarın üstünden atlayarak dışarıya çıktı. Mem ardında bir çok insanı yüz üstü bıraktığını iyi biliyordu. Hiç kimse onun bir meçhule gitmesini istemiyorlardı. Bu nedenle babasıyla dargındı, sadece annesiyle vedalaşarak duvarlardan atlayıp sadece adını bildiği ama hangi tarafta olduğunu bilmediği Cizre’yi bulmak için çıkıp gitti. Éhmedé Xané’nin hayal ettiği ve sadece gecenin karanlığında birkaç saat yanında kaldıktan sonra kendisine yüzüğünü hediye ettiği kızın peşinden gitti. Sadece adının Sité ye Zin olduğunu biliyordu. Cizre şehrinde aynı ailenin içinde Sité isminde üç tane vardı. Bütün karışıklığa neden olanda bu isim benzerliği olunca. Ceza da kaçınılmaz oluyordu bu cudi dağın yamacında ki şehirde. Önce Tajdin sevgilisi Siti ile evlenebilmek için Bey’den izin ister. Gençleri takdir eden Bey bu evliliği onaylar. Tajdin ve Siti büyük bir törenle evlenirler. Mem ile Zin'in evlenmelerine sıra geldiğinde, Botan hükümdarı Zeyniddin Bey’in veziri şeytan Beko hükümdarı Mem ve Tajdin'e karşı kışkırtır. Vezir, Mem ile Zin'in evlenmeleriyle birlikte gençlerin Bey'in hükümdarlığını çökerterek elinden alacakları konusunda Zeyniddin Bey'i ikna eder. Bu duruma öfkelenen Bey, ölse de Mem ile Zin'in evliliğinin gerçekleşmeyeceği üzerine yemin eder. Mem ile Zin'in aşkı her yerde duyulur. Vezir Beko, şeytani işlerini sürdürür ve genç aşıkların gizlice buluşmalarını takip ettirerek Zeyniddin Bey'e bildirir. Bunun üzerine Bey Mem'i tutuklattırır... sonu olmayan sinirsiz guzelligin, sonu gelmez asiklarinin destanidir. fakat asiklarla arzu sahipleri ayridir, bazisi faydalanmak ister, oteki feda olmak. bazilari canlari icin ister canani, bazilari da cananlari icin verir cani. kimisi kavusmak ister, tacdin gibi. kimi de derdi secer, mem u zin gibi. sulara baktigi zaman, kanli gozyaslari her iki gozunden akardi, bahcenin alani bulbulun askina dondu, gul suyuyla gulleri sulardi. gercekten bir cam agacina benzeyen boyunu, parlak gunes gibi isikli olan yanagini, oylesine yerlere sürterdi ki, topraklari ve tarhlari sikardi. toprak onun icin ah ederdi, taslar inlerdi, agaclar onun icin vah ederdi, yapraklar sizlardi. dertlerin elinden cektigi zaman, felegin aynasinin yuzunu karartirdi. kendi rengiyle gullerin rengini soldurdu, kendi sesiyle bulbulu mahzun kildi. bulbul onunla ses ortagi olamazdi, kirmizi gul de onunla renk ortagi olamazdi. iste o agirbasli dag ve sakin deniz, ask tarafindan hafifletilmis, delirtilmisti, yani hasta ve fena halde olan mem , zayiflik tarafindan cok perisan olmustu. halk sehirden ciktigi gun, zin hayalinin sevdasi onun basina vurdu. ask derdinden sarhos ve hasta olan mem reyhanlara sumbullere bakti; " ey gul! gerci sen de nazeninsin, ama sen nerede, zinin yuzunun rengi nerede?SEVDA SONUNDA ÖLÜMLE SON BULDU MEM 'İM ÖLDÜĞÜNÜ DUYAN ZİNE KENDİNİ DİCLENİN SULARINA BIRAKARAK ÖLÜMÜ SECMİŞ VE ONLARIN KAVUSMASINA ENGEL OLAN BEKO'YU ÖLDÜRDÜLER FAKAT HALA CEVREMİZDE BEKOLAR YOKMU SİZCE ? Mem-u zine nin türbeleri hala cizrede yanyana gömülü ayak diplerinde ise onların ölümüne sebeb olan beko yatmaktadır.Su ana akadar mezarların arasında dikenli çalılar cıkmakta ve mezarda bile kavusamadıklarına inanılıyor
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() RABBİM NASİP EDERSE BENDE ZİN'İMLE (SUNA) NİŞANLANACAĞIM ;)
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() acıklı bir hikaye :'( :'( :'(
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() EVET VE BU HİKAYENİN BİRDE İLGİNÇ BOYUTU VAR RİVAYETE GÖRE ARALARINI BOZAN BEKO VARDIYA MEM İLE ZİNİN MEZARI YANYANA GÖMÜLMESİNE RAGMEN ARADA SÜREKLİ DEV DİKENLER ÇIKIYO
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
( mem u zİn ), dİyarbakir efsanelerİ |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|