03-16-2008, 11:26 | #1 |
utanır haya artık hakikat anlatmaya...
Kan damlar gömleğinden Yusuf'un Gönlümün hüzzam sayfalarına... Kâinatın günahkâr tarafı mı,yanık isyan çağrısı mı gülün Ellerimden tırmanan, Ayıp işli şakaklara? Boyun bükmüş derviş bakışının gözlerime konan ışıltısı Gülümsüyor, olmayacak dualarıma..... Bilsem ki; -Bir şafak türküsü ömür- Yine dokunamadım Peygamberin kokusuna.... Bir nebze olsun bahtımda; Osman edebi Ali'nin cesareti..... Göremez gönül gözüm Sıddık samimiyetini Sırrını çözdüm başımdaki vurgun hasretin Göklerden dönen ah'lar kurşunlamış beni (Bu gün bırakmaya yeminliyim yasaklı çocukluğumu Hissetsem de delice özleyeceğimi.) Ne tarafa uzansa işaret parmağım Ömrümün en uzun günahını gösteriyor En kısa afakını sevdanın... Bilsem ki; -Bir şafak dalgalanmasıdır ömür- Nerede Ayşe iffeti Hatice sadakati? Amansız bir tokattır sevinçlerime Zeynep cömertliği. Muammanın esrar hülyaları kuşatır hayallerimi Tıkanır da yutkunuşun hırçın dalgaları boğazıma Ağlamalara gebe sancılar alır yerini Boğulurum bir tuzağın girdabında Dost sanılanlar uzatır önce düşman yüzlerini..... Bilsem ki; -Bir şafak hatırasıdır ömür- Ömer'in adaletine bakamamış ellerin Taifteki taşları toplamaları gibi Kir gölüne batmış yine ayaklar Yıldızsız bir şarkı uzanır kulağıma; Nerede şair çilesi? Alın terine kadar ağrıyor kahkahaları Oyundan ibaret hayat keşmekeşinin Tükeniyor kelimelerin ömrü İdamlıkken sükûnetin can damarı Müebbettir ruhumun can yangınları... Bilsem ki; -Bir şafak vaktidir ömür- Dolanır da ince boynuma Sükût-u hazanı yaşatır Geceleşen gündüzlerin son baharına Nerde Meryem sızısı? Utanır haya artık,hakikat anlatmaya..... -alıntı-
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|